"CHP, HDP Türkiye'yi itibarsızlaştırmak istiyor"

"CHP, HDP Türkiye'yi itibarsızlaştırmak istiyor"

Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Gökçe Memleket'e önemli açıklamalar yaptı.

M. Ali Elmacı'ya konuşan Gökçe, Cumhuriyet gazetesi ve HDP'ye operasyondan, Başkanlık sistemine dair değerlendirmelerde bulundu ve CHP, HDP'yi kastederek 'Bunlar Türkiye'yi itibarsızlaştırmak istiyor' ifadesini kullanan Orhan Gökçe, Başkanlık sitemine Konya'dan destek yüzde seksenlerde. Bu Konya'nın Sayın Cumhurbaşkanımızı ne kadar sevdiğinin işaretidir" diye konuştu.

-Cumhuriyet Gazetesinin Bazı Yazarları FETÖ’ye ve PKK terör örgütüne destek verdikleri gerekçesiyle tutuklandı. Bu tutuklamalar ülkemizde de Batı’da farklı değerlendirmelere yol açtı. Sizin bu konudaki düşünceniz nedir?

Cumhuriyet gazetesine yönelik operasyonu planlayanların iki-üç gün sonra bazı HDP milletvekillerinin, ifade vermek için mahkemeye gelmemeleri nedeniyle gözaltına alınacaklarını bildikleri anlaşılıyor. Bu açıdan Cumhuriyet gazetesine operasyonu çok manidar buluyorum. Operasyonu yürüten savcının, Adalet Bakanı'nın açıklaması doğrultusunda FETÖ üyesi olmak suçlamasıyla soruşturulduğu ortaya çıktı. Bu gerçek, Cumhuriyet Gazetesi yazarlarından bazılarının gözaltına alınmasını bir başka perspektiften okumamız gerektiğine işaret ediyor.

Cumhuriyet Gazetesi yazarlarından bazılarının tutuklanması, özellikle FETÖ’cü cuntacıların darbe girişiminin başarısız olmasından pek memnun olmadıkları her hallerinden belli olan ve darbenin gerisinde sayın Cumhurbaşkanımızın olduğu algısının gündeme getirildiği sözde bize mütefik devletlere arayıp da bulamadıkları bir fırsat sunmuştur. Türkiye’de yüzlerce insanın şehit olduğunu, binlerce insanın yaralandığını görmezden gelerek Türkiye’yi eleştirmeye, Türkiye’ye ayar vermeye kalkışan bu ülkeler, şimdi de Türkiye’de ifade özgürlüğünün olmadığından, otoriter bir yönetim olduğundan dem vurarak, FETÖ’cüleri ve yandaşlarının iade edilemeyeceğini söyleyerek onları kurtarmaya çalışacaklardır. Bu açıdan Cumhuriyet Gazetesine yapılan operasyon, sanki FETÖ’cülerin amacına hizmet etmesi için planlanmış gibi gözükmektedir. Bu durum, yargıda, bürokraside, orduda, emniyette, üniversitelerde, eğitim kurumlarında ve siyasette hala mevcut olduklarının da açık göstergesidir.

Cumhuriyet Gazetesinin MİT-Tırları meselesinde ve sonrasında tutumu bellidir. Bu gazetenin bazı yazarları FETÖ’cülerin servis ettiği görüntüler üzerinden Türkiye’yi terörü destekleyen ülke gibi ve FETÖ’cüleri  de haksızlığa uğramış gibi göstermeye çalıştılar.

Bu açıdan bu gazeteyi ve gazetecileri savunmak mümkün değildir.  Ancak tutuklanıp tutuklanmamaları ayrı bir konudur. Bunlar pekala tutuklanmadan da yargılanabilirlerdi. Bazı durumlarda eylem, sonuçları açısından çok iyi tartılmalı, hesap edilerek gerçekleştirilmelidir.

