M. Ali Köseoğlu

M. Ali Köseoğlu

İftarımız kazaya kurban gitti

Dün öğle üzeri gazeteden Emniyet’e doğru yürüdüm...

Hava sıcak, aylardan Ramazan...

Ta başından niyet ettik insan olmaya...

Oruç tutmaya...

Allah hepimizin oruçlarını kabul etsin...

***

Tramvay güzergâhında, 32 derece sıcak altında çalışan işçileri gördüm...

Taş işçileri...

Bir yandan tramvaylar çalışıyor, bir düdükle geri çekilip, sonra ol taşı ol yere nizami bir şekilde koyuyorlar...

Düdük tramvayın her geçişinde çalıyor mu bilmiyorum...

Lakin 32 derece altında yapılan bu iş oldukça meşakkatli...

***

Önceki akşam bizim iftar ‘kazaya’ kurban gitti...

Gittiğimiz bir davete talep yüksek olunca suyla iftar edip, çocukların da isteği üzerine bir mekâna gittik... Tabi mekâna ulaşmamız iftar vaktinden sonrayı buldu...

Muhtemelen mekânın sürpriz, beklenmeyen müşterisi idik...

Biz olmasaydık, mesela yarım saat önce işlerini bitirip gidebilirlerdi.

Garson çocuğa “hakkınızı helal edin” dedim...

“Ne hakkı abi, helal olsun işimiz” dedi.

“Ekmek parası için çalışıyoruz.”

***

Bu hadiselerden sonra şu hikâye geldi aklıma:

Çölün ortasında yaşayan ve ibadetle meşgul olan bir zâhid vardı. Memleketlerinden hacca giden hacılar, zâhidi ziyarete geldiler. Susuz çölde yaşayan zâhidi merak ediyorlardı.

Yanına vardıklarında kızgın kumların üzerinde, huşû içerisinde namaz kıldığını gördüler.

Zâhid, sanki çayırda, çimende, güller içerisindeymiş gibi rahatlıkla secde ediyor, ayaklarının altında ipek halılar varmış gibi namazını kılıyordu. Tenceredeki suyu kaynatacak kızgınlıktaki kumlar, etkilemiyordu onu.

***

Hacılar uzun bir süre, zâhidin namazını ve duasını bitirmesini beklediler. Hacılardan gönül gözü açık biri, zâhidin ellerinden ve yüzünden abdest suyunun damladığını fark etti.

Hacı, zâhide sordu:

“Buralarda kuyu yok, vaha yok, bu su nereden geliyor?” Zâhid ellerini gökyüzüne kaldırarak, “Gökten geliyor” demek istedi. Hacılar, “Ey din sultanı! Bizim sorunumuzu hallet. Senin halin bize, yakîn imanı versin. Sırlarından bir sır göster. Gerçek Müslüman olalım” dediler. Zâhid,

“Yâ rabbi! Hacıların duasını kabul et. Yâ rabbi! Rızkınız gökyüzündedir buyurmuştun. Ben rızkımı gökte aramaya çalıştım. Sen bana göklerden bir kapı aç” diye dua etti.

Zâhidin bu yakarışı sırasında, gökyüzünde fil şeklinde bir bulut belirdi. Sonra bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başladı. Hacıların hepsi tulumlarını açarak suyla doldurdular.

Zâhidin duasını ve bu duayı Allah’ın kabul buyurmasını gözleriyle gören hacılar, velîler hakkındaki yanlış düşüncelerini terk ettiler.

***

Şimdi tam da böyle...

32 derece altında, üstelik Ramazan’da oruç tutarken diğer yandan da ekmek parası peşinde koşan bu güzel insanların sırrı, kalplerindeki imandadır...

Nasıl ki, kuyusuz çöllerde su meydana getiriyorsa Yüce Allah, oruçluya da o dirayeti, o sabrı veriyor.

Yani ‘sır’ imanda gizli!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.