"O hali sabote etmemek için kaçamak bakışlarla onları izledim..."

"O hali sabote etmemek için kaçamak bakışlarla onları izledim..."

"Nasihat isteyen sahabeye, "Baban vefat etti mi" diye sormuş Hazreti Peygamber..."

Gazeteci Mehmet Acet'in babası Abdulbaki Acet, geçtiğimiz günlerde, Ankara'da geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirmişti.

Abdulbaki Acet, memleketi Konya'nın Taşkent ilçesinde toprağa verildi.

Mehmet Acet, babasının vefatının ardından bugün Yeni Şafak'taki köşesinde duygusal bir yazı kaleme aldı.

İşte, "Babamın son nasihatı" başlığını taşıyan o köşe yazısı;

* Babamın son nasihatı

Bir sahabe, Peygamber efendimize gelip, “Bana bir nasihat verir misin” demiş.

“Baban vefat etti mi” diye sormuş Hazreti Peygamber.

“Evet, etti ya Resulallah” demiş sahebe.

Bunun üzerine, Allah elçisi, “Öyleyse sana nasihat olarak babanın vefatı yeter” cevabını vermiş.

Babamın cenazesinde 64’üncü dönem Başbakanımız Ahmet Davutoğlu, bana bu hikayeyi anlatırken, ben zaten Toros Dağları üzerime devrilmiş gibi ağır bir yük altında kalmıştım.

Çok ağır bir yük.

Ama babamın bıraktığı en kıymetli miras aklıma geldikçe, kalbim yumuşuyor, hüzünlü bir tevekkül iklimine yöneliyorum.

Birkaç ay önce babasını kaybeden Kanal 7’den İsmail Karahan Bey’in sözleri kalbimde çınlıyor:

“Ölçülü mahzunluk iyidir…”

ÖLÜME DÜĞÜNE GİDER GİBİ GİTMEK…

Babamın en kıymetli mirası dediğim şey, ölüm karşısındaki korkusuzluğu, teslimiyeti, tevekkülü idi.

63 yaşından sonra “Haddimizi aştık” demeye başlamıştı zaten.

Kendi anne babası ve ablası, yani benim dedem, babaannem, halam 66 yaşında baki aleme göç etmişlerdi.

66’yı geçtikten sonra kendisini onlarla kıyaslayıp, “Şu kadar yıl fazlaam var” demeye başladı.

Ne zaman bu bahis açılsa, “Rabbim ne zaman münasip görürse ruhumu teslim etmeye hazırım” derdi.

O bunu her deyişinde taaccüp içinde gözlerinin içine bakar kalırdım.

Bir Şeb-i Arus gecesi ruhunu teslim etmiş olması, ilahi takdirin bir tecellisi olabilir miydi, bilmiyorum.

Tabi, bu ruh iklimi Allah’ın babama bir hediyesiydi.

Gece çoğunlukla teheccüd namazına kalkar, uyumaz sabah namazını kılar, yine uyumaz dualarla, zikirlerle güneşin doğuşunu karşılardı.

Güneşin babamın üstüne doğduğu pek bir nadirattan olurdu.

İbadetlerine olan düşkünlüğü karşısında Allah babama, işte böyle bir tevekkül hediyesi vermişti.

BABALAR, OĞULLAR, TORUNLAR…

Babamla aramda mesafeli bir mesafesizlik hali vardı.

Şunu demeye çalışıyorum:

Lisan-ı kal ile değil lisan-ı hal ile merhamet ve sevgi paslaşması yapardık.

Laubalilikten uzak bir saygılı duruş ama sınırsız bir sevgi sarmalı…

Belki de bu yüzden yumuşak saçlarına dokunup okşamak, son nefesini vermekte olduğu anlarda nasip olmuştu bana.

Babam anlatırdı:

Rahmetli dedem de ölümü büyük bir tevekkül ikliminde karşılamış.

Vefatına birkaç gün kala iğne yapmaya eve gelen doktor, bileğindeki damarı bulmakta zorlanınca, “Kendini zorlama doktor bey, vakit geldi artık” demiş.

Vakit gelmeye yakın, dedem babamın bileğini yarım saat kadar tutup uzun uzun dualar okumuş.

Bunun bir benzerini babam bana değil ama oğluma, torununa yapmıştı.

Oğlum önündeki tabletle oyun oynarken, babam elini omuzlarına koymuş, gülümseyerek uzun uzun dualar okumuştu.

Bense, o hali sabote etmemek için başka bir meşguliyet içindeymişim gibi kaçamak bakışlarla onları izlemiştim.

Kıymetli babam, bir akşam vakti, kimseleri rahatsız etmeden huzur içerisinde ruhunu teslim etti.

Doğrudan sormaya hiç cesaret edemedim ama kendisinin de böyle bir ölüm ile bu dünyaya veda etmek isteyeceğinden hiç kuşkum olmadı.

Taziye mesajlarında sık sık “Demek ki Allah onu sizden daha çok seviyormuş” cümlesini işittim.

Demek ki öyle imiş…

İnşallah cennette buluşuruz.

İnşallah, bütün babalar oğullarıyla cennette buluşur.

TEŞEKKÜR NOTU:

Başta, babamın vefatı sonrası acı günümüzde arayıp taziye mesajlarını ileten Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere;

Babamın cenaze merasimine iştirak edip bizleri teselli eden 64. Dönem Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’na,

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na,

BBP Genel Başkanı Mustafa Destici’ye,

Başbakan Yardımcıları Sn. Mehmet Şimşek, Bekir Bozdağ, Fikri Işık, Hakan Çavuşoğlu’na,

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu’na, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’a, Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş’a, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’na, Sağlık Bakanı Ahmet Demircan’a, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan’a,

Eski bakanlarımız Beşir Atalay, Bülent Arınç, Sadullah Ergin, Efkan Ala, Yalçın Akdoğan’a,

Kanal 7 Yöneticileri Zekeriya Karaman, Mustafa Çelik, Zahit Akman ve İsmail Karahan’a,

Babamın vefatından bir gün sonra ağabeyini kaybeden Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül’e,

Ak Parti Genel Başkan Yardımcıları Hayati Yazıcı, Ahmet Sorgun, Mustafa Ataş, Mehdi Eker, Erol Kaya, Harun Karacan beylere,

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’a, Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan’a, Basın Müşaviri Lütfullah Göktaş’a, Başbakanlık Basın Müşaviri Sinan Çetin ve yardımcısı Recep beye,

Babamın vefat haberini aldıktan sonra yanımıza koşup gelen ve cenazemiz defnedilene kadar bizimle birlikte olan İstanbul Milletvekili Abdullah Başçı beye,

Babamı son yolculuğuna uğurlamaya gelen Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız beye,

İlk akşam babamın vefat haberini alır almaz ziyaretimize gelen milletvekilleri Mustafa Baloğlu, Abdullah Ağralı, Ali Sarıkaya, Celil Göçer, Abdurrahman Öz beylere,

Telefonla taziyelerini ileten diğer milletvekillerimiz Ömer Serdar, Cengiz Aydoğdu, Hacı Ahmet Özdemir, Harun Karaca, Ertan Aydın, Burhan Kayatürk, Taha Özhan, Mücahit Arslan, Cihan Pektaş, Utku Çakırözer, Selçuk Özdağ’a, Orhan Miroğlu’na, Mustafa İsen’e,

Hüdapar İstanbul İl Başkanı Erdal Elibüyük’e,

Ziyaretimize gelen Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek ve Ak Parti İl Başkanı Hasan Angı beylere,

Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’e,

Her şeyimizle yakından ilgilenen Taşkent Belediye Başkanı Osman Arı kardeşime ve Taşkent Kaymakamı Abdullah Arslantürk’e,

Cenazemize gelen ya da telefonla arayan değerli meslektaşlarıma, bizimle birlikte yas tutan kıymetli hemşehrilerime, yer darlığı nedeniyle isimlerini zikredemediğim ya da unuttuğum bütün dostlara teşekkür ediyorum.