Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

İslamcıların hedefi neydi?

İslamcıların hedefi, İslam topraklarından sömürgeci güçlerin atılmasını sağlayacak yeni bir Müslüman nesli yetiştirmektir.  Yeryüzünde ümmet birliğini tesis edecek bu yeni neslin temel vasıfları; iman ve amel bütünlüğüne sahip olmak, dünyada meydana gelen olayların arka planını iyi anlamak ve ona göre tavır geliştirmektir.  Merhum Mehmet Akif’in ifadesiyle  “medeniyet-i hazıra” materyalist ögelerle malul olduğu için  ‘tek dişi kalmış bir canavar’dır. Bu canavarın salvolarından korunmanın yolu, “bilgi ve bilinç” sahibi Müslümanları yetiştirmek, bu Müslümanlar eliyle küresel ölçekte İslam’ın adalet ve şefkat elini güçlendirmektir. 

 İslamcıların en büyük özelliği,  topyekûn Batı’yı düşman olarak görmek değildir.  Her ne kadar onlar, Batı’nın İslam coğrafyalarındaki sömürgeci politikalarına karşı durmuşlarsa da mahiyet-i ruhiyemizi korumak şartıyla yeni medeniyetin geliştirdiği çağdaş teknoloji nimetlerinden yararlanmışlardır.     Elbette Osmanlı coğrafyasında ve Hint alt kıtasında boy gösteren İslamcılar, farklı medeniyetlerle temasın düşünce alanında bir verimlilik getireceğinin, aksine içe kapanmanın ise tarih dışılık olduğunun farkındadırlar.

İslamcılık hareketi, tek tip bir yapı değil,   çok farklı kulvarlarda dolaşan  âlim ve entelektüellerden oluşan çoğulcu, homojen bir yapıdır. Örneğin,   Mehmet Akif’te dışa açıklık, Mustafa Sabri’de tepkisellik,  Said Halim Paşa’da problemleri analiz, Said-i Nursî’de yenilenme fikri önplandadır.  Ama hepsinde bir yenilenme düşüncesi vardır. Yenilenme psikolojik açıdan insana heyecan verici bir kavramdır. Eğer ayarı kaçırılırsa, beraberinde bir takım yozlaşma, savrulma ve yabancılaşmayı da getirebilir.   Mezhepler tarihinde ortaya çıkan merhum Necip Fazıl’ın “doğru yolun sapık kolları” dediği anlayış bunun en açık örnekleridir. İyi niyetlerinden kuşku duymadığımız İslamcılık akımı da hedeflerini gerçekleştirirken o günün tarihsel psikolojisinden hareketle bir takım hatalı yollara girmişlerdir. Bu ayrı bir tartışma konusudur.

Bugüne gelince, İslam coğrafyalarında İslamcıların üç maddede özetlenen projesi geçerliliğini yitirmemiştir. Mısır’da kurulan Müslüman kardeşler hareketinin kurucu ilkeleri de bu programa dayanır.  Eğer İslamcıların önerdiği üç maddelik diriliş programı,  daha canlı bir şekilde hem birey zihniyetinde ve hem de kurumsal bazda yeniden işlevsel hale getirilirse, ümmetin toparlanmasına hizmet edecektir.  İslamcıların  “özgürlük ve adalet” projesi iflas etmemiştir.  İflas etti diyenlerin arzuları kursaklarında kalacaktır. Her ne kadar mevcut iktidarın politikalarını tartışsak da, bugün Türkiye’de İslamcılar iktidardır.  Bu örnek olay, İslamcıların hayal peşinde değil, gerçekler peşinde koştuğunu gösterir.  Ben inanıyorum ki,  “eski hal muhal, ya yeni hal, ya izmihlal” diyen İslamcıların ideali gerçekleşecektir.  İşte bu yeni hal, insanlığı,  özünde materyalizm fikriyatını taşıyan küresel sistemin elinden kurtaracaktır. Eski ve yeni İslamcıların ortak hedefi olan adalet ve şefkat temelli medeniyetimizin önü açılmakta,  Yüce Rabbimizin barış olan es-Selam ismi bütün bir yeryüzünü rahmet iklimiyle kuşatmaktadır.

  

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.