Aziz Yıldırım bir davadan daha beraat etti (2)

Aziz Yıldırım bir davadan daha beraat etti (2)

"Gizli kalması gereken bilgileri temin etmek" iddiasıyla açılan davada Aziz Yıldırım'ın beraatına ilişkin yerel mahkeme kararını onayan Yargıtay 16. Ceza Dairesi, aynı davanın sanıkları Celalettin Erkal ve Zafer Yoldaş'a "yasaklanan bilgilerin temini" suç

ANKARA (AA) - AYLİN SIRIKLI DAL - Yargıtay 16. Ceza Dairesi, Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'ın, "gizli kalması gereken bilgileri temin etmek" iddiasıyla yargılandığı davada beraatına ilişkin yerel mahkeme kararını onadı, aynı davanın sanıkları Celalettin Erkal ve Zafer Yoldaş'a "yasaklanan bilgilerin temini" suçundan verilen 1 yıl 8'er ay hapis cezasını ise bozdu.

Kurduğu firma ile Aziz Yıldırım'ın danışmanlığını yapan Celalettin Erkal'ın iş yerinde 23 Ekim 2007'de yapılan aramada, çeşitli gizlilik derecelerine sahip belgelerin bulunduğu gerekçesiyle Celalettin Erkal ile Serdar Özgür, Kemal Atilla Şensoy, Atilla Özdemir, Sezcan Yalkın, Zafer Yoldaş ve Aziz Yıldırım hakkında soruşturma başlatılmıştı.

Sanıklar hakkında, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 334. maddesindeki ''açıklanması yasak gizli bilgileri temin etme'' suçundan dava açılmıştı.

Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 250. maddesiyle yetkili kapatılan Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, Aziz Yıldırım, Atilla Özdemir, Kemal Atilla Şensoy, Sezcan Yalkın ve Serdar Özgür'ün beraatına, sanıklar Celalettin Erkal ve Zafer Yoldaş'ın ise 1 yıl 8'er ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermişti.

Milli Savunma Bakanlığı ile hapis cezası alan sanıkların kararı temyiz etmesi üzerine dosya, Yargıtay'a geldi.

"Gizli kalması gereken bilgileri temin etmek" davasında Aziz Yıldırım'ın beraatına ilişkin yerel mahkeme kararını oy birliğiyle onayan Yargıtay 16. Ceza Dairesinin kararında, "Yargılama sonunda elde edilen delilerin mahkumiyete yeter nitelik ve derecede bulunmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılan Milli Savunma Bakanlığı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle beraata ilişkin hükümlerin onanmasına karar verildi." denildi.

- İki sanık yönünden bozma

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, aynı davanın sanıkları Celalettin Erkal ve Zafer Yoldaş'a "yasaklanan bilgilerin temini" suçundan verilen 1 yıl 8'er ay hapis cezasını ise bozdu.

Erkal'ın ev ve iş yeri araması sonucu insansız hava aracı, orta menzilli tanksavar, Cougar helikopterleri, alçak ve orta füze sistemlerine ilişkin, içeriği itibarıyla açıklanması yasaklanan belge ve dokümanların ele geçirildiği iddia edilmişti.

Dairenin kararında, bu sanıkların, "yasaklanan bilgilerin temini" suçundan değil, "devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme" suçundan yargılanması gerektiğine hükmedildi.

TCK'nın 334/1. maddesi, "gizli kalması gereken bilgileri temin eden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis", TCK'nın 227/1. maddesi ise "devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri temin eden kimseye üç yıldan sekiz yıla kadar hapis" cezası verilmesini öngörüyor.

- Bozma gerekçesinde "devlet sırrı" kriteri

Yargıtay 16. Ceza Dairesinin bu sanıklar yönünden verdiği bozma kararının gerekçesinde, devlet sırlarının, devletin güvenliğini ve bekasını ilgilendirdiğinden hukuk sisteminin bu sırların muhafazası konusunda büyük hassasiyet gösterdiği, ihlaline veya buna teşebbüs edenlere ağır yaptırımlar öngördüğü vurgulandı.

Türk Ceza Kanununda da devlet güvenliği ve bekası için devletin gizli bilgilerinin korunmasına ilişkin düzenlemelerin yer aldığı hatırlatıldı.

"Sır"rın, sözlükteki kelime anlamı bakımından, varlığı veya bazı yönleri açığa vurulmak istenmeyen", "gizli kalan, gizli tutulan şey", "aklın erişmediği, açıklanamayan veya çözülemeyen şey", "giz, gizem", "bir amaca ulaşmak için kullanılan, başvurulan özel ve gizli yöntem" olarak tanımlandığı aktarılan gerekçede, ceza kanunu dışındaki yasalar ile uluslararası hukukta da devlet sırrına ilişkin tanımlara ve düzenlemelere yer verildiği hatırlatıldı.

Avrupa insan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 10/2. maddesinde, ulusal güvenliğin korunması ve demokratik toplumda gerekli olması halinde "devlet sırrı"nın ifade özgürlüğünü sınırlayıcı istisnalar arasında yer aldığı belirtilen gerekçede, Anayasa'da da düşünce özgürlüğünün kısıtlanmasına yönelik hangi fikir ve düşüncenin sınırlandırılabileceği belirtilirken devlet sırrı kavramına da yer verildiği anlatıldı.

Gerekçede, yine Anayasa'nın 28. maddesinde, devlet sırrının ceza hukuk bakımından bir kriter olarak değerlendirildiği ve "devlete ait gizli bilgilere ilişkin bulunan her türlü haber veya yazıyı yazanlar veya bastıranlar veya aynı amaçla basanlar, başkasına verenler bu suçlara ait kamu hükümleri uyarınca sorumlu olurlar" hükmüne yer verildiği kaydedildi.

Mevzuatta da devlet sırrına ilişkin çeşitli tanımların da bulunduğu ifade edilen gerekçede, Türk Ceza Kanunu'nun "Devletin güvenliğine ilişkin belgeler" başlıklı 326. maddesinin gerekçesinde, "Sırdan maksat, yetkili bulunmayan kişilerin hakkında bilgi sahibi olmaları halinde, 'devletin güvenliğinin, milli varlığının, bütünlüğünün, Anayasal düzeninin veya iç veya dış siyasal yararlarının tehlikeye düşebileceği bilgilerdir." denildiği aktarıldı.

Gerekçede, Devlet Sırrı Kanun Tasarısınında da "devlet sırrı"nın, "açıklanması veya öğrenilmesi devletin milli savunmasına ve milli güvenliğine zarar verebilecek anayasal düzenine dış ilişkilerinde tehlike yaratabilecek ve bu nedenlerle gizli kalması gereken bilgi ve belgeler" şeklinde tanımlandığı ifade edildi.

Bilgi Edinme Kanununda da devlet sırrının, "açıklanması halinde devletin emniyetine, dış ilişkilerine, milli savunmasına, milli güvenliğine açıkça zarar verecek ve niteliği itibarıyla devlet sırrı olan gizlilik dereceli bilgi veya belgelerdir. Sivil ve askeri istihbarat birimlerinin görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi veya belgeler istihbarata ilişkin bilgi veya belgeler" olarak yer aldığı belirtilen gerekçede, Ceza Muhakemesi Kanunundaki devlet sırrına ilişkin maddelere de yer verildi.

- Devlet sırları üçe ayrıldı

Gerekçede, bu düzenlemelerden yola çıkarak genel anlamda devletin sırlarının, "özünde devlet sırrı olan bilgi ve belgeler", "yetkili makamların açıklanmasını yasakladığı bilgi ve belgeler", "devletin idari kurumlarının gizli tuttuğu bilgi ve belgeler" şeklinde üçe ayrıldığı tespiti yapılarak, şunlar kaydedildi:

"Özünde devlet sırlarının, sırrın objektif ve subjektif şartını birlikte taşıması gerekir. Bir şeyin sır olabilmesi için devletin bu şeyin sır olarak saklanması hususunda subjektif iradesi olmalıdır. Bu bilginin sır niteliği taşıması için önceden resmi makamlarca açıklanması gerekmez. Devletin o gizli bilginin gizliliği konusundaki zımni iradesi yeterlidir."

Gerekçede, oluş, dosya kapsamı ve bu açıklamalar karşısında, sanıklarda ele geçirilen bilgi ve belgelerin soruşturma evresinde 17 Aralık 2008'de alınan bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, bir kısmının yetkili makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasının yasaklandığı, bazısının da niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgi ve belgeler türünde olduğunun belirlendiği kaydedildi.

Ayrıca bu raporu teyit eden 1 Şubat 2013 tarihli Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşavirliği tarafından hazırlanan dava konusu belgelerin gizliliğinin dayandığı mevzuata ilişkin mütalaada da belgelerin devletin güvenliği veya iç ya da dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgilerden olduğunun bildirildiği ifade edildi.

Gerekçede, bu nedenle sanıkların eyleminin TCK'nın 334/1. maddesinde tanımlanan "yasaklanan bilgilerin temini" suçunu değil, TCK'nın 327/1. maddesinde tanımlanan "devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme" suçunu oluşturacağı hükmüne varıldı.

(Bitti)

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :
Önceki ve Sonraki Haberler