CHP'li bir siyasetçinin Külliye'ye gittiği iddiası

CHP'li bir siyasetçinin Külliye'ye gittiği iddiası

CHP'li bir siyasetçinin Külliye'ye gittiği iddiası AK Parti ile CHP'yi karşı karşıya getirdi. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, özür beklediklerini ifade ederken CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, " Ne diye özür dileyecek mişiz" dedi

 AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, CHP'li bir siyasetçinin Külliye'ye gittiği iddiasına ilişkin, "Tamamen adrese teslim, parti içi rekabette rakiplerini yok etmeye dönük kirli bir senaryo ile karşı karşıyayız." dedi.

Çelik, İstanbul Havalimanı VIP Salonu'nda gerçekleştirdiği basın toplantısında, konuya ilişkin yalan haber yapılmasının ardından kamuoyunun gelişmeleri son derece heyecanlı bir şekilde izlediğini söyledi.

Hadisenin geldiği her aşamanın üzüntü verici olduğunu hem de ürkütücü sonuçlar doğurduğunu ifade eden Çelik, "Türk siyaseti için sivil siyasetin seviyesi için ciddi bir tehditle karşı karşıyayız. Şimdi bu yalan haber üzerinden yapılan yalan siyaset ise hız kesmeden devam ediyor." diye konuştu.

Çelik, haberi yapanların bunun arkasından çekildiğini, bu kişilerin "Bize bunu CHP Genel Merkezinden de onaylatarak, bir CHP'li iletti" dediğini aktardı.

Arkasından CHP Genel Merkezi ve Genel Başkanının haberin kaynağındaki adres olarak gösterildiğine işaret eden Çelik, daha sonra bazı sözcülerin açıklama yaptığını anımsattı.

"Bu haberle birlikte hedef alınan bir CHP'li siyasetçi vardı." diyen Çelik, şöyle devam etti:

"O siyasetçi de doğrudan kendisini hedef alan yalan haber ve yalan siyaset zincirinin doğrudan doğruya CHP Genel Merkezi tarafından üretildiğini, oradaki bir grup tarafından üretildiğini söylüyor. Şimdi tabii bunun hiçbir yerinde ne bir Cumhurbaşkanlığı makamı ne sayın Cumhurbaşkanımız ne de AK Parti yok ama rakiplerini yok etmek üzere ürkütücü bir senaryo, tehlikeli bir senaryo üretenlerin Cumhurbaşkanımızın makamını ve ismini işin içine karıştırarak bir hedefe ulaşmaya çalıştıkları görülüyor. Cumhurbaşkanımız en güçlü şekilde 'Gerekirse cumhurbaşkanlığından istifa ederim. Sen iddialarında haklıysan genel başkanlıktan istifa edecek misin?' diyerek kendi sözünün doğruluğunu, kendi sözünün ahlaki doğruluğunun arkasında duracak en güçlü ifadeyi kurdu.

Bunda bile Cumhurbaşkanlığını ileri sürüyorlar. 'Cumhurbaşkanlığı makamı bu şekilde ileri sürülecek bir makam mıdır?' diyorlar. Evet zaten siyasi ahlak sözünün doğruluğuna güvenmek bu demektir. Biz her türlü şeyden, sözümüzün doğruluğunu ispat etmek için, sahip olduğumuz her makamdan vazgeçebilirsiniz ama 'siz müddeisiniz. İspat mükellefiyetine sahipsiniz, siz bunu yapabiliyor musunuz?' demektir bu. Bundan ısrarlı bir şekilde kaçmaya devam ediyorlar. Cumhurbaşkanlığını işin içine katma, şöyle bir kampanya ile devam ediyor. Sürekli olarak bu bir komplo sanki Cumhurbaşkanlığı ve AK Parti tarafından kurulmuştur gibisinden tamamen adrese teslim, parti içi rekabette rakiplerini yok etmeye dönük kirli bir senaryo ile karşı karşıyayız."

- "CHP'nin herhangi bir işi bizi ilgilendirmiyor"

Çelik, CHP içindeki mücadelenin kendilerini zerre kadar ilgilendirmediğini, Türk siyasetinin seviyesini, ahlakını, vatandaşların siyasetten beklentilerini düşünmeseler şu anki CHP yönetimi kadar ideal bir rakip olamayacağını bildirdi.

Sakillik, siyasi senaryo içinde, ahlak sınavından her gün daha fazla kalarak dibe batan bir grubun olduğunu ifade eden Çelik, "Eğer sadece biz iktidar olmayı hedefleyen bir siyasi hareket olsak, sivil siyasetin onurunu düşünmesek sadece iktidarımızı korumak için rakiplerimizin ne halde olduğu bizi ilgilendirmez diye düşünsek, sadece iktidar olma kaygısıyla hareket etsek bunlar kendi kendilerini imha eden bir grup. Kendi kendilerine kamuoyu önünde küçük düşüren bir grup. Kendi partili arkadaşlarına karşı komplo kuran bir grup. Dolayısıyla bu bizi ne ilgilendirir? Böyle bir rakip var ve bu rakip sürekli olarak kendi kendisini imha ediyor. Kendi partilerini itibarsızlaştırma gibisinden bir siyasi suikasta, siyasi sabotaja sürekli olarak imza atıyorlar." değerlendirmesini yaptı.

Çelik, olmayan bir iddianın gündeme getirildiğini, olmayan bir şeyi ispat etmeleri gerektiğinin söylendiğini arkasından "CHP'nin iç işlerine karıştıkları" iddiasının ortaya atıldığını kaydetti.

"CHP'nin ne iç işi, ne de dış işi, CHP'nin herhangi bir işi bizi ilgilendirmiyor." değerlendirmesinde bulunan Çelik, CHP'nin Cumhurbaşkanlığı makamını işin içine karıştırdığını söyledi.

Çelik, bu nedenle CHP'ye cevap verme durumunda kaldıklarını, CHP'nin içindeki iç rekabetin kendilerini hiçbir şekilde ilgilendirmediğini ifade ederek, "Biz burada Cumhurbaşkanlığı makamına atılan iftiraya cevap veriyoruz. Ayrıca her geçen gün yeni aşamaya geçen bu konu, bu yalan siyasetinin, yalan haberden kaynaklanan yalan siyaset zincirinin nereye varacağını izliyoruz." dedi.

Siyasi rakiplerinin nitelikli insanlar olmasını, siyasi akıl kullanmasını arzuladıklarını belirten Çelik, "Siyasi akıl kullanmak yerine, hiçbir şekilde siyasi akılla üretilmiş bir şeye cevap vermeyip, cevap olarak sürekli argo sözlüğünü açıp, argo sözlüğünden bazı kelimeler okumaya başlıyorlar ya da siyaset üretemeyince, şimdi olduğu gibi siyasi senaryolara başlıyorlar." şeklinde konuştu.

Beştepe'ye giden CHP'li siyasetçi iddialarının AK Parti'ye yönelik kısmı olduğu gibi CHP'nin kendi içindeki iç rekabete dönük yüzleri olduğunu da belirten Çelik, asıl tartışmanın oradan kaynaklandığına işaret etti.

Çelik, "Sayın Baykal, zamanında, Baykal'a dönük olarak gündeme geldi. Şimdi başka rakiplere dönük olarak gündeme geliyor, o aşama içerisinde çeşitli şekilde gündeme geldi. Bu arada, Cumhurbaşkanlığı makamını karıştırmak son derece tehlikeli ve son derece yanlış bir şeydir. Bizim verdiğimiz cevap bundan ibarettir." dedi.

- "CHP'ye dışarıdan bir kumpas üretilmemiş"

Bu gelişmelerin Türk siyaseti açısından hem üzüntü verici hem de ürkütücü gelişmeler olduğunu söyleyen Çelik, hala bu konuda Cumhurbaşkanlığı makamının işaret edildiğini ifade etti. Gelinen noktada yalan haber üretenlerin bu konudan vazgeçtiklerini belirten Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bir gazeteci diğerini adres gösterdi, o da bir CHP'liyi ve o CHP'linin bunu CHP Genel Başkanından onaylı olarak yaptığını söyledi. Zincir bundan ibaret. CHP Genel Başkanı bir televizyon programında işin içine girdi, bir şekilde bu yalan haber, yalan siyaset zincirini bir şekilde sahiplendi. Gelinen bu noktada aslında meselenin tamamen CHP'nin içişleri ile ilgili olarak CHP içerisinde üretilmiş bir kumpas olduğu ortaya çıktı. CHP'ye dönük bir kumpas üretilmemiş, CHP'ye dışarıdan bir kumpas üretilmemiş, CHP'nin içinden bir kumpas üretilmiş. Habere imza atanlar bunu söylüyor.

Bu yalan siyasetin muhatabı olan iç rekabetteki rakip olarak gördükleri siyasetçi bunu söylüyor. Ama gelinen noktada hala özür dilemek yerine ısrar ediyorlarsa ve etmeye de devam ediyorlar. Herkes şunu görmüştür, 'Saray bize komplo kurdu' diyerek çirkin bir şekilde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne dönük olarak, bu ifadeyi kullanan kim varsa bilin ki bu komplonun içindedir, adres belli olmuştur. Çünkü sürekli olarak iddialara cevap vermek, yalan haber, yalan siyaset zincirine cevap vermek, bu zincirin nereden kaynaklandığını, nerede kurgulandığını kimden akıl aldığını ortaya koymak yerine sürekli olarak topu taca atma şeklinde bir gündem peşindeler."

Ortada net bir durum olduğunu kaydeden Çelik, o durumu şöyle açıkladı:

"Cumhurbaşkanımızdan özür dilemeleri gerekiyor ve bunun güçlü bir özür olması gerekiyor. Parti içinde itibarsızlaştırmaya çalıştıkları kim varsa, kimleri hedefliyorlarsa tabi ki onlardan özür dilemeleri gerekiyor. Bu zaten, orada bir iç hesaplaşma mı olur, iç helalleşme mi olur o da bizi zerre kadar ilgilendirmiyor. Biz bu olayın hiçbir tarafında değiliz, CHP'nin iç gündeminin hiçbir tarafında değiliz.

Tabii yine üzüntü verici durum şudur, bütün vatandaşlarımız tabii ki çeşitli partilere oy verebilirler, partilerden beklentileri nedir? Siyasetin seviyesinin yükseltilmesi, siyasetin toplumsal maliyeti azaltması, siyaset kendi kendine bir maliyet üretmemeli, bir maliyet haline gelmemelidir. Siyaset, topluma götürülecek hizmetlerde toplumunun taleplerinin temsil edilmesinde maliyeti azaltan bir unsur olmalıdır. Ama şimdiki CHP yönetimi, bu yanlış yönetim ve komplo, kumpas siyasetiyle bir maliyet haline getirmiştir. Dolayısıyla CHP'ye gönül veren, değer veren değerli vatandaşlarımız da bundan büyük bir üzüntü duymaktadır. Nihayetinde partilerinin yönetiminin işin içine karışmasıyla ortaya çıkan bu tablonun CHP'yi bu şekilde gündeme getirmesi onlar için de üzüntü vericidir. Dolayısıyla bu meselede biz yokuz, Cumhurbaşkanı'mız yok, AK Parti yok. Cevap vermesi gereken ve konuşması gereken CHP Genel Merkezi'dir. Sürekli olarak hala 'Dışarıdan bir komplo üretildi' diye söylüyorlar. Bahsedilen sahte plakalar kadar sahte ve çirkin bir senaryo bu ve Türk siyasi hayatında 'İbretlik nedir' kelimesinin karşılığını oluşturacak bir siyasi komployla karşı karşıyayız."

Çelik, "Gelinen nokta şudur, bu komplonun adresi olarak bütün taraflar CHP Genel Merkezi'ni göstermektedir, kendi iç meseleleridir, Cumhurbaşkanı'mızı, AK Parti'yi karıştırdıkları için özür dilemeleri gerekir. Komplonun gerisini nasıl halledecekleri kendilerinin meselesidir, bizi zerre kadar ilgilendirmiyor." ifadesini kullandı.

Bir gazetecinin, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak'ın, asıl özür dilemesi gerekenlerin CHP'ye bu kumpası kuranlar olduğu ve bu kumpasın senaryosunun sarayda yazıldığını ileri süren ifadelerini hatırlatması üzerine Çelik, "Bu bahsettiğiniz çirkin ifadeyi kullananlar, yani 'sarayda yazılmıştır' cümlesini kullanan kim varsa bilin ki aslında bu işin içindedir." dedi.

Çelik, şöyle konuştu:

"Çünkü bu kadar olaya rağmen, 'Şunu bir araştıralım, arkasına bakalım, bu gazeteciler bunu, bu yalan haberin arkasından çekildiler. Yalan haberin kaynağı olarak bir CHP'liyi gösteriyorlar. Biz bunu araştıracağız' diyecekleri yerde sürekli olarak Cumhurbaşkanlığı makamını hedef göstermek demek ki işin içinde taammüden ve fiilen olmak anlamına gelmektedir ve tamamen belli meseleleri örtmek için sürdürülen bir şeydir. Şimdi gelinen noktada gözüken şey şudur, orada kendi genel başkanları da 'Gidenler var. İsimlerini biliyorum.' dedi. Bunları biz söylemiyoruz ki, biz bu olayın hiçbir tarafında değiliz. Onların sadece iftiralarına cevap vermekle meşgulüz biz. Dolayısıyla burada büyük bir ahlak sorunu ortaya çıkmıştır. Ahlak sınavından nasıl kalınır, bir siyasi parti yöneticileri eliyle nasıl çökertilir, bir siyasi partiye gönül veren vatandaşlarımızın umutları, hayalleri nasıl tahrip edilir, bunun net bir örneğini görüyoruz. Bu son derece tehlikeli bir şeydir. Cumhurbaşkanlığı makamını karıştırıyorlar. Kendi iç rekabetlerinde çok çirkin senaryolarla karşı tarafı itibarsızlaştıracak işlere imza atıyorlar. Ayrıca, siyaset medya ilişkisi açısından son derece çarpık bir ilişkinin var olduğu görülüyor."

- "Hala yalan siyasetini devam ettiriyorlar"

Çelik, bunun yukarıdan aşağıya literatüre geçecek bir skandallar zinciri, silsilesi olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:

"Şunu arzu edebilirsiniz, tek derdimiz iktidar olmak olsa en elverişli rakip bunlar dersiniz ama mesele o değil ki sadece. Mesele sivil siyasetin gücünün korunması, vatandaşlarımızın taleplerinin korunması, siyasetin haysiyetinin, onurunun korunması. Dolayısıyla böylesine net bir tabloyla yüzleşmeleri gerekirken, hesaplaşmaları gerekirken ve özellikle de zarar verdikleri umutlarını kırdıkları vatandaşlarımızla helalleşmeleri gerekirken, Cumhurbaşkanlığı makamından özür dilemeleri, bu çarpık siyaset-medya ilişkisinin dışına çıkmaya çalışmaları gerekirken hala yalan siyasetini devam ettiriyorlar.

Şimdi önce bir yalan haber kuruldu. Onun üstüne yalan siyaseti inşa edildi. Bu yalan siyasetinin temeli olan yalan haber bu işin arkasından çekildi, bu haberi yapanlar dediler ki, 'Bizim böyle bir yaptığımız haberin yanlış olduğunu ifade ediyoruz. Biz bunu CHP Genel Merkezinden aldık.' İtibarsızlaştırılmak istenen rakipleri CHP Genel Merkezini gösteriyor. Sonra da diyorlar ki 'Kimse konuşmasın, bu bize karşı kurulmuş bir kumpastır.' Kumpası kuranların kendilerinin her gün temas ettiği birileri olduğu açık. Dolayısıyla bu kendi içlerinde halletmeleri ve kamuoyuna izah etmeleri, zarar vermeye çalıştıkları, incittikleri, iftira attıkları, itibarsızlaştırmaya çalıştıkları insanlardan da özür dilemeleri gerekiyor."

- "Bunun hiçbir tarafında ne Sayın Cumhurbaşkanımız ne de AK Parti yoktur"

Bu konunun sadece rekabetle izah edilecek bir mesele olmadığını belirten Çelik, "Biz sadece burada bir rakibimiz bir kumpasın içerisine girmiş ve çirkin bir senaryo üretmiş diye sevinecek değiliz. Bundan büyük bir üzüntü duyuyoruz ama bütün bu gelişmeler ortaya çıkmasına rağmen aynı zamanda da ürkütücü bir aşamaya geldiğini de görüyoruz." diye konuştu.

"Hala ısrar ediliyor bunda. Burada sivil siyasete zarar veriliyor. Siyasetin temel kodlarına zarar veriliyor. Siyasi ahlak tahrip ediliyor ve en önemlisi de vatandaşlarımızın toplumsal taleplerine dönük siyasi temsil üretmesi gereken siyasi parti kavramına zarar veriliyor." diyen Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Orada bir çete olduğunu, grup olduğunu, siyasi senaryo ürettiğini, iftira kampanyası yaptığını, itibarsızlaştırmayla ilgili bir faaliyet içerisinde olduklarını onlar gösteriyor. Sonra geliyorlar Cumhurbaşkanlığı makamına iftira atarak, 'İç işlerimize karışıyorlar.' İç işlerinizle hiç ilgilenmiyoruz, hiçbir tarafında değiliz. Bu sorulara cevap verecekleri yerde Cumhurbaşkanımızla televizyona çıkmaktan bahsediyorlar. Cumhurbaşkanımızın iftira atan, siyasi senaryo üreten birileriyle herhangi bir şekilde muhatap olması mümkün değil. Zaten öylesi bir vakit israfı da söz konusu olamaz. Cumhurbaşkanımızın vaktinin ne kadar kıymetli olduğunu, ne kadar yüksek bir mesaiyle bu vakti doldurduğunu görüyoruz. Dolayısıyla bunun hiçbir tarafında ne Sayın Cumhurbaşkanımız ne de AK Parti yoktur. Bu kendi içlerindeki bir hesaplaşmada çirkin, yalan siyaset üretenlerin hesap vermesi gereken bir meseledir."

- "Burada meydanın suçu ne?"

Bir diğer gazetecinin, Öztrak'ın medyanın olayı köpürttüğüne yönelik ifade kullandığının hatırlatması üzerine Çelik, "Medyanın olayı köpürttüğünü söylüyorlar. Olayın köpürtülmesi Sayın Genel Başkanlarının yine kendilerine destek veren bir televizyon kanalına çıkarak verilen bir soru karşısında cevap vermesi. Hatta bazı CHP'ye yakın gazeteciler şöyle diyor; 'Kılıçdaroğlu'nun o sözü, böyle bir şey olmuştur. Cumhurbaşkanlığına gideni de biliyorum diye bir ifade kullanması zaten olayı büyütmüştür.'. Dolayısıyla medya burada ne yapmış? Medya sadece soru sormuş. Medya şu anda işi göstermekten başka bir faaliyet de yürütmüyor. Orada bir gazeteci var. Bu yalan haberi yazdı. Dedi ki; 'Ben yanlış yapmışım, hata yaptım.'. Başka bir gazeteciyi kaynak gösterdi. O gazeteciyi kaynak gösterdikten sonra o da dedi ki 'Bana bunu bir CHP'li getirdi, o CHP'li de CHP Genel Başkanından teyitli olarak getirdi. Burada medyanın suçu ne? Medya sadece bunu gösteriyor." değerlendirmesini yaptı.

CHP'nin sürekli olarak otoriterleşmeden, başka şeylerden bahsettiğini ifade eden Çelik, konuşmasında şunları kaydetti:

"İtibarsızlık suikastı yapmaya çalıştıkları rakibe, 'konuşma' diyorlar. Medyaya 'gösterme' diyorlar. Cumhurbaşkanlığı makamına da iftira atarak 'siz de buna cevap vermeyin' diyorlar. Bu kadar ürkütücü bir yaklaşım söz konusu olabilir mi? Son zamanlarda halkla, milletle barışma şeklinde bazı adımlar atıyorlardı. Başörtülü vatandaşlarımızın uğradığı saldırıdan sonra biraz demokratik bir üslup kullanmaya başlamışlardı, bugün siyasal genetiklerinde olan bütün o otoriter ruh ortaya çıktı. Daha da tehlikelisi şu; parti içi rekabette en çirkin yöntemlere başvuracaklarını gösteriyorlar, aynı zamanda bunu devletin ilgili makamlarına iftira atacak seviyeye getirdiklerini de gösteriyorlar. Burada eğer bir çarpık medya ilişkisi varsa, yalan haber, yalan siyaset zinciri çerçevesinde bir çarpık medya zinciri vardır. Hangi CHP'li bu haberi sızdırmıştır? Herhangi bir bilgi ve belgesi olmadan bu haber gazeteciler tarafından nasıl yapılmıştır ve gündeme getirilmiştir? Türkiye'de gerçek medya bu soruları sormasaydı iş demek ki şöyle ilerleyecekti; yalan haber üzerinden yalan siyaseti yapacaklardı, Cumhurbaşkanlığı makamını işin içine katacaklardı, rakiplerini tasfiye eden bir sonuç elde etmeye çalışacaklardı. Bunu bozan ne olmuştur? Son derece mantıklı, basit, en temel gazetecilik ilkeleriyle sorulan sorular olmuştur."

- "Bu yalan haberin kaynağı olan CHP'li kimdir?"

Kimsenin durumu köpürtmediğini, CHP'nin kendi iç dinamiklerinin bunu köpürttüğünü söyleyen Çelik, "Dolayısıyla cevap verilmesi gereken soru şudur; Bu yalan haberin kaynağı olan CHP'li kimdir? Bu CHP'li her kimse, CHP Genel Başkanı ile görüşerek mi bunu yapmıştır? Bu kadar mesnetsiz bir yalan haber üzerinden, yalan siyaseti kurdunuz, bunu gündeme getirdiniz, Cumhurbaşkanlığı makamına, rakiplerinize iftira attınız, ondan sonra yalan haber çöktü. Yalan siyasetinin de doğal olarak çökmesi gerekirken, bu yalan siyasetine hala devam ettiniz." diye konuştu.

Ömer Çelik, siyasi hayatlarında böyle bir skandalın gündeme gelmesine üzüldüklerini dile getirerek, siyasetin seviyesini ve kalitesini korumanın da görevleri olduğunu vurguladı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Gidenlere dair bir bilgim varmış gibi çarpıtılmak isteniyor." açıklamasına ilişkin görüşünü sorulan Çelik, "Kendisine bir televizyon kanalında canlı yayında soruldu, kendisi de 'Biliyorum var gidenler, isimleri bende' gibisinden bir açıklama yaptı. Daha sonra bu revize ediliyor. Bu herkesin gözü önünde gerçekleşti. Bunlar, Cumhurbaşkanlığı makamına dönük olarak bu kampanyayı başlatmasalardı, biz zaten bu işin içine girmeyecektik, dışarıdan seyredecektik." ifadelerini kullandı.

 

FAİK ÖZTRAK: CHP'YE KUMPAS KURULMUŞTUR

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, CHP'li bir siyasetçinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la Külliye'de görüştüğü iddialarına ilişkin, "CHP'nin ruhunda Kuvayımilliye vardır. Bir tek, CHP ruhunu hiç anlamayanlar, bu ruhu hiçbir zaman içlerine sindiremeyenler CHP içinde çete arama gafletine düşebilir. Kumpas CHP'ye kurulmuştur. Bunu bir olarak, beraber olarak püskürteceğiz." dedi.

CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında parti genel merkezinde toplandı.

Toplantı sürerken açıklamada bulunan Öztrak, MYK'da ekonomik krizi, sarayın bu gündemin üzerini örtmek için nefret diline ve kutuplaştırma siyasetine hız vermesini ve Türkiye'nin gerçek gündemini karartmak amacıyla CHP'ye yapılan operasyonu ele aldıklarını söyledi.

Öztrak, milletin dertlerine çare bulamayanların, şimdi sıkıntıların üzerini örtmek için siyaset mühendisliğinden medet umduğunu savunarak, "Hatırlayacaksınız, sarayın kibirlisi geçtiğimiz hafta kutuplaştırıcı söylemine ve nefret siyasetine hız vermişti. Memlekette kimsenin başörtüsüyle, kılık, kıyafetle bir derdi yok ama Erdoğan, İstanbul'daki vahim ancak münferit bir olay üzerinden milleti kışkırtmak için elinden geleni ardına koymuyor." diye konuştu.

Kabataş'ta yalandan medet umanların şimdi de bu olaydan medet umduğunu ileri süren Öztrak, şunları kaydetti:

"Aynı Erdoğan, TBMM'de grup başkanvekilleri arasındaki bir tartışmadan 28 Şubat çıkarmaya çalışıyor. Tank palet fabrikasının peşkeş çekilmesiyle ilgili sorularımızı yanıtlayamayan, ABD Başkanı'nın yazdığı hakaret mektubuna hak ettiği karşılığı veremeyen, 15 Temmuz şehit ve gazileri için toplanan milyonlarca liranın nereye gittiğini bir türlü açıklayamayan saray, seviyesizliğin sınırlarını zorlayan bir dille, milletimizin bu karanlık günlerden çıkış umudu olan CHP'ye saldırıyor. Saraydaki kibirli kişinin derdinin ne olduğu, bizzat kendisinin yaptığı açıklamalardan gayet güzel anlaşılıyor. Daha Mehmetçiğimiz, Barış Pınarı Harekatı'na yeni başlamışken çıkıp 'Millet İttifakı'nın zayıflaması, parçalanması önemli' diyerek fikrindekini zikretmişti. En sonunda sarayın milletten kopuk lüks yaşamını sürdürmesinin önünde en büyük engel olarak gördüğü Genel Başkanımıza 'çek git' diyecek kadar gözü döndü."

- "Aynı yerden hazırlanmış metinler"

"Neden Genel Başkanımıza 'çek git' diyor? Çünkü Türkiye'de tek adam saray rejiminin önündeki en büyük engellerden biri Sayın Genel Başkanımız ve partimizdir. Şimdi bu engeli aşmak için kendince elinden geleni ardına koymuyor." diyen Öztrak, şöyle devam etti:

"Son günlerde müellifinin saray olduğu her yerinden belli olan bir kumpas senaryosu sahneye kondu. İstanbul'u kaybeden iktidarı kaybeder psikozundaki saray, mızıkçılığa devam ediyor. Bu senaryonun sarayda yazıldığını görmek için sadece saray medyasına bakmak yeter. Aynı yerden hazırlanmış metinler üzerinden koparılan ve bir haftadır devam eden bu senkronize yayın çılgınlığını Barış Pınarı Harekatı'nda dahi görmedik. Saray arkada, kalemşörleri, kurşun askerleri önde, otuz iki kısım tekmili birden bir kumpas senaryosu milletin gündemini unutturmak için sahneleniyor. Bu kumpas senaryosu medyada bazı aktörler kullanılarak ortaya kondu."

Öztrak, bu konunun Türkiye'nin bir numaralı gündem maddesi haline gelmesinin beklendiğini ancak bunun gerçekleşmediğini ifade ederek, "Sarayın kibirli kişisi dayanamadı, İzmir'de kürsüye çıktı. Tıynetindeki yalanı doğru gibi söyleyerek siyaset yapma stratejisinin yeniden düğmesine bastı. Kumar masasında pey sürer gibi bu ülkenin Cumhurbaşkanlığı makamını ortaya koydu." dedi.

- "Oyun içinden oyun çıkıyor"

Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun da İzmir de konuşarak kumpasın kime yaradığını, hangi amaçla yapıldığını anlatıp "hodri meydan" dediğini anımsatan Öztark, "O gün bu gündür AK Parti Genel Başkanından tık yok." diye konuştu.

"Matruşkalar teker teker açıldıkça, oyun içinden oyun çıkıyor." ifadelerini kullanan Öztrak, şunları kaydetti:

"Senaryosunun sarayda yazıldığı belli olan bu kumpasın açık hedefi CHP ve onun Genel Başkanıdır. Bu, CHP'ye düzenlenmiş bir kumpastır. Tekrar ediyorum, bu kumpas ona, buna değil CHP'ye karşı tezgahlanmıştır. Sayın Genel Başkanımızın uyarılarının haklılığı bir defa daha ortaya çıkmıştır. Esasen gören gözler için bu olaydan ibret alınacak ciddi dersler vardır. Saray beslemesi medyanın Barış Pınarı Operasyonu'na göstermediği ilgi, alakayı, bu olaya göstermesi tezgahın müelliflerini, adresini de açıkça ortaya koymaktadır. Biz, CHP'ye karşı kurulan bu kirli kumpası sükunetle, genel hukuk ve parti hukuku içinde bozmaya kararlıyız. Bu süreçte gazeteciliğin tüm temel ilke ve değerlerinin çiğnendiğini de özellikle not etmek isterim."

- "Kimin değirmenine su taşımaktadır"

"Bu kumpas kimin değirmenine su taşımaktadır?" diye soran Öztrak, "Adres bellidir. Kim, CHP'nin karışmasını istediyse, kim CHP Genel Başkanına 'çek git' diyecek kadar gözünü karatmışsa, onun değirmenine su taşımıştır. Kim, milletin sesi duyulmasın, ülkenin gündemi karartılsın istediyse bu kumpas onun işine yaramıştır." görüşünü savundu.

Öztrak, bu kumpasın iki amacının olduğunu ifade ederek, şu değerlendirmede bulundu:

"Birincisi milletin aş, iş sorununu gizlemek, ikincisi milletin umudu haline gelen CHP'ye itibar suikastı yapmaktır. Artık bu dakikadan sonra, herkes dikkatli olmalı, kimse kendine siyasi rant devşirme fırsatçılığına girmemelidir. Hiç kimse unutmasın, CHP'nin ruhunda Kuvayımilliye vardır. Bir tek, CHP ruhunu hiç anlamayanlar, bu ruhu hiçbir zaman içlerine sindiremeyenler, CHP içinde çete arama gafletine düşebilir. CHP'de çete arayanlar, her zaman karşılarında Kuvayı Milliye ruhunu bulmuşlardır. Bundan sonra da bulacaklardır. Çeteler tek adam yönetimlerini sever. Çete arıyorsanız saraya ve etrafına bakacaksınız. Kumpas CHP'ye kurulmuştur. Bunu bir olarak, beraber olarak püskürteceğiz.

 Öztrak, dün Öğretmenler Günü'nün kutlandığını hatırlatarak, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatının 34 üyesi içinde öğretmenlere verilen maaşlarda Türkiye'nin sondan altıncı sırada yer aldığını söyledi.

Öztrak, seçimlerde söz verilen 3600 ek göstergenin 1,5 yıl geçmesine rağmen halen öğretmenlere verilmediğini ancak bu dönemde "Yandaşların milyarlarca liralık banka borçlarınının ötelendiğini, devletten alacaklarını tahsil etmelerine ilişkin düzenlemelerin yapıldığını" ileri sürdü.

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın her fırsatta "ekonomi dengelendi" dediğini aktaran Öztrak, "Madem dengelendik, öğretmenlerimizin 3600 ek göstergesi neden verilmiyor? Diğer taraftan, yüzbinlerce öğretmen de atanmayı bekliyor. Bu konu ciddi bir sosyal mesele haline geldi. Atanan öğretmenler perişan, atanamayan öğretmenler ise ayrı perişan. Öğretmenini mutlu etmeyen bir toplum, geleceğe güvenle bakamaz." diye konuştu.

Öztrak, başta başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere emeği olan ve ahirete intikal eden tüm öğretmenleri saygıyla andığını dile getirdi.

Bugünün, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olduğunu anımsatan Öztrak, kadına yönelik şiddetin Türkiye'nin önemli bir sorunu olduğunu, 1 Ocak-20 Kasım arasında en az 302 kadının cinayete kurban gittiğini söyledi.

Öztrak, kadına yönelik şiddetin her türlüsünü reddettiklerinin altını çizerek, kadına karşı şiddetle mücadelenin bir eğitim ve zihniyet meselesi olduğuna işaret etti.

- "Gerçek işsiz 8,1 milyonu buldu"

Doğalgaz ve elektrik zamlarının etkisinin soğuyan havalarla iyice hissedilmeye başlandığını belirten Öztrak, çarşı pazardaki fiyatlarların da cep yakmaya devam ettiğini kaydetti.

Öztrak, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırının ekim ayı itibarıyla 2 bin liranın üzerinde olduğunu, yoksulluk sınırının ise 7 bin liraya dayandığını dile getirdi.

İşsizliğin de Türkiye'nin kanayan yarası olmayı sürdürdüğünü ifade eden Öztrak, "Gerçek işsiz sayımız 8,1 milyon kişiyi buldu. Bu, dünya üzerinde 95 ülkenin nüfusundan fazla. Sarayın damadı 2019 başında 2,5 milyon yeni istihdam sözü vermişti. Bıraktık 2,5 milyon ilave istihdamı, bir yıl önce işi olan 789 bin yurttaşımız şimdi işsiz kaldı." diye konuştu.

Öztrak, ekonomideki derin krizin, borçlu vatandaşları da ezip geçtiğini, bu yılın ilk 10 ayında protesto edilen senetlerin tutarının 18 milyar liraya dayandığını, karşılıksız çıkan çeklerin 24 milyar lirayı aştığını söyledi.

Çekini ödeyemediği için hapse girme riskiyle karşılaşan vatandaşların sayısının da her geçen gün arttığına dikkati çeken Öztrak, "Çek Kanunu'nda değişiklik yapılması gerekiyor. Şu an yaşadığımız türden sistemik kriz dönemlerinde ödenemeyen çeklere hapis cezasının verilmemesi, ödeme sürelerinin uzatılması en doğru yoldur." dedi.

- "Milletin ferasetine güveniyoruz"

Sadece vatandaşın değil, devletin borcunun da alıp başını gittiğini kaydeden Öztrak, "Merkezi yönetimin yani Ankara'nın toplam borç stoku bu yılın ilk 10 ayında 194 milyar lira artarak 1,3 trilyon liraya dayandı. Saray iktidarının sonunda borcun sürdürülebilirliğini, bu borcun nasıl ödeneceğini tartışmaya başladık." diye konuştu.

Faik Öztrak, Türkiye'nin gerçek gündeminde işsizlik, açlık, sefalet, çaresizlikle yaşamına kıyan ailelerin, toprağını ekemeyen çiftçinin, siftah edemeyen esnafın, kadına şiddetin, Katar ordusuna peşkeş çekilen Tank Palet Fabrikası'nın, 15 Temmuz şehit ve gazileri için toplanan yardımların iç edilmesinin, filtresiz termik santrallerin zehirlediği insanların olduğunu ileri sürdü.

CHP'ye kurulan kumpasa en güzel cevabı yapılacak ilk seçimde milletin sandıkta vereceğini ifade eden Öztrak, milletin ferasetine güvendiklerinin altını çizdi.

Öztrak, vatandaşın saray iktidarına sarı kartı gösterdiğini savunarak, şöyle konuştu:

"Türkiye'nin yarınında saray ve havuzcular olmayacaktır. Türkiye'nin yarınında CHP, Millet İttifakı ve demokrasi isteyenlerin sandıkta gerçekleştirdikleri ittifak vardır. Saray ne kadar operasyon yaparsa yapsın, hangi kumpasları kurarsa kursun, artık Türkiye'nin önündeki yol bellidir. Milleti unutan saray sosyetesinin devri kapanmış, dinlenme kulübesine gitme vakti gelmiştir. Türkiye'nin geleceğinde, ülkemizin kurucu değerlerini savunan, yepyeni, birinci sınıf bir demokratik parlamenter rejimi benimseyen, kendi ikbalini değil, halkını düşünen vatansever kadrolar olacaktır."

- "Talat Atilla kumpasın unsuru"

Öztrak, açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

"Muharrem İnce, CHP'ye yönelik eleştirilerde bulunarak 'Partim bana sahip çıkmıyor.' dedi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna Öztrak, "Sayın Muharrem İnce ile ilgili iddiaların gündeme gelmesinin üzerinden 3 gün dahi geçmedi. Biz, hiçbir arkadaşımızla ilgili bir açıklama yapmadık. Biz, hiçbir arkadaşımızın böyle bir savunmaya ihtiyacı olduğunu düşünmüyoruz." yanıtını verdi.

Öztrak, "Kurulan kumpası bozmak için bir soruşturma, disiplin süreci başlatılacak mı? Konu yargıya taşınacak mı?" sorusunu, "Onlar henüz gündemimizde yok. Bunları konuşmadık. Hepsini değerlendiriyoruz." diye cevapladı.

"Muharrem İnce 'aynı teknede tatil yapan bir takım isimlerden' bahsetti. Bu konuda ne demek istersiniz?" sorusu üzerine Öztrak, "Bu konuyla ilgili zan altında tutulan arkadaşlar gerekli cevabı verirler." dedi.

Öztrak, "Siz 'saray kumpası' olduğunu söylüyorsunuz. İnce 'CHP'deki bir çete' diyor. İddiaların odağındaki Talat Atilla da 'haberi Kılıçdaroğlu'na onaylattığını' söylüyor. Bunla ilgili bir değerlendirmeniz olacak mı?" sorusunu, "Talat Atilla zaten bu kumpasın bir unsuru. Dolayısıyla o çerçevede konuşmalarını sürdürüyor." ifadesini kullandı.

- "Ne diye özür dileyecek mişiz"

"AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'in iddialarla ilgili sizden bir özür talebi var. Bu konuyla ilgili ne söylersiniz?" sorusuna Öztrak, "CHP olarak sürece baktığımız zaman bunun dört başı mamur tezgahlanmış bir komplo olduğu ortada. Ne diye özür dileyecek mişiz? Bu komployu yapanlar bizden özür dilesin." yanıtını verdi.

Öztrak, "Bu haberi yayanla ilgili bir çalışma yapılacak mı? Muharrem İnce ile ilgili bir disiplin süreci başlayacak mı?" sorusu üzerine, "Bu haberi yayan sonuç itibarıyla bu kumpasın bir parçası. Dolayısıyla ne olacak, ne bitecek, bu kumpas çerçevesinde neler oluyor dikkatle takip ediyoruz. Olan bitene cevap veriyoruz. Bir disiplin süreci başlatılması konusu bugün topladığımız MYK'nın gündeminde yok." karşılığını verdi.

 

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :