Başbakan Davutoğlu Strazburg'da

Başbakan Davutoğlu Strazburg'da

Davutoğlu, AKPM Genel Kuruluna hitap etti: (2)- "DEAŞ ile etkili mücadele için Suriye'de ihtilafın bir an önce sona erdirilmesi gerekmektedir. İhtilafı sona erdirmek için Suriyelilerin kendilerini tam anlamıyla özgürce ifade edebileceği yeni bir anayasa,

STRAZBURG (AA) - Başbakan Ahmet Davutoğlu, DAEŞ ile etkili mücadele için Suriye'de ihtilafın bir an önce sona erdirilmesi gerektiğini belirterek, "İhtilafı sona erdirmek için Suriyelilerin kendilerini tam anlamıyla özgürce ifade edebileceği yeni bir anayasa, adil ve hür seçimleri sağlayacak gerçek bir siyasi geçiş olmalıdır. Bunun Esad rejimi Şam'da oturmaya devam ettiği müddetçe mümkün olmayacağı da çok açıktır." dedi.

Davutoğlu, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Genel Kuruluna Türkçe hitabında, herkesin kayıp nesiller riskinin farkına vararak, bu durumun hem ahlaki sorumluluklarını hem siyasi boyutlarını hem de sonraki kuşaklara bırakacağı muhtemel sıkıntıları şimdiden düşünmesi gerektiğini söyledi.

Son 4,5 yıl içinde Türkiye'de doğan Suriyeli bebek sayısının 152 bine ulaştığını, kendi ülkesini hiç görmeyen 152 bin bebeğin olduğunu anlatan Davutoğlu, ülkedeki Suriyeli çocukların eğitimine öncelik verildiğini belirtti.

Barınma merkezlerinde kalan 78 bin 707 çocuğa eğitim imkanı sağladıklarını, kamplardaki okullarda okullaşma oranının yüzde 90 olduğunu anlatan Davutoğlu, "Barınma merkezleri dışında ise yüzde 35 okullaşma oranıyla 200 bin Suriyeli çocuk eğitim hizmetinden yararlanırken geriye kalan 400 bini aşkın çocuk ne yazık ki eğitim alamamaktadır. Acilen yeni okullar derslik ve öğretmenlere ihtiyaç vardır. Tüm bu çabalar kapsamında sadece kamplarda barınanlar için 10 milyar dolar üzerinden kaynak harcandı. Kamp dışındakilerin maliyeti ise bunun birkaç misline ulaşıyor." diye konuştu.

- "Buraya takdir edilmek için gelmedim"

Davutoğlu, buna karşın aldıkları uluslararası katkının toplamda yarım milyar doları bile bulmadığını, Türkiye'nin dostlarının külfet paylaşımında gereken sorumluluğu üstlenmediğini, bu konuda bölge ülkelerinin yalnız bırakıldığını dile getirdi.

"Suriyeli kardeşlerimiz için yaptıklarımız ve yapacaklarımızdan takdir edilmek için bahsetmedim. Buraya da takdir edilmek için gelmedim" ifadesini kullanan Davutoğlu, sadece sorunun ciddiyeti, boyutları ve külfet paylaşımına dikkati çekmek için bunları uluslararası kamuoyuyla paylaştığını söyledi.

Başbakan Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

"Düzensiz göç konusu da ortak sorunlarımızdandır. Ege'de düzensiz göç ve insan kaçakçılığını önlemek için bugüne kadar birçok önlem aldık. Sadece 2015 Ocak ayından bu yana Türk sahil botları Ege'de 92 bin göçmeni ölümden kurtarmıştır. Çabalarımız sonucu Ekim 2015'te Ege adalarına günde ortalama 6 bin 800 kişi düzensiz göçmen olarak geçerken bu sayı şubatta günde ortalama 2 bin, Mart'ta ise 860'a düşürülebilmiştir. Nisan ayının ilk yarısı için ortalama geçişler 320'ye kadar gerilemiş, şu anda ise 60'a kadar düşmüştür. Aylan bebek gibi nice bebeklerin, nice masum insanların Ege'nin iki yakasında sahile vuran cansız bedenlerinin görüntüsü sadece Türkiye'nin çabalarının tek başına yeterli olamayacağını açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Nitekim Alman mevkidaşım Şansölye Merkel ile ortak girişimimize binaen bu alandaki uluslararası çabalara destek amacıyla NATO Ege'de faaliyete başlamıştır."

Davutoğlu, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland'ın göç kriziyle mücadele konusunda Avrupa Konseyi bünyesinde başlattığı girişimleri ve AKPM'nin bu konudaki çalışmalarını takdirle karşıladığını, ihtilaflardan etkilenen, zorla yerlerinden edilen sahipsiz kalan çocuklar konusunda çalışmaların artırılmasını beklediğini dile getirdi.

Göç krizi bağlamında özellikle AB ülkelerine uluslararası hukuktan, mülteci hukukundan ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatından kaynaklanan yükümlülükleri hatırlatan çağrıların büyük önem taşıdığını aktaran Davutoğlu, bu konudaki çabaları sürdürmenin insani ve siyasi bir sorumluluk olduğunu bildirdi.

Düzensiz göç dalgalarıyla mücadele amacıyla AB ile mutabakata vardıklarını anımsatan Davutoğlu, AB Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker ile de bugün bir görüşme gerçekleştirdiğini söyledi.

- "Türkiye-AB ilişkileri ortak sorunlarla mücadeleden ibaret değildir"

AB ile varılan mutabakatın üç ana hedefi olduğunu vurgulayan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"AB ile mutabakatın birinci amacı Ege'de ölümlerin önlenmesi. İkincisi insan kaçakçılığı zincirinin kırılması. Üçüncüsü ise düzensiz göçün yeniden yerleştirme programıyla yasal göç haline getirilmesi. Birebir formülüyle yeniden yerleştirmeyi esas alan mutabakatı 4 Nisan itibarıyla uygulamaya koyduk. 4 Nisan itibarıyla ülkemizden adalara geçiş yapan düzensiz göçmenleri geri almaya başladık ve aynı gün bire bir formülü temelinde Suriyelilerin Avrupa'ya gönderilmesini başlattık. AB ile mutabakatın uygulamaya konmasıyla ortalama günlük geçişlerin 6 bin 800'den son 1 haftada 60'lara indirilmesi büyük bir başarıdır. 10 Nisan'da ise hiçbir mülteci geçişi olmamıştır. Düzensiz göçün yarattığı ortak sınama Türkiye ile AB'nin birbirinden ayrı düşünülemeyeceğini bir kez daha kanıtlamıştır. Hiç kuşkusuz Türkiye-AB ilişkileri sadece ortak sorunlarla mücadeleden ibaret değildir. Kökleri tarihe ve ortak değerlere bağlılığa dayanan stratejik bir bütün olarak değerlendirmelidir."

AB ile varılan mutabakat etkin şekilde uygulandığı takdirde Ege'deki düzensiz göçmen geçişiyle ilgili mücadelede önemli bir aşama kaydedilebileceğine dikkati çeken Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kalıcı çözüm için hiç şüphe yok ki bunlar yeterli olmayacaktır. Kalıcı çözüm için göç olgusuna yol açan koşulların ortadan kaldırılması gerekmektedir. Çözümü sorunun kökeninde, kaynağında aramak gerekiyor. Suriye'de krizin 6'ncı yılına girilmesine karşın uluslararası toplum kitlesel göç dalgaları karşısında önlem alabilmekten, şiddet ve zulümden kaçan milyonlarca insana çare bulmaktan uzaktır. Kitlesel göç dalgalarını önleyebilmek için bu kişilerin kendi ülkelerinde kalmalarına imkan sağlayacak çözüm yolları üretmek gerekiyor. Biz bu nedenle krizin başından bu yana Suriye içinde insani güvenli bölge tesis edilmesinin önemine ve gereğine işaret ettik. Suriye'deki ihtilaf, bölgenin tamamını içine almıştır. Suriye, DEAŞ terörü ve radikalizmin yuvası haline gelmek yanında baskıcı bir rejimin zulmü altındadır. Bizim temel ulusal güvenlik hedefimiz, toprak bütünlüğü, siyasi birliği olan, istikrar ve refah içinde kardeş Suriye ile yan yana yaşamaktır.

DEAŞ ile etkili mücadele için Suriye ihtilafının bir an önce sona erdirilmesi gerekir. İhtilafı sona erdirmek için Suriyelilerin kendilerini tam anlamıyla özgürce ifade edebileceği, yeni bir anayasa, adil ve hür seçimleri sağlayacak gerçek bir siyasi geçiş olmalıdır. Esad rejimi Şam'da oturmaya devam ettiği müddetçe bunun mümkün olmayacağı da çok açıktır. Türkiye, Suriye ihtilafına, benim de aralarında bulunduğum bir grup dışişleri bakanının inisiyatifiyle 2012'de ilan edilen Cenevre Bildirisi temelinde siyasi bir çözümü güçlü bir şekilde savunmaktadır."

- "PKK ve PYD de tıpkı DEAŞ gibi katil ve vahşi terör örgütüdür"

Davutoğlu, Türkiye'nin ilk günden bu yana Cenevre sürecinin arkasında olduğunu, tutarlı ve etkili bir şekilde Suriye muhalefetini siyasi sürece dahil etmeye çalıştığını, rejim ve destekçilerinin ise muhalefeti ve sivilleri vurmaya devam ettiğini aktardı.

Suriye muhalefetine verilen sözlere rağmen rejimin Suriye'yi kuşatma altına alarak insanları aç bırakmaya devam ettiğini, Ortaçağ mantığı bir savaş taktiği de kullandığını ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Uluslararası toplum, rejim üzerinde nüfuzu olan ülkelere baskı yapmalı ve rejimin siyasi sürece ikna edilmesi sağlanmalıdır. Bu siyasi sürecin somut sonuçlar getirmesi ve DEAŞ'ın Suriye'den tamamen temizlenmesi tek ve yegane yoldur. Ancak DEAŞ terör örgütüne karşı başka bir terör örgütü olan PKK destekli PYD'yi desteklemek de sorunları çözmeyeceği gibi terörizmin yaygınlaşmasına ve meşruiyet kazanmasına yol açmaktadır. Avrupalı dostlarımıza PKK ve PYD terör örgütlerinin ideolojisinden karar organlarına, yöntemlerinden araçlarına aynı havuzdan beslendiklerini bir kez daha hatırlatmak isterim. PKK ve PYD de tıpkı DEAŞ gibi insani değerleri yok sayan katil ve vahşi terör örgütleridir."

(Sürecek)





Başbakan Davutoğlu Strazburg'da

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :