Sayın Valim, Sizi Küpe Dağı’na da bekliyoruz..

Geçen hafta, Konya Valimiz Sayın Cüneyit Orhan Toprak’ı,  Aydost Dağı’nın zirvesinde görmek Seydişehirli doğasever dağcıların son derece mutlu etmiştir.

Sayın Valimiz Torosların efsanevi zirvelerinde, Küpe Dağı’nda sizleri görmek, ilçemizin halkını ve biz “dağcıları”    onurlandıracaktır.

Küpe Dağı- Küpe Çukuru…

Kaç defa çıktığımı hatırlamıyorum. Orası benim ve arkadaşlarım için her ilkbaharda çğdemlerin açtığı pınarların coştuğu zirvelerin picama misali ala karlı olduğu zaman ve sonbaharda ise ayrı bir güzelliğe sahip tırmanış parkurudur.

 Küpe Çukuru; 1860 rakımlı ve iki ila iki buçuk saatlik yürüyüşle 30-60 derece eğimli 1150 metreden tırmanışa başlanan bir parkurdur.

Bir defasında, sabah namazı bitimi ile toplanıp yola koyulduk. Henüz sabahın körü… Sokaklarda görünenler;  cami cemaati ve bir de fırıncılar…

Fırından aldığımız sıcak ekmekleri çantamıza koyduktan sonra yolculuğa devam ediyoruz.  Gökçehüyük Barajı’na vardıktan sonra, aracımızı ağacın gölgesine park ediyoruz. Zorlu tırmanış için sırt çantalarımızı sırtımıza sarıp şöyle yukarılara doğru bir bakış attıktan sonra; “acaba geri mi dönsek, sabah sabah  zorumuz ne ki?” diyesim geliyor ama zirve ellerini yukarıdan aşağıya sallayıp adeta “gel gel” ediyor bize.  

Sabahın mahmurluğu, yüz metrelik bir yürüyüşle kayboluveriyor. Doğa; bol oksijen, kekik kokusu ve bülbül sesleri ile yürümemize şevk bizlere zevk bahşediyor.

Dik ve zorlu bir parkur.   Tırmandıkça ayrı bir değeri ayrı bir güzelliği keşfediyoruz. Varmak istediğimiz hedefi göz kararı ölçüyoruz.

“Hemen şuracık” diyerek hedef küçültüp kendimizi motive ettikten sonra tekrar yürümeye başlıyoruz. 

Seydişehir’in birçok dağına tırmandım. Hiçbir yerde buradaki kadar bol çeşme bu kadar güzel su kaynakları görmedim diyebilirim. Susadım dediğin anda buz gibi soğuk sular hemen önümüzde beliriveriyor…

Tırmanırken, terli olduğumuz için temkinli davranıp ağzımıza alıyoruz ama dönerken kana kana içiyoruz.

Yanımızdaki şişelerimize doldurduğumuz sular ile zirveye varıp hemen ateşi yakıyoruz. Göz ateşinin üstünde kara çaydanlıkla demlediğimiz çay ile yapılan kahvaltı tüm yorgunluğumuzu alıveriyor .   

Yıllar önce Seydişehir’in yaylası, otlakıyesi olan ismiyle müsemma Küpe Dağı’nın zirvesindeki o dümdüz ve bir o kadar da yeşil olan bölgede, şimdilerde vahşi atlar ve Taraşçı Kasabası’ndan birkaç sürü keyfince dolaşıyor...  Onlarca pınarı olan ve suyu çekilmiş gölü andıran yapısı, belli ki su tutmuyor. 

Kışın, bu bölgede Allah bilir kaç metreden oluşan kar yığınları, bölgenin su havzalarını besliyor ki dağların dibinden fışkıran o deryalar oluşuyor. Bu arada, yaz mevsiminde bile bölgede karın olması, kışın buradaki kar kalınlığı hakkında bize bir fikir verebiliyor.

 Zirveden aşağıya hayranlıkla bakıyoruz. Bir tarafta Beyşehir Gölü,   hemen önünde Taraşçı Barajı en başta olmak üzere yedi adet baraj, karşı tarafta başı dumanlı şehir Seydişehir… Yan tarafında Küpe Çukuru, nefis kekik kokusu…

Gidilmeye görülmeye değer, eminim ki bizlere olduğu kadar, Sayın Valimiz’e layık bir yer.

Sizi de bekliyoruz Sayın Valim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.