Salih Sedat Ersöz

Salih Sedat Ersöz

Kılıç Arslan’ın ve Selahaddin Eyyübi’nin Torunları (2)

(dünden devam)

Prof. Dr. Birol Akgün hocamızın başkanlığında yapılan ikinci oturumun konusu, “Ümmet ve Milliyetçilik” idi. Bu oturumda Prof. Dr. Fikret Karapınar, Prof. Dr. Kudret Bülbül, Doç. Dr. Metin Aksoy ve Dr. Burhan İşleyen hocalarımız konuşma yaptılar.

Konuşmalarda özetle şu görüşler dile getirildi:

“Cemaate rahmet, tefrikada azap vardır. En hayırlı iş, insanların arasını düzeltmektir. Hz. Ömer, ‘kim bu ümmetten olmak istiyorsa, bu ümmetin şartlarını yerine getirsin’ buyurmuştur. ‘İçinizde hayra çağıran, iyiliğe yönelten, kötülükten sakındıran bir ümmet bulunsun’ ayeti gereğince ümmet görevlerini yerine getirmeliyiz.”

“Irkçılık davası güden bizden değildir. Irkçılığa çağıran cahiliye ölümü üzerine ölmüş olur. Üstünlük taslamak şeytandandır. İslâm ırkçılığı yasaklar ama vatan sevgisini yasaklamaz. İslâm dünyası, ırkçılık davası uğruna küçülüyor, bölünüyor, parçalanıyor.”

“İslâm dünyasının sıkıntıları; 1- İçe kapanma, dünyadan kopma 2- Özgüvensizlik 3- Konumlanma sorunu yani teslimiyetçi konumlanma 4- Siyasetin aşırı, STK’ların zayıf hali 5- Cemaatler. (Cemaatler İslâm’ın bütününün içinden süzülerek gelirse problem olmaz). 6- İlk emri oku olan bir dinin mensuplarıyız ama hiç okumuyoruz. Hızlı gideceksen siyasetle, uzağa gideceksen STK’larla yürü.”

“Türkçülük, Kürtçülük neden gelişti? Diyarbakır cezaevindeki işkenceler unutulmadı. Bugün o yaşanmışlıklar üzerinden siyaset üretiliyor. Bu bölge insanı Alparslan’dan önce Müslümandı ve Alparslan’ın ordusunda asker oldu. Türkler ve Kürtler beraberce omuz omuza savaştılar.”

“Batı üzerinden değil, İslâm üzerinden çözüm üretilmelidir. Dünya çapında ve dünya için siyaset adamları yetiştirmek gerekiyor. İslâm dünyasının ve dünyanın bütün sorunlarının çözümü Türkiye’ye düşüyor.”

Üçüncü oturum Prof. Dr. Önder Kutlu hocamızın başkanlığında “İslâm ve Cemaatler” konulu idi. Bu oturumda Prof. Dr. Saffet Köse, Yard. Doç Dr. Gökhan Bozbaş, Dr. Adem Ergül ve Dr. Masum Taşçı hocalarımız tebliğlerini sundular.  Bu oturumda özetle şu görüşler ortaya kondu:

“Allah bizi gruplar halinde yarattı. Kainattaki canlı cansız bütün varlıklar beraber hareket ediyorlar. İnsanlarda ümmet halinde cemaat olmuşlardır. Ya hayır üzerine ya da şer üzerine cemaat olursunuz. İbrahimi bir yürek taşıyanlar tek başlarına da cemaat olabilirler. İslam’ın gereklerini zevkle, şevkle yaşayabilmek için, cemaat halinde olmamız gerekir. Ümmet birliği içinde, büyük ümmet birliğini parçalamadan nasıl cemaat oluruz? Onun şartlarını oluşturmak gerekir."

"Cemaatler, meşrepler farklı. Önemli olan ümmetin diğer cemaatlerine karşı duruştur. İyilik ve takvada yarışmalıyız. İyilik ve takvada bir araya gelmeliyiz. İnsanın nasıl tezkiyeye ihtiyacı varsa cemaatlerin de tezkiyeye ihtiyacı var. Cemaatler için bir murakabe heyeti kurulmalıdır.”

“Ben Müslümanım dediğin zaman kim olduğunla beraber kim olmadığını da belirtmiş oluyorsun ve kendine bir alan, bir sınır, bir daire çiziyorsun.”

“Cemaat kaçınılmaz bir örgütlenmedir ve bütün dünyada, bütün dinlerde cemaatler vardır. ‘İçinizde hayra davet eden bir topluluk bulunsun. Hayırda yarışın.’ Ayetleri etrafında örgütlenen cemaatler oluşuyor. İyiliği hâkim kılma ve kötülüğü engelleme çabaları bir örgütlenme meydana getiriyor. Bunlara cemaat deniyor.”

“Kur’an bir çerçeve çiziyor. Bu çerçeve içinde her insan kendini tarif ediyor. Kur’an’da Muhammed ümmetine çok görev verilmiş ama üçü çok önemli. 1- En hayırlı ümmet olarak iyiliği hâkim kılmak, kötülüğü engellemek görevimiz var.  2- Biz orta yolu takip eden bir ümmetiz ve dünyaya modeliz. 3- Kendi aralarında merhametli, zarif, nazik, kendilerine karşı mücadele edenlere de şiddetli.”

“Cemaatler açısından ciddi problemler var. İdarecilerimizin cemaatlere açtığı kapılar var. Bir cemaat bu kapıdan devleti ele geçirmeye kalkarsa veya kendi cemaatine imtiyazlı olarak bakarsa ve diğer cemaatlere savaş açacak olursa bu ümmetin felâketi olur. Hadis-i Şerif’te ‘ben sizin birbirinize düşmenizden korkuyorum’ buyuruluyor. Hz. Ebubekir, ‘ben sizin hayırlınız olmadığım halde halife oldum.’ Hz. Ömer, ‘ hata yaparsam beni düzeltin’ buyurmuşlardır.”

“Hz. Ebubekir, ‘sizin yanınızda zayıf olan hakkını alıncaya kadar benim yanımda güçlüdür’ diyerek zayıfın hakkını korumuştur. İnsanlar işlerine geldiğinde tekfiri, işlerine geldiğinde imanı yapıştırıyorlar. Böyle şey olmaz. Bir insan kendini nasıl tarif ediyorsa öyledir. Yardımlaşma ruhunu mezhep, meşrep ayırımı yapmadan devam ettirmeliyiz.”

“Her insanın yapısı farklıdır. Farklı yapıdaki insanlar, farklı cemaatleri oluşturmuşlardır. Cemaatlerin oluşması sünnetullahtır. Etnik yapı içinde faaliyet yapanlar toplumda kabul görmezler ama ümmet bilinci içinde faaliyet yapan cemaatler büyük kabul görür.”      

 Oturumlar tamamlanmadan önceki akşam yapılan istişare toplantısında ise STK’ların durumu ile ilgili görüşler ortaya kondu ve sorular yöneltildi. Toplantıya katılan Ahmet Davutoğlu hoca bir başka deyişle Davutların Ahmet, burada yaptığı konuşmada STK’ların 3 önemli özelliği olması gerektiğini dile getirdi. 

Bunlar 1- Kurucu, inşa edici, ihya edici olmalı 2- Koruyucu olmalı. Yani hastalık ortaya çıkmadan toplum için gerekli faaliyetler yapılmalı. Sivil Toplum bir milletin koruyucu hekimidir. Öyle gençlik faaliyetleri yaparsınız ki gençliğimizi her türlü tehlikeden korursunuz. 3- Tedbir alıcı olmalı. Yani itfaiyecilik yapmalı. Bir hastalık ortaya çıkarsa o hastalığı ortadan kaldıran faaliyetler yapmalı.

Ahmet hoca, sivil toplumun parti olmadığını ve particilik yapamayacağını da sözlerine ekledi. Paneller son oturumla son buldu. (Devam edecek)

Önceki ve Sonraki Yazılar