-Cumhuriyet Gazetesi olayı kapanmadan HDP’li bazı milletvekillerin tutuklanması olayı yaşandı. Bu olay ile ilgili de kamuoyunda farklı yaklaşımlar söz konusu. Siz bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

HDP Eşbaşkanları ve bazı milletvekilleri, Meclis’te dokunulmazlıkların kalkması sonrası “Mahkemelere gitmeyeceklerini ve ifade vermeyeceklerini” her vesilede dile getirerek adeta direniş çağrısı yaptılar. Özellikle de Selahattin Demirtaş, bunu çok dillendirdi; böylece de açıktan suç işledi.

HDP Eşbaşkanları ve milletvekilleri, kendilerini bir türlü PKK terör örgütü, yani Kandil’den soyutlayamadılar, bağlarını koparamadılar. Zaman zaman Kandil’den bağımsızmış gibi bir algı oluşturmaya çalışmış iseler de, her seferinde Kandil, onları yalanlayarak, bizzat kendilerinden emir aldıklarını ortaya koydu. Kandil’in bu tavrına karşı HDP yöneticileri ve milletvekilleri, tavır almadılar ya da alamadılar, seslerini yükseltemediler. Haliyle adeta PKK terör örgütünün resmi bir kolu, sözcüsü gibi davrandılar. Bunu çok uzun süredir yapıyorlar. Bu açıdan bunların seçime girmemeleri, aday olmamaları gerekirdi. Bunlara çok, ama çok önce soruşturma açılmalı ve gereği yapılmalıydı.

Ayrıca HDP Eşbaşkanları ve bazı Milletvekilleri, “adeta gelin bizi tutuklayın” der gibi yaptılar ve davrandılar. Kendilerini tutuklatmak için her şeyi yaptılar; meydan okudular, devleti katil ilan ettiler vs. Bunun da temel sebebi, sebebi, Türk devleti karşısında PKK terör örgütünün her açıdan iyice köşeye sıkışması ve bitme noktasına gelmeleri sonucu tutuklanmaları ile yeniden uluslararası camianın gündeme gelerek nefes almalarını sağlayacak bir destek bulmalarını umut etmeleridir.

Her ne kadar bunların tutuklanmaları, Türkiye’nin yurtdışı algısına zarar verecek olsa da, vatandaş ve güvenlik güçleri nezdinde olumlu bir karşılık bulacaktır. Eğer bunların tutuklulukları devam edecekse, Milletvekilliklerinin mutlaka düşürülmesi gerekir.

-Hem Cumhuriyet Gazetesinden bazı yazarların hem de HDP yönetici ve bazı milletvekillerinin tutuklanması konusunda CHP’nin ortaya koymuş olduğu tavrı, açık söyleyeyim ben çok yakışıksız ve bir o kadar da sorumsuz buldum. Bu konuda sizin düşünceniz nedir, CHP’nin tutumunu normal buluyor musunuz?

CHP, adı üzerinde ana muhalefet partisidir ve bu nedenle de muhalefet etmesi beklenir. Ancak muhalefet etme biçiminin şekli çok önemlidir kuşkusuz. Muhalefet etme biçiminin yıkıcı değil, yapıcı olması beklenir. Ne yazık ki son dönemlerde CHP’nin muhalefet etme biçiminin çok da yapıcı olduğu söylenemez. Hele hele CHP’nin Cumhuriyet Gazetesi yazarlarından ve HDP’lilerden bazılarının tutuklanmasının ardından yaptığı açıklama gerçekten çok talihsiz bir açıklama. Bu açıklama duyunca “CHP ne yapıyor diye kendi kendime sormadan” edemedim. Çünkü bu türden açıklamalar bana hiç yabancı değil. Bu açıklamalar son dönemlerde Batılı ülke siyasetçilerinin ve medyasının yaptığı açıklamaların neredeyse kelimesi kelimesine aynısı. 

