Süleyman Okudan bodyguard mı?

Rektörlük seçimlerine bir şey kalmadı…

Dün Memleket’te rektör adaylarının vaatleri yayımlandı…

Mevcut Rektör Prof. Dr. Süleyman Okudan, biraz da yapıp ettiklerinin arkasında, bir nevi “yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır” deyip duruyor.

Hoca gerçekten de önceki döneme göre okullardaki siyasi kamplaşmayı ciddi manada engelledi.

Ama mesela, “öğrencimi ya da personelimi asla dövdürmem” diyor. Ama buna benzer olaylar geçtiğimiz süreçte yaşanmadı değil…

Mesela Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç . Dr. Ercan Akbay, 17 Haziran 2007 tarihli Akşam gazetesinin haberine göre polisten dayak yedi.

Öğretim üyelerini de öğrencilerini de dayaktan koruyacağını söyleyen Okudan’ın eli her yere ulaşmaz ki… Hem o bodyguard da değil…

Daha geçtiğimiz günlerde Selçuk Üniversitesi Ereğli Meslek Yüksek Okulu'nda okuyan bir gencin, “başka bir öğrenciyi taklit ettiği” gerekçesiyle, üst sınıf öğrencileri tarafından dövüldüğü ileri sürülmüştü.

Konya Emniyeti’nin El-Kaide üyeleri deyip yakaladığı 38 kişinin 9 ay boyunca ilk mahkemeyi bekleyip bırakılmaları dolayısıyla, her gözaltına alınanı suçlu görmememiz gerektiği ortada.

Fakat hadise vaki…

Konya'da 12 Temmuz’da 500 polisin katıldığı Meltem operasyonuyla gözaltına alınan 36 kişi adliyeye sevk edilmişti.

Selçuk Üniversitesi’nden bir yardımcı doçentin de aralarında bulunduğu zanlıların “yıkım ekibi” adını verdikleri kar maskeli bir ekip kurarak, öğretim üyeleriyle davranışlarını beğenmedikleri kişileri dövdükleri öne sürülmüştü.

Tabii, bunları yazıyorum diye sorumluluğu Prof. Dr. Süleyman Okudan’a yüklediğim anlamı çıkarılmasın.

Ben sadece, vaatlerden yola çıkarak yakın geçmişte olan hadiseleri hatırlatmanın uygun olduğunu düşündüm.

Süleyman Hoca, olayları önlemek adına elinden geleni yapabilir.

Ama bu, üniversitedeki olayların tamamıyla bitmesi anlamına gelmiyor.

Rektör adaylarından Prof. Dr. Ferruh Yıldız’ın vaatlerini okurken mesela, “Özlük hakları ile ilgili kişisel ve subjektif ayrımcı uygulamalara derhal son verilecektir” dediğini görüyorum.

Bu, bize olan bir şeyi işaret ediyor…

Ama olan bir başka şey daha var vaatler arasında…

Ferruh Hoca, “Öğretim elemanlarının Citation Index’lerde yer alan dergilerde yayınlanan makalelerine verilen maddi desteklere devam edilecektir” diyerek, hâlihazırda yapılan bir uygulamaya vurguda bulunuyor…

Bunları iyi okumak lazım…

Mesela adaylardan Prof. Dr. Mehmet Nizamlıoğlu’nun sözleri bana biraz beylik geldi…

Hoca ‘tüm öğretim elemanlarının adım attıkları her yerde mensubu olmaktan gurur duyacakları bir üniversitenin yanlarında olduğunu hissettirmek’ten bahsediyor ama bunu nasıl sağlayacağını ortaya koymuyor…

Onun haberden altını çizdiğim …“üniversite kültürel faaliyetlerin de en iyi şekilde yapıldığı yer olacaktır” cümlesi en kayda değer vaadi.

Çünkü Selçuk Üniversitesi’nin şehir halkını da etkileyecek ciddi kültürel etkinlikleri pek yakalayamadığını ben de düşünüyorum…

Rektör adaylarının seçim vaatlerini dinleyecek kesim elbette rey sahibi hocalar…

Üniversitenin içinde ne olup bittiğini de, kimin rektörlüğü hak ettiğini de en iyi onlar biliyor.

Rektörlük için Prof. Dr. Süleyman Okudan’ın yanı sıra Mühendislik Mimarlık Fakültesi’nden Prof. Dr. Ferruh Yıldız, Veteriner Fakültesi’nden Prof. Dr. Mehmet Nizamlıoğlu, Eğitim Fakültesi’nden Prof. Dr. Mustafa Pehlivan, Meram Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Safa Kapıcıoğlu ile Meram Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Giray Karalezli de aday.

Onların da elbette hocalara söyledikleri sözler verdikleri vaadler olmuştur.

Benim umudum şu:

Tüm rektör adaylarının üniversite için yapmayı vaat ettikleri şeyleri yeni rektör hiç göz ardı etmeden uygulamaya koysun.

Selçuk Üniversitesi, dünyanın saygın üniversiteleri arasına girsin.

Seçimler, yapılanları değerlendirmek gözden kaçırılan şeyleri de göz önüne almak adına önemli bir fırsat değil midir?