Sürç-i lisan ettiysek af ola...

Bir süredir “Şehr-i Konya”dan uzaktayız. Meram'ı, Mevlana'yı, Alaeddin Tepesi'ni çok özledim. Şehrimin tüm güzellikleri burnumda tütüyor. Ülke ve Konya gündemini internet sitelerinden izlemeye çalışıyoruz. Bilgi fakirliğimizi gidermek için o site senin, bu site benim gezip duruyoruz. “www.davamiz.com” portalında yayınlanan bir yazıdan çok etkilendim. Memleket okurlarının da bilgilenmesini istiyorum. Bu yazı kanımca sırf “BİZİM GİBİLERİ” anlatmak için yazılmış…İşte yazının özeti. Buyurun birlikte okuyalım.

‘Irak’ın kuzeyinde bir aşiret devletinin kurulmasına yardımcı olan devlet içindeki güçler, bugünlerin oluşumunu sağlar iken, benim askerim de Kürt ayrılıkçılıklar ile denize itilen adam misali savaşıyor. Dağlardan, ovalardan temizlediğimiz Kürt ayrılıkçılardan kaçanları, büyük şehirlerimize ve sahil tatil yerlerimize akrabaları ile geliyor… Dağlarda yarım bıraktığı işlere, bu sefer buralarda devam ediyor…

Yıllar öncesinden bugünleri gören gönüllü kahramanlarımız, zamanın bölge yetkilisine, gerekli NOKTA VURUŞLARININ yapılarak işi bitirmek istediklerini söylediklerinde, bugün emekliliklerinin bir yandan tadını çıkartırken diğer yandan içi hamasilikle dolu anı-macera kitapları yazanlar, o dönem önce celâllenerek; “EMİR TARTIŞILMAZ, UYGULANIR!” diyenler, bunun üzerine karşısındakiler İTİRAZ edince, yumuşayarak; “MERAK ETMEYİN! BÖYLE BİR ŞEYE ASLA İZİN VERMEYECEĞİZ!” diyor, sırtları tıpışlıyordu… Olayların içinde iken, neyin ne olduğunu değerlendiremiyorsunuz. Size verilen görev, düşmanı dağlarda bulmak ve yok etmek. Başka şey göremiyor, dönen dolapları bilemiyorsunuz…

Yıllar sonra olaylarla ilgili ciddi araştırma kitapları okuyorsunuz. Okuduklarınızla yaşadıklarınızı birleştirdiğinizde ortaya bir hakikat çıkıyor: BİZİ İÇİMİZDEKİLER İTMİŞ!.. Ne adına, kim adına, kim ve kimler? Artık bunu biliyoruz!.. O zaman ölmemiştik ama bugün, her gün ölüyoruz!.. Demokrasi (!) adına insan bilmem nesi adına EFSANELEŞMİŞ MÜCADELE BİRİMLERİ, bazıları tarafından lağvedilince meydan Kürt’e kalıyor… Bu arada Kürt; Uzun bir zaman, yeni savaş strateji ve taktikleri üzerinde eğitim yapıyor. Etraf fırtına öncesinin sessizliğinde. Başkentte bir rehavet oluşuyor ki, düşman başına… Anı-macera kitapları yazılıyor. Çok bilmişler, bir dönem TV’lerde söylediklerinin tam tersini söyleyerek ahkam kesiyor… Yapay gündemler oluşuyor. Bir bakıyorsunuz gündeme “KEL ALAKA” bir konu pat diye düşüyor… Bu düşen konu; bazen, Derin Devlet, AB’ye alındık-alınmadık, vs. oluyor, bazen de Vahdettin… Bu arada Kürt hazırlığını bitirmiş, nokta vuruşları ile harekata başlıyor… Görünen o ki, İsrailli, ABD’li ve peşmerge subaylar iyi eğitim vermişler. Tıpkı bir dönem Türk subaylarının peşmergeye verdiği eğitim gibi…

Hani vergi toplama konusunda bir deyiş vardı? “Toplanacak vergiler, size köprü, yol, okul, hastane, fabrika olarak geri dönecek!” Burada da bize kurşun, bomba olarak geri dönüyor, binlerce Türk ocağını karanlığa gömerek!.. Birileri utancından susacağı yerde gazeteler de, TEVE’lerde demeçler veriyor, ahkam kesiyor… Bunları görüp okudukça; “Keşke bugünleri görmeseydik!” diyesimiz geliyor… Ama en masum pozumuzu takınarak, sanki hiçbir şeyden bi-haber gibi seslenelim: BİZİ KİM/KİMLER İTTİ? Sürç-i lisan ettiysek af ola!... NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!..’

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.