Mona Roza Çağrışımları... -2-

Akşamları gelir incir kuşları 
Konarlar bahçenin incirlerine 
Kiminin rengi ak, kimisi sarı 
Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine 
Akşamları gelir incir kuşları 

 

Akşamların rengidir aslında şairlerin gönüllerindeki hüznün rengi. Ne olacaksa akşamla başlar olmaya, hüzünse hüzün, hasretse hasret... Bahçe yorulanların nefes alma durağıdır şiirlerde. Orada ağaçların yapraklarına asar aşık sevdiğinin vesikalık resimlerini ve incir kuşları, kimi ak, kimi sarı dolaşır o yaprakların arasında şairin yüreğidir sanki her biri. Ahhh vursalar beni bir kuş yerine dediği de bundandır. 

 

Ki ben Mona Roza bulurum seni 
İncir kuşlarının bakışlarında 
Hayatla doldurur bu boş yelkeni 
O masum bakışlar su kenarında 
Ki ben Mona Roza bulurum seni 

 

İncir kuşlarının bakışlarında bulduğu sevgili, hayatla doldurur şairin boşlukta sallanıp duran gönlünü ve bir yelken gibi önünde azgın hayat deryasında yol almasına neden olur. Artık önündeki sular da yanı başından akan su kenarlarında beliren de sevgilinin kirlenmemiş, masum bakışlarıdır. Onun nerede olduğu önemini yitirmiş, şair onu o bakışlarda bulmuş ve ömür boyu yitirmeyeceği bir değeri içine kazımıştır. 

 

Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza 
Henüz dinlemedin benden türküler 
Benim aşkım sığmaz öyle her saza 
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler 
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza 

 

Masum bakışların kırgın bakmasını istemez. Ben bunları sana söylüyorum ama bunlar seni üzmesin, zira benim yüreğimin türkülerini bir dinlesen, bu söylediklerim, bu mısralar, bu şiir bile az gelirdi diye hayıflanır şair. Oysa sevgilinin olmadığı yerde, şairin gönül türkülerinden daha güzel gelen bir şarkı daha vardır ki onu da bir kurşun söyleyebilir ancak... 

 

Artık inan bana muhacir kızı 
Dinle ve kabul et itirafımı 
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı 
Alev alev sardı her tarafımı 
Artık inan bana muhacir kızı 

 

Mısralarında yaptığı ilan-ı aşka devam ederken sevgilinin, muhacir kızının, Mona Roza’nın bu itirafını kabul etmesini ister. Ateş bacayı sarmış, alev alev bir mavi sızı her tarafını kaplamıştır aşığın. Üstelik bu garip sızı soğuktur tıpkı yılanın yüzü gibi, tıpkı yalnızlık duygusu gibi... 

 

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak 
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış 
Bir gün gözlerimin ta içine bak 
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış 
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak 

 

Meyvanın dalda görünmesi için, başakların büyümesi için nasıl yağmur gerekliyse, gözlerinin içinde baharı diriltmesi için de aşığa maşuk gerekmektedir. Yoksa yüz yıl da yaşasa ölüdür ve ölülerin niçin yaşadığını da ancak ölmesine sebep olanlar anlayabilirmiş. 

 

Altın bilezikler o kokulu ten 
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne 
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen 
Bir tüy ki kapalı gece ve güne 
Altın bilezikler o kokulu ten 

 

Heyhat ki vuslatsız bir sevdadır bu... Ne altın bilezikler takılmıştır ne de kokulu tene dokunulmuştur. Hepsi bir hayal olmuş, bir kanlı kuş tüyü gibi avucunda kalmıştır aşk. Nasıl doğuşu aşığın eliyle olmamışsa ölümü de elinde değildir. Can çekişmeye devam eder aşkıyla birlikte aşık... Geceden ve gündüzden sakladığı ve bu ağır yükü bir kuş tüyü kadar hafifmişçesine taşıdığı sevdanın kurtuluşu da onun bir gülümsemesine bağlıdır. 

 

 

Mona Roza siyah güller, ak güller 
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak 
Kanadı kırık kuş merhamet ister 
Aaahhh! senin yüzünden kana batacak! 
Mona Roza siyah güller, ak güller 

 

Ve film başa sarar, bitmez bu aşk, bitmez bu şiir... Sizler her okuduğunuzda yeniden canlanır aşk... 

 

Sevgiyle kalın.  

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.