Salih Sedat Ersöz

Salih Sedat Ersöz

Konya’nın Manevi Mimarı; Hacı Veyiszade Mustafa Efendi

3 Şubat Ali Ulvi Kurucu üstadın, 5 Şubat’ta Konya’mızın mânevi mimarlarından Hak dostu Hacı Veyiszade Mustafa Kurucu hoca efendinin vefatlarının yıldönümüdür. Bu iki değerli zat, amca ile yeğendir.

Mustafa Kurucu hoca efendinin babası Hacı Veyis Efendi Konya’nın Şatır köyünden olup 15 yaşlarında iken Konya’ya gelerek medrese tahsili yapmıştır. Eğitiminde hâfızlığını tamamlamış, Arapçayı öğrenmiş ve İslâmi ilimlerde üstad olarak icazet almıştır.

Eğitiminin tamamlanmasından sonra büyük bir âlim olan ve medrese müderrisi olmaya hak kazanan Hacı Veyis Efendi, medresede diğer talebeleriyle birlikte oğulları Mustafa ve İbrahim Efendileri de yetiştirmek için büyük gayret göstermiştir. Hacı Veyis Efendi; oğullarının da kendisi gibi takva, fazilet, ahlâk ve dürüstlük gibi yüce değerlerle bezenmiş olarak yetişmeleri yönünde hiçbir fedakârlıktan kaçınmamış, oğulları da babalarını mahcup etmemişlerdir.

 Hacı Veyis Efendinin küçük oğlu İbrahim Efendinin oğlu olan Üstad Ali Ulvi Kurucu dedesi Hacı Veyis Efendiyi şöyle tarif eder: “Hacı Veyis Efendi dedem bana sanki, Konya’nın hatta Anadolu’nun âlimleri bir araya gelmiş, yahut hülâsa edilmiş, özü çıkarılmış da, ruhu bir damla hâlinde onda tecessüm etmiş, onun şahsında temsil olunmuş gibi geliyor. Hacı Veyis Efendi; ihlâsın, irfânın, aşkın, ferâgatin, dürüstlüğün, Allah’a kul olmanın, hülasa kâmil bir mü’min ve müslimin timsâli idi.”

Hacı Veyis Efendinin her iki oğlu da işte böyle bir babanın elinde şekillenmişler, babalarının istediği gibi bir evlat olmayı başarmışlar ve babaları ile birlikte iki oğul da aynı medresede hocalık yapmışlardır. Hacı Veyis hoca efendinin vefatı ve küçük oğlu İbrahim hoca efendi ailesinin Medine’ye gidişleri ile Konya’da kalan büyük oğlu Mustafa Kurucu hoca efendi, babasının yaptığı irşad görevini devam ettirmiştir.

Bugünkü konumuz Hacı Veyiszade Mustafa hoca efendi olacaktır. Ali Ulvi Kurucu ve ailenin temeli olan Hacı Veyis efendiyi de bir başka yazımızda konu ederiz İnşallah…

 Hacı Veyis zade  Mustafa Efendi; babası gibi büyük bir âlim, âbid, fâzıl, hâfız, Allah ve Peygamber aşkı ile dolu, samimiyet, sadâkat ve hizmette öncü bir şahsiyet idi. Aynı zamanda üstün ferâset sahibi gerçek bir veli idi. Zekâsı ve hafızası kuvvetli idi. Çok cömert bir yapısı vardı. O da babası gibi büyük küçük herkese selam verir, herkesin gönlünü alır, ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını karşılamak için çırpınırdı.

Hacı Veyiszade Mustafa Efendi; babasının vefatından sonra, Konya halkından babasına gösterilen hürmeti görmeye başlamıştı. Konya halkı; onun selamını almak, ona selam vermek ve onunla hasbıhal etmek için onun geçtiği yollara çıkar, büyük bir hürmet ve edep içinde onun geçişini beklerdi. Hoca Efendi geçerken çarşı esnafı, onun selamını ve duasını almak için müşterilerini bırakıp dışarı çıkarlar, halk yol kenarlarına dizilirdi.

 Hoca Efendi Konya’da büyük işlere imza attı ve büyük hizmetler yaptı. İmam Hatip Okulunun kurulması için yaptığı olağanüstü gayreti yeğeni Ali Ulvi kurucu bakın nasıl anlatıyor: “Amcam, İmam Hatip okulları için teberru toplamaya başladı. Din adamları, dava adamları yetiştirecek müesseseler kurmak için Allah yolunda vermenin din borcu olduğunu millete telkin ediyordu. Aziziye Camii’nin minberinden konuşurken: “Bu mekteplere yapılacak yardım dinimizedir, dinimizin ihyasınadır” dedi, cübbesini çıkardı; “Ben bu cübbemi veriyorum” diye devam etti. Arkasından “işte cüzdanım, başka da bir şeyim yoktur” diyerek cüzdanını fırlatıp attı. Bunun üzerine halk tufan hâline geldi, coştu. Veren verdi, veren verdi, veren verdi.” 

Hoca Efendinin iyilik yapmaktan, gönül almaktan, insanları sevindirmekten, üzerinde ne varsa hepsini din için, ihtiyaç sahipleri için vermekten zevk alan bir yapısı vardı. Tebessümüyle, herkese gösterdiği yakın ilgisiyle gönülleri fethederdi. Üstad Ali Ulvi Kurucu bu özelliğini de şöyle anlatır: “Muhtaç fakirler, amcamın maaşını aldığı günü öğrenmişler o gün yoluna çıkarlarmış. Ona üç, buna beş derken dağıta dağıta gelirmiş. Gittiğimiz sebze pazarında, ihtiyar bir adamın satamadığı bir çuval patlıcanını hiç pazarlık yapmadan istediği fiyatı ödeyerek aldıktan sonra hanımına şöyle demiş: “Onun yerden kalkıp, ferahlayıp, çuvalını katlayıp kolunun altına alıp evine gitmesinden aldığım zevk, pişireceğin patlıcandan kıymetli geldi bana… Komşulara ver, komşular yesinler. O Müslümanın gönlünü aldık ya, patlıcan yemeğinden de, kebabından da zevklidir.”  

Kerametten bahsedilen bir mecliste Hoca Efendinin cevabı şöyle olmuş: “Bugünün kerameti hizmettir. Her taraftan tehdit ve tazyik gören, mübarek, mukaddes dinin için yaptığın nedir? İman ve İslâm şuurundan mahrum kalmış kitleye ne faydan dokundu? Bilhassa gaflet ve küfür içinde, inkârlar içinde büyüyüp yetişen bir serseri, bir haydut olacağından korkulan gençliğe ne gösterdin? Ne yardım yaptın, ne öğrettin, ne kadar iman ve nur eriştirdin? İşte yapılacak iş bunlardır. Bugün keramet hizmettir.”

 Hoca Efendi hiç boşa vakit geçirmezdi. Bu konuda şu sözü hayat boyu unutulmaması gereken bir vecizedir:  “Vakit boşa geçmeyecek. Melekler madem ağzımızdan çıkan sözü kaydediyor, hayır kaydedecekler. Hayat bir medresedir, bu medrese aleyhinize şahitlik etmeyecek. Her geçen lahza zikirle, şükürle, fikirle geçecek. Gafil olmak yok.”

 Arapçayı ana dili gibi konuşur, Kur’an-ın bütününü Fatiha’yı okur gibi ezbere rahatça okur, teravih namazlarını hatimle kıldırırdı. İlme doymaz, talebe yetiştirmekten büyük zevk alırdı. Kuvvetli nefesi vardı, okuduğu hastalar Allah’ın izniyle şifa bulurdu.

Hoca Efendi kendisini ilme, irfana, hizmete adamıştı. Efendimizin “Âlimler, Peygamberlerin vârisleridir” Hadis-i Şerif’i onda tam tecelli etmişti.

Hacı Veyiszâde Mustafa Efendi hocamızın özelliklerinin, güzelliklerinin ve hizmetlerinin bir yazıya sığması mümkün değil. Allah’tan şefaatini niyaz ederek, 5 Şubat 1960 da vefat eden Hacı Veyiszâde hocamızın ve 3 Şubat 2002 de vefat eden Ali Ulvi Kurucu üstadımızın ve Hacı Veyis Efendinin ruhlarına birer Fatiha okuyalım İnşallah… Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar