Dışı bizi yakıyor içi onları İskandinavya notları-2

 

Dün kaldığımız yerden yazımıza devam edelim. İsveç'te 90 bin göl olduğunu ve ülkenin ormanlarla kaplı olduğunu belirtmek lazım. İsveçliler, 'ağaçları ülkenin bir ucundan kesmeye başlasak ve yerine yenisini diksek öbür uca varıncaya kadar diktiklerimiz orman olur' diye övünüyorlar, haksız da değiller, ama bu o coğrafyaya Cenabı Allah'ın bir lütfu. Tabi bu kadar çok orman olunca bu ormanlarda yaşayan çeşit çeşit hayvanlar da olmalı. İşte bunların başında geyik geliyor. Öyle ki Türkiye'de 'dikkat inek çıkabilir' şeklindeki trafik uyarı levhası İsveç'te 'dikkat geyik çıkabilir' şeklinde uygulanıyor! Kazaların en önemli sebeplerinin başında geliyor geyikler. O kadar çok geyik yaşıyor ki ülkede, sayısını dengede tutmak için avlanmasını serbest bırakmışlar...

Dün bahsetmiştim, bu kocaman ülkede sadece 9 milyon insan yaşıyor diye. Nüfus az olunca kurdukları devası dönüşüm tesisinde enerjiye çevirmek için ülkeden çıkan çöp yeterli gelmiyor ve Norveç'ten çöp ithal ediyorlar. Ayrıca bu nüfus bakımından küçük ülkede tam 10 tane nükleer santral var, hani şu bizim daha yeni akıl ettiğimiz ve ilkini yapmaya çalıştığımız nükleer enerji santrali...

İsveç, yaşam standartları bakımından dünyada 6. sırada. Zaten bu alanın ilk sıralarını; Finlandiya, Norveç, Danimarka gibi Viking ülkeleri oluşturuyor. Ortaçağ’dan bu yana Avrupa’nın tek bağımsız ülkesi olan İsveç, gelişmiş hukuk sistemi ve özgürlükleriyle tanınıyor, ama son yıllarda bu ülkede de adaletin terazisi şaşmaya başlamış! Dünyayı kasıp kavuran ırkçı yaklaşımlar itina ile uygulanan algı operasyonları sayesinde şekil değiştirerek buraya da girmiş. Tüm batı devletlerinde olduğu gibi İsveç'te de ırkçılık renklere veya şekillere göre değil İslama karşı ortaya çıkıyor! Bugün dünyada insanlar kabaca ikiye ayrılmış vaziyette; Müslümanlar ve Müslüman olmayanlar şeklinde...

...

Son yıllarda Türkiye'de şişelenmiş su sektörü çok büyüdü, sokakta yürüyenlerin elinde su görmek normal hale geldi. Şahsen ben de gün içinde iki litreye yakın su içmeye alışmış biriyim. İsveç'te bu alışkanlığıma ara vermek zorunda kaldım. Şişe suya ulaşmak kolay değil, her yerde market yok ve üstelik bulduğunuzda da çok pahalı. Beş gün boyunca susuzluktan ölecektim. Meğer çeşmelerden kaynak suyu gibi su akıyormuş, bunu öğrendikten sonra bulduğum lavabolardan kana kana içtim, ancak öyle Türkiye'deki gibi sokaklarda çeşme, WC, lavabo gibi hacet giderme mekanları yok gibi. Eğer acil tuvalet ihtiyacınız varsa herhangi bir festfutçuya veya kafeye girip küçük de olsa bir alışveriş yapacaksınız, elinize verdikleri fişte yazan şifreyi WC'nin kapısına yazıp ihtiyacınızı gidereceksiniz! Bizzat deneyimledim...

İsveççe 7-8 yıl öncesine kadar resmi dil değilmiş ülkede. Eğitim sistemi gelişmiş olduğundan hemen herkes İngilizce başta olmak üzere bir kaç dil biliyor. Bu ülkede vakite riayet, sıraya geçme gibi her birimizi zaman zaman çileden çıkaran saygısızlıklar karşılıklı olarak bitirilmiş. Herkes söz verdiği dakikada orada olmak zorunda. Robot gibi yapılacaklar sanki beyinlerine kodlanmış bu adamların. Trafik kurallarına hassasiyetle uyuyorlar, ancak gördüğüm kadarıyla takım elbise kravat gibi sıkıcı kıyafetlere de kendilerini hapsetmiyorlar. Nasıl rahat hissediyorlarsa öyle giyiniyorlar. Unutmadan şunu da aktarayım, herhangi bir kuralı kim çiğniyorsa anında şikayet ediyorlar. Dahası sizin sıradışı davranışınız veya aşırı para harcamanız birilerinin dikkatini çekerse polisin karşısında bulabilirsiniz kendinizi. Kimse kimsenin tembel tembel birilerinin sırtından geçinip gitmesine rıza göstermiyor. Adına haset mi dersiniz, kıskançlık mı bilemem, ancak bu adamlar özellikle yabancıların kendilerinden daha iyi şartlarda yaşamasına tahammül edemiyorlar!

Hava genellikle bulutlu ve sık sık yağmur yağıyor. Kışları günler çok kısa olduğundan burada alışık olduğunuz vakit kavramı orada tamamen altüst oluyor. Yaz mevsiminde ise gün batmak bilmiyor, Türkiye'de takvim değişirken İsveç'te akşam namazına duruyor olabilirsiniz. Anlatıldığına göre yaz mevsimi İskandinav ülkelerinin doğal güzellikleri daha bir güzel oluyormuş. Kısa sürdüğü için de güneşe sürekli bir hasretlikleri var...

İsveçlilerin istatistiklere göre yüzde 34'ü ateist yani Allah'a inanmıyor. Bu oran diğer İskandinav ülkeleri Norveç'te yüzde 29, Danimarka'da ise yüzde 40'ın üzerinde. Ancak ne hikmetse tüm İskandinav ülkelerinin bayraklarında kocaman kocaman haç işareti var. Bayrağına bakarsan dini bütüm Hıristiyan sanırsınız bunları!..

...

Stockholm'den karayoluyla Oslo'ya gittik. 525 km'lik yolu yaklaşık 5 saatte aldık. Türkiye'deki yolları mumla aradık, çoğu yerini tek şeritten gittiğimiz yolculuk esnasında doğal güzelliklere hayran kaldık. Sınırdan geçtiğimizde bir Allah'ın kulu yoktu ortalarda, durmadan yola devam ettik. Norveç'e girer girmez yol paralandı, ama mantık yine aynıydı. Daracık yollarda bir kaza olsa trafik tamamen duracak vaziyette gittik. Oslo'ya girişte bile genişlemedi yollar. Türkiye'nin yarısı kadar yüzölçümüne sahip bu koca ülkede toru topu 5 milyon nüfus yaşıyor. İstanbul'un Anadolu yakası kadar bile değil yani. Oslo'ya güneşli bir havada geldik, vakit kaybetmeden tarihi bir kaç mekanı gezdik; Nobel Barış ödülünün verildiği merkez bunlardan birisi. Namaz kılmak için Pakistanlıların inşa ettiği bir camiyi bulduk, oradaki Afrika kökenli Müslümanlarla sohbet ettik, çıkışta Konya Kadınhanı Sarıkayalı Baki Karakoç'la karşılaştık. İstanbul Kebap isminde iki lokantası var başkentte. Sağolsun bize yemek ve çay ikram etti. Beyşehir ve Nevşehir'den iki hemşerimizle sohbet ettik, Norveç hakkında bilgi aldık. Hayatın çok pahalı olduğunu, zar zor geçinip gittiklerini öğrendik. Bir mercimek çorbasının 24 TL'ye satıldığını gördük. Bir paket sigaranın 50 TL olduğunu da. Biz Norveç'in refahına, zenginliğine gıpta ediyorduk, öyle değilmiş. Çok para kazanıyorlar, ama herşey ateş pahası, para biriktirmenin imkanı yok. Ancak Kadınhanlı Baki gibi iyi bir lokantan olursa köyden her satanın tarlasını alabilirsin...

Bu soğuk başkent bizi ziyadesiyle sıktığı için İsveç'in Göteborg şehrine doğru besmeleyi çektik. Volvo fabrikasında çalışan benim Ezher Üniversitesinden arkadaşım, yakın dostum Ali Şimşek bizi bekliyordu. Sağolsun güzel ev sahipliği yaptı. Ali bize Göteborg'u gezdirdi, bu tarihi şehre de tepeden bakma imkanımız oldu. Dostum Ali Şimşek'e, değerli eşine ve çocukları Ömer Faruk, Ebu Bekir ile Esma Nur'a da teşekkür ederek öğlen gibi İsveç'in Malmö şehrine sürdük aracımızı...

Devamı bir sonraki yazımızda...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum