Gündem üzerine…

Son günlerde ülkede tek gündem var: Türban. Komisyondan geçti, Genel Kurula geldi. Çıktı, çıkacak. İş o kadar ileri boyutlara gitti ki, yıllardır Türkiye Cumhuriyeti olarak bilinen ülke, bazıları tarafından Türban Cumhuriyeti olarak nitelendirilmeye başlandı.

 

Olaya sadece hak ve özgürlükler açısından bakacak olursanız bu yasağı izah edebilecek bir mantık yok. Diğer taraftan radikalleşme eğilimleri ve orta yol dini olan İslam’ın simgesi olarak gösterme yanlışını da izah yolu yok. Peki, ne olacak. Sürekli kaşınan bu olayın sonu nereye varacak?

 

İki yıl önce yazdığım bir yazıda, türban olayının üç yıl içinde bir sonuca bağlanacağını ve serbest olacağını, bu sebepten yollarda yürümenin gereksiz olduğunu yazmıştım. Benimki kehanet değil, malumun ilanıydı. Görünen bu, gerçekleşecek. Ama çıkaran taraf da memnun değil, çıkacak sonuçlardan etkilenenler de. Hocanın kar ile pekmezi karıştırıp, yedikten sonra da, bir şeye benzemedi demesine benzeyen bir tad var ortada.

 

Aslında olay asla türban değil. O sadece aracı. Başbakan İspanya’da bu işi ortaya attı ama “ben gelene kadar konuşulur, sonra başka konuya geçeriz” amacıyla yapılan bu hareket bu sefer Bağdat’a varmadan Osmaniye’den döndü. Devlet Bahçeli hemen cevabı yapıştırdı. Al sana imkân, Anayasa değiştirme hakkı ve destek. Çöz bakalım. Eskiden zor oyunu bozardı, bu sefer akıl oyunu bozdu. Ben AKP’nin bunu beklemediğine inanıyorum. Tribünlere oynamak dururken neden gol olsun.

 

Diğer taraftan sürekli olarak ne yapacağı merak edilen zinde güçler. Aslında Büyükanıt Paşa gereken cevabı verdi ama anlamamazlıktan gelip hala ne dedi diye soranlar da dikkat çekici. Kendi emekleriyle siyasette adım atamayanlar, başkalarına güveniyor.

 

Pek bir şey çıkmayacak. Asker Şubat krizindeki hataları yapmayacak ve ortada görünmeyecek. Sonuna kadar bekleyecek gibi görünüyor. Öyle olması da mantıklı, doğru ve akla yakın. Neden mi?

 

Türban olayının arka planındaki gerçekler bunu göstermekte. TÜSİAD yaklaşan global krize rağmen ülkenin gündeminin nasıl değiştiğinden şikayetçi. Soros en son yaptığı açıklamada son atmış yılın en ciddi para krizi diyordu. Otuzlu yılların dünya savaşına zemin hazırlayan krizinden daha da ciddi.

 

Onların bol parası var. Ya bizim. Paramız yok, yatırımımız yok daha önemlisi aklımız yok. Aklı olmayan toplumlar ciddi problemler olurken meleklerin dişi mi, erkek mi olduğunu tartışırken İstanbul’u kaybeden Bizans gibidir. Biz türbanı tartışırken, ülkenin kaynakları başkalarının eline geçiyor, bize sadece modern kölelik kalıyor farkında değiliz. Finans sektörü giderek yabancıların kontrolüne girdi. Merkez Bankası olayıyla da bu tamamlanacak.

 

Yazı uzadıkça konu genişleyecek. Sadece şunu söylemeliyim. 2002 bütçesi kadara açık veren bir ülkenin ayakta durması zor. Ekonomik krizin ortasında askerin ne işi var. O kadar akılsız mı.?

 

Son hamle ne zaman yapılacak. Zamana bırakmak ve beklemekten başka yapılacak iş yok. Alman Frankfurter Rundschau, hükümetin bu operasyonla iktidara alışkın askeri provoke ettiğini savunuyor.

 

Ne dersiniz amaç yeniden mağdur olmak için mi ?.

 

Bu sefer yağma yok.. Bekleyin, göreceksiniz…..

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.