"Seçim dönemlerinde mültecilerle ilgili olumsuz söylemler artıyor"

"Seçim dönemlerinde mültecilerle ilgili olumsuz söylemler artıyor"

AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Christian Berger: - "Özellikle seçim dönemlerinde mültecilerle ilgili olumsuz söylemler daha çok artıyor. Bu proje bağlamında, mültecilere yönelik olumsuz algıları, şiddet riskini, negatif dil kullanımını ve özelli

İSTANBUL (AA) - AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Christian Berger, özellikle seçim dönemlerinde mültecilerle ilgili olumsuz söylemlerin daha çok artığını belirterek, "Bu proje bağlamında, mültecilere yönelik olumsuz algıları, şiddet riskini, negatif dil kullanımını ve özellikle seçim konuşmalarında olumsuz söylemler riskini azaltmayı veya ortadan kaldırmayı amaçlıyoruz." dedi.

AB destekli "Mülteci Hakları için Medya ve Sivil Toplum İş Birliği" projesinin kapanışı, Conrad Otel'de gerçekleştirildi.

AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Berger, burada yaptığı konuşmada, göç ve mülteci sorunuyla ilgili haber çalışması yaparken, bu insanların açlık, yoksulluk, terör ve savaş nedeniyle evlerini, ülkelerini terk ettiklerini unutmamak gerektiğini söyledi.

Mültecilerin, o ülkeye, vatandaşlarının işlerini çalmak ya da çalışmadan para kazanmak için gelmedikleri mesajının çok önemli olduğuna vurgu yapan Berger, şöyle konuştu:

''Bunlar küresel anlamda çok önemli mesajlar. Sadece Türkiye'de değil Avrupa'da, dünyanın dört bir tarafında mültecilerle ilgili bu olumsuz mesajları duyuyoruz. IGAM, Gazeteciler Cemiyeti ve Göç İdaresi Müdürlüğü'ne bu projeyi yürüttükleri için özellikle teşekkür ediyorum. Şunu özellikle vurgulamak istiyorum, insanlar istedikleri için ülkelerini terk etmiyorlar, mecbur kaldıkları için kaçıyorlar. Biz haber yaparken buna dikkat etmeliyiz. Uluslararası toplumda biz de destek sağlarken bunu aklımızda bulundurmalıyız. Yurt dışına gittiklerinde bir taraftan mültecilerin hakları var diğer taraftan da medyanın rolü var. Bu projede her ikisini bir araya getiriyor.''

Mültecilerin gittikleri ülkelerde ne gibi haklara sahip oldukları konusunda haberler yapılırken medyanın mutlaka adil davranması gerektiğine dikkati çeken Berger, şöyle devam etti:

''Göçmenlerin yoğun olduğu ülkelerde medya zaman zaman mültecilerle ilgili 'Olayları olumlu mu, yoksa taraf tutarak mı vermeliyim?' çelişkisi içinde kalıyor. Bizim önerimiz medya bu konuyu adil ve dengeli bir şekilde yansıtmalı ki ben gazetecilerin zaten bu konuda hassas olduğunu düşünüyorum. Bu haberler yapılırken insanların evlerini, ülkelerini neden terk ettiklerini unutmamalıyız. Bu konu Türkiye için de önemli. Türkiye'de yaklaşık 4 milyon mülteci var. Bunun yaklaşık 3,6 milyonu sadece Suriye'den geldi. Geri kalanlar ise diğer ülkelerden. Bu ciddi bir göç baskısı oluşturuyor.

Sadece Suriyeliler değil Afganlılar hatta daha doğudan gelen insanlar var. Aynı zamanda Türkiye'yi bir geçiş ülkesi olarak kullanan mülteciler var. Sahra Altı Afrika'dan gelen insanlar da var. Dolayısıyla çok geniş bir yelpazeden göçmenler var Türkiye'de ve bunlar Türkiye'nin güzel ev sahipliğini ve cömertliğini görüyorlar. Çok zor bir durumdan kaçarken Türkiye'ye sığınıyorlar. Biz de Avrupa Birliği (AB) olarak dünyanın dört bir yanındaki Birleşmiş Milletler (BM) ajanslarına da destek sağlıyoruz. Sadece Türkiye'de değil dünyanın dört bir tarafındaki göçmen ve mülteci konularının çözülmesi için desteğimizi sunuyoruz. ''

- "Mültecilerle ilgili negatif söylemler çok hızlı yayılıyor''

Christian Berger, mültecilerin yoğun olarak yaşadığı ülkelerde medya veya toplum tarafından oluşturulan yanlış algı ve söylemleri azaltmak amacıyla ''Mülteci Hakları İçin Medya ve Sivil Toplum İş Birliği'' projesini hayata geçirdiklerini vurguladı.

Berger, ''Mültecilerle ilgili negatif söylemler çok hızlı bir şekilde yayılabiliyor. Bu çok doğal bir durum çünkü başka bir ülkeden ülkenize bir topluluk geliyor. Toplumların başka ülkelerden gelenlerden korkma gibi bir duygusu var. Bu duygu bir süre sonra 'işimizi alacaklar' veya 'daha iyi para kazanacaklar' korkusuna dönüşebiliyor. Belediyelerin, şehirlerin altyapısına baskı gelecek korkusu, eğitim kötüleşecek korkusu, dil korkusu... Öğrenciler yabancı dille geliyorlar ve eğer ulusal dili bilmiyorlarsa eğitim seviyesini aşağı çekebilir korkusu...'' şeklinde konuştu.

Türkiye'nin 8. yılına yaklaşan göç meselesinde takdire şayan bir ev sahipliği yaptığının altını çizen Berger, son dönemlerde yapılan birkaç araştırmaya göre toplum bazında bir takım olumsuz söylemlerin baş gösterdiğine dikkati çekti.

Son dönemlerde yapılan çalışmalarda Türkiye'de mülteci algısında yavaş yavaş bir değişimin yaşandığını gözlemlediklerini belirterek, şunları anlattı:

"Bu araştırmalarda Türkiye'nin ev sahipliğine yapılan bir takdir var. Fakat 8. yıla yaklaşırken ilk defa hem medyada hem de halk düzleminde olumsuz imajlar, eğilimler görmeye başladık. Özellikle seçim dönemlerinde mültecilerle ilgili olumsuz söylemler daha çok artıyor. Bu proje bağlamında, mültecilere yönelik olumsuz algıları, şiddet riskini, negatif dil kullanımını ve özellikle seçim konuşmalarında olumsuz söylemler riskini azaltmayı veya ortadan kaldırmayı amaçlıyoruz. Birçok ülkede mültecilerin ayrıştırılması sorunu var. Çoğu zaman mülteciler şehrin belli bir yerine yerleşip izole oluyorlar. Bu da mültecilere yönelik korku ve ayırımcılık riskini arttırıyor.

Bu projeler kapsamında Türkiye'ye verdiğimiz bir mali destek var. Biliyorsunuz bunun için ayrılmış bir 3 milyar avro harcanıyor. Bu sadece mültecilere yönelik harcanmıyor, ev sahibi ülkeler için de harcanıyor. Bunu özellikle vurguluyorum çünkü ev sahibi topluluklarla mülteciler arasındaki uzaklığı azaltmak, onları yaklaştırmak amacı taşıyoruz. Şunun altını özellikle çizmek istiyorum, BM ile hemfikiriz, Türkiye ile hemfikiriz, eğitim sunulan desteğin merkezinde olmalı.

Berger, kayıp bir nesil riskini alamayacaklarını, bunun herkes için büyük bir risk olduğunu dile getirdi.

Milli Eğitim Bakanlığına 400 milyon avroluk bir destek sunduklarını, bu kapsamda okullara ve öğretmenlere, dil eğitimine, velilere ve ailelere destek sunulacağını aktaran Berger, "Sadece birkaç yüz genç hüsrana uğrasa birçok ülkede bunun çok ciddi sonuçları olur. Dolayısıyla eğitime odaklanmalıyız. Dil son derece önemli. İnsanlara iş piyasasında bir şans sunmalıyız. İkinci meslek ayağımızı aralıkta başlattık.'' ifadesini kullandı.

- ''Uyum konusunda medya başat, kilit önemde''

Göç İdaresi Genel Müdür Yardımcısı Gökçe Ok ise Göç İdaresi Genel Müdürlüğü'nün yeni yönetim anlayışı çerçevesinde geçici koruma kapsamındaki Suriyelilerin sadece kayıt işlemlerini yürüten bir kurum olmadığını, aynı zamanda mültecilerin, eğitim, sağlık, psiko-sosyal destek gibi konularla ilgili gerekli yönlendirmeleri yaptığını söyledi.

Göç İdaresinin geçici koruma kapsamındaki Suriyelilerin ihtiyaç analizlerini de yaptığını kaydeden Ok, ''Bu konuda sağlıklı iletişim kanallarıyla daha görünür ve proaktif bir yapıya kavuşmak da amaçlarımız, hedeflerimiz arasında. 2010 yılından beri ülkemizde bulunan öncelikle Suriyelilerin sağlık ve maddi destek gibi temel ihtiyaçlarına öncelik verildiği hepinizin malumudur. Ancak artık kısa vadeli çözümler yerine bu insanların kendi kendilerine ayakta durabilmelerini sağlayacak uzun dönemli çalışmaların da hayata geçirilmesi son derece önemlidir. Bu noktada en önemli olan şey ise ülkemizde bulunan yabancıların ev sahibi toplum ile uyum süreçlerine öncelik vermek gerektiğini düşünüyoruz.'' şeklinde konuştu.

Göç Genel Müdürlüğü'nün, 2019-2020 yıllarını kapsayan "uyum süreci" ve "uyum yılı" süreçlerini başlattığı bilgisini paylaşan Ok, ''Bundan sonraki süreçte uyum faaliyetlerine ağırlık verilmesi bizim açımızdan son derece önemli. Genel müdürlüğümüz geçici koruma altındaki Suriyelilerin önündeki en büyük engeli dil polemiği olduğunu düşünüyor. Genel Müdürlüğümüzün uyum konusunda attığı bir başka adım ise bu süreçte göç konulu olarak Sayın Bakanımızın başkanlığında yürütülen göç kurulunun kabul ettiği uyum strateji belgesi ve ulusal eylem planı. Bu belge kamu kurum ve kuruluşları, belediyeler, medya, sivil toplum örgütlerine verilerek roller ve faaliyetler düzenlenmiş durumda.'' diye konuştu.

Göç İdaresinin medyanın uyum konusunda doğru kullanılmasını da önemsediğini vurgulayan Ok, şunları kaydetti:

''Ülkemizde bulunan Suriyelilerin uyumu konusunda kamuoyu oluşturabilecek en önemli aktörlerden birinin de medya olduğunu biliyoruz. Uyum konusunda medya, başat, kilit önemde Bunu resmi bir söylem olarak değil samimi olarak söylüyoruz. Bu konuda bizim de ilişkilerimiz son derece aktif. Önümüzdeki süreçte bakanımız gazete temsilcileri, akademisyenler ve sivil toplum temsilcileri ile Ankara'da bir araya gelecek. Genel müdürlüğümüz bazında yapılan bu çalışmalar daha yukarıya doğru bakanlık düzeyinde bir karşılık bulacaktır.

Genel müdürlük olarak hazırladığımız kamu spotları, internet sitemizde yapılan duyurular ve düzenli bir şekilde paylaşılan istatistikler görülebilir. Halkımıza doğru bilgiler aktarılıyor. Her pazartesi istatistik sekmesinin altında tüm güncel bilgileri şeffaf ve açık bir şekilde kamuoyu ile paylaşıyoruz. En son sivil toplum kuruluşlarından çok güzel geri dönüşler aldık. Suriyeliler ile ilgili doğru bilgilendirme konusunda medya ile iş birliğine her zaman önem verdik ve iletişim kanallarını da doğru kullanmaya özen gösterdik.''



Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :