Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

İyi ki Allah’ın Kahhâr ismi var.

Yaşadığımız dünyada acıklı, haksız ve fütursuz olaylar meydana geliyor.

İsrail’in Gazze’de ortaya koyduğu vahşet bunlardan birisidir.

Haksız yere öldürülen çocuklar, kadınlar, siviller.. yıkılan evler, talan edilen ziraat.. Bu zulme ses çıkarmayanlar da bunun dolaylı ve doğrudan suç ortaklarıdır. Bu ateş, sadece mazlumları değil, aynı zamanda güçleri yetmekle birlikte zulme dur demeyenleri de kuşatacaktır, yakacaktır. İlahi yasa bunu gerektirmektedir.  

Mü’minler her zaman adaletten yana tavır koyarlar.  Eğer bu zalimler, hidayete ve intibaha gelmezlerse, Yüce Allah’ın el-Kahhâr ismiyle tecelli etmesini isterler. Bu merhale, elden gelen bütün çabalar yerine getirildikten sonra, güçsüz kalınırsa başvurulacak son aşamadır. Zulmü durdurma konusunda İslam âlemi güçlü bir irade ortaya koyabilseydi değil saldırmak,  İsrail buna cesaret bile edemeyecekti. Savaş, eşitler arasında yapılır. Füzeye karşı sapan taşı atanlar maddi olarak denk midirler?

Tamam, Batı ile Müslümanların doku uyuşmazlığı var, ama nerede İslam dünyası? Müslümanlar tarihin hiçbir döneminde bu kadar çaresiz, bu kadar duyarsız, bu kadar zavallı olmamışlardı.

Bütün bu olup bitenler karşısında Gazze’de ateş çukurunun çevresinde haykıran annenin sesi niçin gönülleri dağlamıyor, harekete geçiremiyor? Merhameti, şefkati bizler de mi kaybettik?

el-Rahîm olan Yüce Allah’ın el-Kahhâr ismi, tüm mazlumların, tüm mağdurların, tüm çaresizlerin, tüm güçsüzlerin ve her türlü hakları haksız yere ellerinden alınanların,  iftiraya kurban giden masumların sığındığı sonsuz güven kaynağıdır.

Bu güzel esmâ,  masumları ve mazlumları teselli ve ruhlarını rahatlatma olarak geri döner.

 İyi ki Allah’ın el-Kahhâr ismi var;  tüm zalimlerin, tüm gâsıpların,  tüm müfterilerin üzerinde.

 Yüce Allah’ın el-Kahhâr ismi,  Allah düşmanlarına korku; dostlarına ümit ve güven verir.  Elbette Allah’ın el-Kahhâr ismi, mü’minin hayatına olumlu olarak yansır. Çünkü bu ismin müsemmasını iyi kavrayan mü’min gönüllerde, havf ve reca duyguları birlikte yeşerir. 

Ümit ve korku arasında yaşanacak bir hayat, mü’minin hayatına bir düzenlilik ve bir disiplin katar.  Hayatı, sorumsuzca, hâşâ hesap-kitap yokmuş gibi yaşamanın önüne geçer.  Bu da mü’minin ilahi ölçü ve sınırların dışına çıkmamasını sağlar.  Şayet mü’minin hayatında el-Kahhâr böyle bir dengeli yaşamaya yol açmamış olsaydı, hududullah çizgisi ihlal edilir, hem bireysel ve hem de toplumsal boyutları olan günahlar onu yakıp-kavururdu.

Tarihte Nemrûd’dan Ebu Cehil’e,  Firavun’dan Hâmân’a.. Sayılamayacak derecede daha niceleri Allah’ın el-Kahhâr ismiyle yok edilmişlerdir. Hiçbir kimse O’nun takdir ve tedbirinin dışına çıkamaz. Yegâne gâlip gelen Aziz ve Celil olan Allah’tır.

O halde, tarihte yerle-yeksan olmuş bütün kavimlerin yaşadıklarından ibret alınmalıdır. Kur’an’da ismi geçen kavimlerinin işledikleri günahlar, maalesef yaşadığımız dünyada 24 saat içinde hep birlikte işleniyor.

Burada şu hususun altını iyi çizmemiz lazım. Yüce Allah’ın el-Kahhâr isminden, sürekli kullarını cezalandıran bir ilah tasavvuru çıkarmak doğru değildir. O, bütün bir varlığa adaletiyle muamele eder. Nasıl ki, O’nun affediciliği, engin şefkat ve merhameti adaletinin bir gereği ise, bütün af yolları tüketildikten sonra aynı şekilde cezalandırması da adaletinin bir gereğidir.

Acaba biz bize düşeni yapabiliyor muyuz?

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.