- Sizce FETÖ ile mücadele istenilen etkin ve sonuç alıcı yönde mi ilerliyor? Bu mücadele ile FETÖ, devletten temizlenebilmiştir ve etkisi kırılabilmiş midir?

Eğer, FETÖ’cülerin bir darbe girişimine daha kalkışıp kalkışmayacaklarını soruyorsanız, bu konuda cevabım net olarak “hayır”dır. Milletimiz, 15 Temmuz’dan sonra FETÖ’cülere karşı çok daha hassaslaşmış ve dikkatli olmaya başlamıştır. Ayrıca siyasi iktidarın uyguladığı mücadele yöntemi, FETÖ terör örgütünü, tamamıyla bitirmese de belini kırmıştır. FETÖ’nün sıkıştığını, elebaşlarının “Batıdan yardım istemesinden” anlayabilirsiniz. FETÖ, bir daha bir kalkışmaya girişmeden 100 defa düşünecektir. Eğer FETÖ elebaşı böyle bir girişime kalkışırsa, millet bu sefer onlara karşı çok daha acımasız bir tavır içinde olacaktır. Millet, aynı çözüm sürecinin sonlarında olduğu gibi darbe girişiminin çok öncesinde “ya sabır çekmeye” ve o dönemki tabirle Paralel Yapı ile mücadelede sayın Cumhurbaşkanımızı yalnız bırakan herkese tepki duymaya başlamıştı. Bugün de bu tepki azalmamış aksine artmıştır. Milletimiz, FETÖ ile mücadeleyi sulandırmaya çalışanlara da tepkili ve öfkelidir. Bunu her siyasi partinin, siyasilerin ve diğer kesimlerin çok iyi okuması lazım. Vatandaşlar arasında bazı siyasilerin halen FETÖ’cüler için “acaba kurtarabilir miyiz?” diye devreye girdikleri söylentisi çok yaygın. Siyasilerin devreye girip girmedikleri konusunda benim bir bilgim yok; bu nedenle bu söylentilerin doğruluk payını bilmiyorum. Bu tamamen yanlış da olabilir ve belli siyasi partileri yıpratma amacı da taşıyabilir. Bu tür söylentiler FETÖ’cüler tarafından da çıkarılabilir. Ama “şüyuu vukuundan beter”dir sözü doğrultusunda, eğer böyle bir söylenti varsa, bu mutlaka dikkate alınmalı ve gereği yapılmalıdır.

FETÖ ile mücadelede bence önemli mesafe alınmıştır. Her ne kadar FETÖ’nün nasıl tehlikeli bir örgüt olduğu ve bu örgütün yapısı ve işleyişi tam olarak tespit edilip açıklanabilmiş değil ise de, üyelerine yönelik yapılan operasyonlar, örgütü ciddi ölçüde sarsmıştır. Bu açıdan da mücadelenin bugüne kadar başarıyla yürütüldüğü söylenebilir; ancak mücadelenin bitmediği, daha işin başında olunduğu ve mücadelenin de kararlı ve istikrarlı bir şekilde yürütülmesi gerektiği de açıktır. FETÖ ile mücadeleyi hiç hafife almamak, onlara acımamak, taviz vermemek gerekir. Düşman olarak tanımladığını yenip bitirmezsen, mutlaka o seni bitirecektir.

-Konya’da mücadelenin nasıl gittiği hakkında bir fikriniz var mı?
İlk başlarda biraz yavaşlayan mücadele etkin bir şekilde devam ediyor bence. Burada da özellikle FETÖ ile mücadeleyi yürüten savcıların mücadeleye çok olumlu katkı yaptıklarını belirtmek gerekir. Bence Konya’da FETÖ ile mücadele daha çok uzun sürer. Konya, FETÖ’nün merkezi yerlerinden biriydi ve üs konumundaydı.

-Başkanlık Sistemi tartışmaları, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin açıklamalarından sonra, yeniden alevlendi. Türkiye, Başkanlık Sistemine geçmeli midir?

Türkiye, hükümet sistemi sorununu mutlaka çözmelidir. Çünkü hem Cumhurbaşkanı’nın hem de Başbakan'ın halk tarafından seçilmesi, çok ciddi sorunları da bünyesinde barındırmaktadır. Bugün birçok kişi, bu sorunun sanki sayın Cumhurbaşkanımızın kişisel sorunuymuş gibi bir algı oluşturmaya çalışıyor. Bunların başında da CHP ve HDP geliyor. Oysa bu ülkemizin en öncelikli ve önemli sorunlarından bir tanesidir. Bu konuda MHP lideri Devlet Bahçeli çok doğru yapmıştır. Muhalefet partileri, bu sorunun gündeme getirilerek hızla çözüme kavuşturulmasına katkı sağlamalıdırlar. Bununla “Başkanlık sistemine geçişe” destek versinler demek istemiyorum. Kast ettiğim, başkanlık sisteminin referanduma gitmesini ve bu süreçte yapacakları “taraf ya da karşı” politikalarıyla vatandaşı aydınlatmaları ve doğru karar vermelerini sağlamalarıdır.

-Sizin de çalışmalarınız olduğunu biliyorum. Vatandaşın bu konudaki bilgi düzeyi nasıldır?

Evet, bizim de çalışmalarımız olmuştur. Başkaların da bu konuda çalışmaları var. Tüm araştırmaların ortak noktası, vatandaşlarımızın bu konuda yeterli bilgiye sahip olmadıklarıdır. Vatandaşlarımız şu anda kendisine yakın bulduğu ya da ait olduğu siyasi partinin liderlerine göre pozisyon almaktadır. Bunlardan birçoğu, Başkanlık sisteminin ne getirip getirmeyeceğini öğrendikten sonra kararını da değiştirebileceğini söylemektedir. Bu açıdan her siyasi parti açıdan vatandaşa yönelik aydınlatma çalışması çok önemli olmaktadır.

-Konyalıların Başkanlık sistemine yaklaşımı nasıldır? Bu konuda elinizde bilgi ya da veri var mı?

Türkiye geneline yönelik yapılan ve bu kapsamda Konya’yı da içeren araştırmaların verileri, Başkanlık sistemine en fazla desteği Konyalıların verdiğini göstermektedir. Bazı araştırma şirketlerinin verilerine göre Konya’da Başkanlık sistemine destek yüzde 80 civarındaymış. Bu gerçekten çok yüksek bir oran ve bu oran Konyalıların sayın Cumhurbaşkanımızı ne kadar çok sevdiklerinin bir yansımasıdır.

-Sizce Türkiye, Başkanlık sistemine geçmeli midir?

Bence geçebilir. Zaten Türkiye’nin önünde iki seçenek vardır. Bunlardan biri Başkanlık sistemi, diğeri de güçlendirilmiş Başbakanlık sistemidir. Ayrıca her ikisi için de Türkiye, bir Anayasa değişikliği yapmak, yani referanduma gitmek zorundadır. Çünkü bugünkü uygulanan sistem, ne yarı-başkanlık sistemi ne de parlamenter sistemdir. Bugünkü sistem kelimenin tam anlamıyla melez, yani karma ve bu açıdan uzun vadede sürdürülemez bir sistemdir. Bu sistem, ülkemizde yönetilemezliğe yol açacak bir sistemdir. Bizim gibi çevresinde iç savaş yaşanan ülkelerle dolu olan bir ülkenin yönetilmezliğe sürüklenmesi demek, batması, bitmesi demektir. Bu açıdan ülkemizde hükümet sistemi sorunu giderilmek zorundadır ve bu kapsamda iyi düşünülmüş ve kurgulanmış bir başkanlık sistemine geçişin de hiçbir ülkemiz açısından da son derece faydalı olacağını düşünüyorum.