Kalp

Kalp kan pompalayan, kirli kanın girdiği ve akciğerlerden temiz olarak çıkmasını sağlayan bir et parçası mı? Günlük 100 bin 800 defa kasılıp gevşeyen bir organ mı kalp?

Yoksa konuşan, ağlayan, kırılan, anlayan, acıyan bir canlı mı?

Kalplerimize dair neyi ne kadar biliyor, neyin ne kadar farkındayız acaba? Ben bir yandan soru sorarken öte yandan düşünüyorum. Yargılamıyorum, konuştuğumuzu farz ederek yazıyorum bunları.

İskender Pala’ya göre kalp ana hükmetmek isteyen, anı yaşamak isteyen bir varlık. O yüzden de kalple ilgili olan duygularımız anlık değişkenliklere yatkın. Bu halden hale geçmesi bize aslında imtihanlar verdiriyor. Başarılı ya da başarısız sonuçlar alınan imtihanlar…

Kalp gözü denilen bir terim var bildiğiniz gibi... Ne düşünürsünüz? Mümkün müdür böyle bir hadise? Bu kalbin görme meselesi nedir tam olarak? Görme işi kalbe mi verilmiştir?

Şöyle bir yorum getiriyorum ben buna; görme eylemini yapan göz görünendeki lezzeti almak gönülle ilgili bir hadise. Burada aklın ötesini kurcalayan bir şeyden bahsediyorum. Aklın olduğu yerde kalbin yapıp ettiklerini konuşmak pek de makul olmazdı. Değil mi?

Kalp gözü meselesine dönecek olursak; kalple hissetmek, kalple düşünmek, kalple dinlemek gibi olsa gerek kalple görmek de…

Duygularımızın bu kadar çok anlatıldığı başka bir organımız var mı diye düşünüyorum şu an. Kalbin pır pır etmesi, yüreğin ağza gelmesi, kalbin yerinden çıkması gibi gibi bir dolu deyiş.

O zaman; kalbin elbette yalnızca tanımlanıp geçilecek bir organ olmadığı konusunda ısrarcıyız, aynı fikirdeyiz.

Bence ısrarcı olunması gerekilen bir diğer nokta kalbin metaforlara da çok konu olmuş bir şey olduğu gerçeği. Kalbin güzelliği, kalbin kararması gibi…

Kalbin kararması demişken böyle bir tarafı da var bu işin… Kalp yalnızca sevgi ile kardeşlikle, aşkla ilgili duygulara ev sahipliği yapan bir şey değil. Kalp zaman zaman kötülükle, nefretle, kinle de dolan bir şey. Maalesef.

Yunus Emre’ler, Mevlana’lar kalple ilgili bir dolu şeyi, sırf şiir olsun diye söylemediler ya? Tasavvufta, kalbin; nefsin kölesi olmaması gerektiği vurguları öylesine yapılmadı ya?

Sevgi ve saygıyla doldu kalplerle; bir medeniyet inşa edebilseydik keşke. Kalbin öylesine bir şey olmadığının farkında olabilseydik… Keşke kalbimizin diğer her şeyden ne kadar da etkilendiğini ve diğer her şeyi çok fazla etkilediğini bilebilseydik.

Demem o ki; birazcık kalplerimizi tanıyabilsek daha yaşanılır günleri kucaklayabilirdik. Kendi kalbinizi ve karşınızdakilerin kalplerini tanıyabilmeniz, anlayabilmeniz dileğiyle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum