KARŞILIKSIZ MI SEVİYORUZ?

KARŞILIKSIZ MI SEVİYORUZ?

Selçuk Üniversitesi Japon Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Okan Haluk Akbay’la Japonya’ya dair çok keyifli bir röportaj yaptık.

Japonların dillerine, kültürlerine, dinlerine, geleneklerine, giydikleri kıyafete, Türklerle ilişkilerine, anime karakterlerine kadar bütün merak edilenleri sorduk. Okan Haluk Beyin Tokyo Yabancı Diller Üniversitesinde geçirdiği 3 seneyi de konuştuğumuz röportajımızda Japonya’yla, Japonlarla ilgili tüm sorularımıza cevap aradık. Merak ettiğim sorulara 3 saatten fazla vaktini ayıran Yrd. Doç. Dr. Okan Haluk Akbay hocamıza bir kez daha teşekkür ederken, röportajı okurken çok keyif alacağınızı garanti ediyorum.

Japon Dili ve Edebiyatı Bölümü’nün amacı nedir?

Japon Dili ve Edebiyatının amacı, Japoncaya ve Japon Edebiyatına dair gelişmiş duyarlılığa ve zevke sahip bağımsız düşünme yeteneğini kullanabilen, edindiği bilgi ve becerileri mesleki ve ahlaki sorumluluk bilinciyle kullanabilen kişiler yetiştirmektir. Edebiyata ve dile ilgi duyan kişiler çok daha başarılı olurlar.

Japonca 4 yılda verilen eğitimle öğrenilebilir mi peki?

O kişiye göre değişir. Çok iyi derecede mezun olan da var, biraz daha zorlanarak mezun olanda var. Şimdiye kadar çok başarılı öğrenciler yetiştirdik. 

Öğrenci alımına başlamadınız sanırım.

Evet başlanmadı. Henüz yeterli şartlar sağlanmadı. Ne zaman başlayacak derseniz, en yakın zamanda olmasını umut ediyoruz.

Bu Japoncanın alfabesi kafamı çok karıştırıyor benim.

Mesela gitmek fiilidir bu ‘行く’ fiilin kökü değişmez eki değişir. Fiil çekimleri falan ‘‘hiragana’’yla yapılır. ‘‘Katakana’’ vardır onda da yabancı sözcükler yazılır. Kanji, tek başına anlam değeri olan simgelerdir. Mesela pencere (mado) ama bunu farklı şekillerde hiragana ve katakanada yazabilirsiniz.  Şekilleri farklıdır yazarken. Yazan kişi hangisiyle mesajını daha güzel anlatacağını düşünürse onu kullanır.

Çok düşünceli bir dil?

Çok zengin çok farklı bir dil. Latin harflerinde olmayan görsellik Japoncada vardır. Osmanlıcada da vardır o. Resim seyredilir gibidir okurken.

‘-desika’ var her lafın sonuna ekliyorlar?

-Mıdır anlamına geliyor. Mesela  ‘anatava torukocin desika’, ‘sen Türk müsün?’ gibi.

Edebiyata gelirsek ne kadar eskiye dayanıyor?

1900’lü yılların öncesine kadar klasik edebiyattır, türleri vardır, seyahatnameler, hatıratnameler, monogatari denilen kendi özel hikâyeleri vardır. 1900’lerin başında batılı anlamda edebiyatın temellerini atıyorlar. Ama klasik yaşatılıyor onlarda bizde şimdi ne kadar divan edebiyatı yazan var?

Japoncaya gelirsek, bana Uzak Doğu’nun en kaba diliymiş gibi geliyor. Sizce de öyle mi? Gerçi dili konuşan birine sorulacak soru değil ama?

Yok değil bence. Şunu söyleyebiliriz belki, Japonca vurgusuz tonsuz bir dil. Öyle bir çizgi gibi devam eder. Genelde kulağa hoş gelen diller, dalgalı diller mesela İtalyanca gibi, daha ritimlidir. Yani Japonca için duyunca ‘müzikal bir dil’ denilemez herhalde.

Dünyanın en zor 3 dili hangileri size göre?

Dünya üzerinde 5 binden fazla dil olduğunu varsayarak bu soruya cevap vermek zor biraz. Her dili bilemiyorum, yapıları falan nasıldır. Ama Arapça, Rusça ve Çince herhalde en zor denilebilecek büyük diller. Arapça ve Rusçanın grameri çok zor. Çincenin grameri kolaydır ama yazmak çok zor onda da. Tonlamaları falan zor Çincenin.

Diyelim ki öğrenmek istiyorum ama karar veremedim. Japonca mı Çince mi?

Japoncada 2 bin civarında karakter kullanılıyorken Çincede çok daha fazla karakter kullanılır. Hangisini öğreneyim derseniz kolaylık bakımından söylüyorum Japonca. Bizim dile yakındır çünkü. Biz İngilizce öğrenirken cümle diziminde fiil nereye geliyor, şunu şuraya mı koyacağız falan diyoruz. Japonca öyle değil, Türkçe düşün Japonca konuş. Kolay yani.

Japonların dilleri kadar kıyafetleri de ilginç geliyor bana?

Aslında estetik, güzel kıyafetler, hareket rahatlığı sağlayan kıyafetler ama bu günümüzün koşturmacasını düşününce, geleneksel kıyafetler biraz sıkıntı olabiliyor. Örneğin resmi bir tören var, bizde nasıl takım elbise kravat giyilirse Japonlarda ‘‘kimona’’ giyerler. Mesela 3, 5, 7 törenleri var. Bu sayılar yaş oluyor, o yaşlarda hep bu kıyafetleri giyerler. İlginçtir ‘Aman of sıkıcı bunu mu giyeceğiz’ demezler ve kimonoyu giyerler.

Bu Kimonoyu bu kadar özel yapan ne?

Kimono nesilden nesile aktarılan ve çok pahalı bir kıyafet. Şu anki neslin de giydiği bir kimono var. Bir aile yadigârı gibi düşünülür bu kıyafet.

Japonların ilginç diyeceğimiz neleri var?

Törene seremoniye çok meraklı bir millet. Kırmızı kalem Japonlarda çok ayıptır. Hakaret yerine geçer.

Birini rencide etmek istiyorsan kırmızı kalemle yaz ver, öyle bir durum. Duygularını göstermek ayıptır Japonlarda. Yüzlerinden ne hissettikleri zor anlaşılır. Seni seviyorum kelimesini karı-koca birbirine çok sık kullanmaz.

Bence her anı fotoğraflamaları çok ilginç.

Evet, ölümsüzleştirme meramı var. Teknoloji cezbediyor bence. Birde Japonlar ilginçtir bizim hiç önemsemediğimiz şeylere görsel olarak çok anlam yükler, beğenirler. Sakura (Kiraz Çiçeği) Nisan ayında açar, Japonların gündemi o olur. Uzmanlar çiçek ne zaman açtı, ne oldu ne bitti diye tartışır mesela. Detaylara, doğaya çok meraklılar.

Aslında tarihimizde de yaşanmışlıklarmız var?

Kuşimoto Şehri açıklarında tayfuna yakalanan Ertuğrul Fırkateyni 1890'da kayalara çarparak batmıştı dönüş yolunda. Şehitlik yapıldı Japonya’ya. 2008’de Cumhurbaşkanımızla gittiğimiz Japonya gezisinde de ziyaret etmiştik.

Japonlar ne kadar biliyor bu konuyu?

Yani genelleme yapmak doğru olmasa da çok da bilmiyorlar. Biz de mesela konumuz Japonya olunca biliyoruz, örneğin Maceristan’ı ne kadar biliyoruz. Sokaktaki vatandaş Türkiye’nin başkenti İstanbul der. Çok ciddi spesifik bir şeyler bilmezler.

Bunun dışında başka neyi yanlış bir,liyoruz Japonlar hakkında?

Mesela muhafazakar, çok içe kapanık çok geleneklerine bağlı zannedilir ama zannedildiği kadar muhafazakar falan değillerdir. Hatta Türkiye’de bulunan bir Japon arkadaşımız burada öyle zannedilmelerine şaşırmıştı.

Peki sizin, Japonya deyince aklınıza ilk ne geliyor?

Disiplin, düzen, tertip. Çalışma hayatlarında da özel hayatlarında da sistematikler Japonlar. Bir şeyler üretmek adına yaşıyorlar. Biz ‘günü nasıl atlatalım’ diye düşünürken, onlarda tam aksi bir durum söz konusu.

Japonya’da yaşamış biri olarak, nasıl davranırlar Japonlar yabancılara?

Japonya’da yabancı olmak avantajdır. Çok şeyi hoş görürler yabancı olduğunuzdan. Size misafir gözüyle baktıkları için rahat yaşıyorsunuz.

Türkler ve Japonlar arasındaki fark desem?

Bizde iki adam biraz muhabbet etse haftasına hal hatır sorar arkadaş olur. Ama bir Japon için yıllar geçmesi gerekir. Biz hemen el sıkışırız, öpüşürüz. Onlarda fiziksel temas yoktur. Gerçi onu da iklimle açıklıyorlar, ‘muson ikliminden çok yoğun etkilendiklerinden zaten bunalıyorlar daha da yakınlaşmanın anlamı yok’ gibi yorumluyorlar. Ha etkisi yok coğrafi şartların, denilemez tabii vardır.

Bir Japon’a yapılmaması gereken bir şey var mı?

Mahremiyet meselesi önemli her toplumda vardır ama onlarla çizgilerimiz farklı. Türkiye’de yaşayan Japonların en sıkıntı duydukları mesele bu. Biz meraklıyızdır hemen kişi hakkında bir şeyler öğrenmek isteriz falan. Japon bu durumdan rahatsız oluyor. Biz çocuğu, torunu durakta karşılaştığımız birine anlatırken, Japon için bu en mahrem konulardan. Kültür farklılığı var, biz iyi niyetli sorsak o bunu da yanlış anlayabilir.

Japonları severiz biz, onlar bizi sever mi?

Özel bir Türk sevgisi yok. Türkiye bilinmiyor. Aslında biz de öyleyiz, gelişmiş oldukları için biliyoruz onları. Güney Kore için de geçerli bu. Biz onları seviyoruz ama onlar Türkleri bilmiyorlar yani. Ki bizde de var Asya’da bir yer falan diyenler. Veya her çekik gözlüye Çinli diyenler.

Karşılıksız bir sevgi mi bizimkisi?

Sevmiyorlardan ziyade bilmiyorlar. Şimdi her zaman göz önünde olanlar bilinir. Bundan 50 yıl önce ağaç kemiren adamlar bugün elimizdeki telefonu üretiyorlar. Birde teknoloji yetmiyor gibi şarkısını, dizisini, filmini satıyor ondan sonra, ben Japonya’yı seviyorum ben Kore’yi seviyorum. Sen ona bir şey sunamıyorsun ki.

Japonlar üretime doymuyor aslında mangaları, animeleri dünya çapında meşhur?

Çok önem verdikleri bir konu. Çizgi romanlarının en eski örnekleri 12. Yüzyıla dayanıyor. Bizdeki çizgi roman anlayışından çok farklı onlarınki. Ansiklopedi gibi mangaları var. Onları okumak falan öylesine bir iş değil. Anime karakteri çizen kişiler keza aynı şekilde kendilerini adıyorlar yaptıkları işe. Biz burada çok zevkli filan gibi bakıyoruz ama olay çok başka. Yeni karakter çıkarmak için hayatını kaybeden 20 yaşında bir genç vardı mesela. Bizim gördüğüm kadar pembe değil.

Dizi filmleri var benim de takip ettiğim. Sizin ‘o varsa izlerim’ dediğiniz bir isim var mı?

Ken Takakura diyebilirim bu soruya. Beğenerek izlediğim bir oyuncu.

Bir Güney Kore furyası var onu da sorayım mı size?

Ya ben onu da anlamadım. Korece kitaplar istiyor insanlar, demişti bir kitapevi. İlginç yani, Korece’nin avantajlı olduğunu sanmıyorum ben, Korece yerine Çince öğrenilebilir. Ama tabii ilerleyen yıllarda Korecenin öneminin artacağı kesin. Yoğun bir ilgi var Koreceye de.

Japonca için de böyle düşünenler var mı?

Var tabii. Eskiden falan diyorlardı ‘memlekette her iş bitti Japonca mı kaldı’ diye.

Konya’da bir Japon Kültür Merkezi var?

Evet, kurucusu merhum Mehmet Ali Arpacı ilk ciddi adımları atmış insandır. Çok büyük emekleri vardır Japon Kültürü üzerine gerek Konya’da gerek Türkiye’de. Kendisi İnşaat Mühendisiydi ve vefatından önce Japonya Büyükelçiliğinden Türk-Japon ilişkilerine gösterdiği katkılardan dolayı bir berat takdim edilmişti. Türkiye’de Japon kültürüyle ilgili çalışmalar yürüten merhum Mehmet Ali Arpacı’ya da Allahtan rahmet diliyorum bu vesileyle.

Size gelecek olursak, kitaplarınızın hikâyesi var mı?

Yıllar önce hikâye falan çevirmiştim hobi olarak, ‘Japon Öykü Seçkisi’ oradan geliyor. Sonradan proje oldu. Bu öykü seçkisini yazarken bir gün kitap olacak falan gibi düşünmemiştim. Japon Atasözlerinden seçme de bir gün metin çalışma dersinde bir metinde Japonca bir atasözü geçti. Öğrencilerde bilmiyoruz Japon atasözlerini demişlerdi. Kaynak eksikliği olunca ben yapmıştım. Japonca öğrenen veya kültürlerine ilgi duyanlar için referans oldu.

Sosyal medyada dolanıyor böyle atasözleri falan?

Görüyorum. Japon atasözü demişler alakası yok. Veya Çin atasözüne Japon atasözü diyorlar, olabiliyor bu tarz şeyler.

Son soru. Olurda bir gün yolumuz Japonya’ya düşerse nereye gidelim?

Tokyo’ya gitseniz japonvari bir şey bulamazsınız. Japonya kenti değil de New Yorkdur adeta. Kyoto eski Başkent,  kaleler, tapınaklar orada, yabancıların aklındaki Japon imajına uygun bir yer gitmek isterseniz.

Hümeyra USLU – Özel Röportaj 

okan-hocanin-kitabi.jpg

ve-icerigi.jpg

 

 

Önceki ve Sonraki Haberler