Ankara Garı önündeki terör saldırısı davası

Ankara Garı önündeki terör saldırısı davası

İlk celsesi sona eren davaya yarın saat 10.30'da devam edilecek

ANKARA (AA) - Ankara Garı önünde, 10 Ekim 2015'te gerçekleştirilen terör saldırısıyla ilgili 19'u tutuklu 36 kişinin yargılandığı davanın ilk celsesi sona erdi.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, mağdur-müşteki avukatları beyanda bulundu. Avukatlardan Oya Aydın, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca saldırıya ilişkin hazırlanan ve mahkemece kabul edilen iddianameyi kabul etmelerinin mümkün olmadığını, mağdurların ileri sürdüğü hususların söz konusu iddianamede yer almadığını söyledi.

"Ortada bir iddianame değil, kötü yazılmış bir senaryo var." görüşünü ileri süren Aydın, "DEAŞ üyesi" diye takdim edilen ve kendini patlattığı iddia edilen Yunus Durmaz'a ait olduğu belirtilen dijital verilerden ortaya çıkan "senaryo"nun, üzerinde biraz çalışmaya dahi zahmet edilmeden, savcılıkça iddianame gibi sunulduğunu savundu. Aydın, şöyle konuştu:

"Ankara Cumhuriyet Başsavcısı ile yaptığımız görüşmede, 'Katliamın planlayıcılarından Yunus Durmaz'a yönelik örgüt evine baskın yaptık.' dediler. Peki Yunus Durmaz tutuklandı mı sorusuna, 'Ne yazık ki operasyondan önce kaçmış. Yunus'u kaçırdık ama ona ait bilgisayar, flaş bellek gibi dijital verileri ele geçirdik ama çok önemli değil, zaten kendini patlatacaktı.' dediler. Mahkemenin kabul ettiği iddianame işte bu şekilde ortaya çıktı.

Soruşturma gizli yürütüldü. Sanık vekillerine uygulanacak prosedür, mağdur vekillerine uygulandı. Biz mağdur olduğumuz halde sanık muamelesi görüyorsak biliriz ki orada iddia makamı bizim karşımızdadır. Bir ceza soruşturmasında mağdurun yanında değilseniz yeriniz bellidir.

Delilleri karartırız diye verilen kısıtlılık kararı ile kapalı kapılar ardında neler yapıldı, nasıl bir soruşturma yürütüldü?"

Canlı bombaları Ankara'ya getiren saldırganların, olayda kullandıkları iki araçla aynı gün Ankara'dan hiçbir kontrole takılmadan rahatlıkla ayrıldıklarını ve Gaziantep'e döndüklerini savunan Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Katliamcılardan Halil İbrahim Durgun'un kullandığı araç 10 Ekim günü saat 16.03'te çevre yolundan Konya istikametine girmiş, 16.41'de Konya yolu üzerindeki benzin istasyonundan yakıt almış, buradan alışveriş yapmış, gayet rahat bir biçimde markette dolaşmış. Araç aynı gün 18.18'de Aksaray istikametine girmiş, aynı gün gece 22.17 sıralarında Adana istikametinden Osmaniye'ye giriş kayıtları var. Yakup ve Hakan Şahin'in kullandığı 27 AVH 70 plakalı araç aynı gün, 15.35'te Ankara'dan Şereflikoçhisar ilçesine, oradan Aksaray istikametine hareket etmiş, saat 17.18'de Aksaray'a girip Gaziantep'e devam etmiş. Halil İbrahim Durgun ve Yunus Durmaz'ın son görüntülerinin olduğu 16 Ekim 2015'e kadar Gaziantep'te bu araçlarla plaka dahi değiştirmeden rahat bir biçimde gezdikleri görülüyor. Bu kadar rahat dolaştıklarına göre yakalanmayacaklarına güveniyorlar."

- "İhbar dikkate alınmadı"

Olay sonrasında "saldırganların kaçmasına göz yuman kamu gücünün, saldırganların tespiti ve yakalanmasında da son derece ağır davrandığını" öne süren Aydın, sanıklardan birçoğunun kimlik tespitinin yapılmadığını ve dosyaya dahil edilmediğini savundu. Aydın, baz istasyonu bilgileri ve HTS kayıtlarının da olaydan uzun süre sonra dosyaya girdiğini, söz konusu kayıtlara ilişkin eksik ve sınırlı bir araştırma yapıldığını iddia etti.

Saldırı emrini veren kişinin "IŞİD'in Türkiye sorumlusu" olduğu iddia edilen İlhami Balı ile ilgili hiçbir delil toplanmadığını ileri süren Oya Aydın, iddianamede Balı için somut hiçbir bilgi ve belgeye yer verilmediğini öne sürdü.

Avukatlardan Pınar Akdemir de canlı bombalardan Yunus Emre Alagöz'ün eylem yapacağı ve ailesiyle helalleştiğine ilişkin ihbar bulunmasına rağmen 12 saat yol gidip bu eylemi gerçekleştirdiğini söyledi. Söz konusu ihbarın dikkate alınmamasını şüpheli bulduklarını belirten Akdemir, "Terör örgütünün saldırıları iyi soruşturulmuş olsaydı bu ve daha sonraki saldırılar ve can kayıplarının önüne geçilebilirdi." dedi.

Avukat Tonguç Cankurt, soruşturmanın şüphelilerinden bir kısmının DEAŞ kurulmadan önce Gaziantep'teki El Kaide yapılanması içinde yer aldıklarını, devletin de bundan haberdar olduğunu iddia etti.

Türk Tabipleri Birliğinin (TTB) avukatı Ziynet Özçelik ise saldırının ardından ilk ambulansın olay yerine 45 dakika sonra gittiğini, sağlık görevlilerinin de polisin daha önce biber gazı kullanması nedeniyle 15 dakika kadar yaralılara müdahale edemediğini ileri sürdü.

Özçelik, "O 15 dakika çok hayati. Belki müdahale edilse, daha az kişi ölecekti." ifadesini kullandı ve TTB adına davaya müdahillik talebinde bulundu.

Mahkeme Başkanı Selfet Giray, duruşmaya yarın saat 10.30'da devam edileceğini bildirerek, celseyi kapattı.

- Saldırı

Sivil toplum kuruluşlarınca 10 Ekim 2015 Cumartesi 12.00-16.00 saatlerinde Sıhhiye Meydanı'nda düzenlenecek miting için kalabalık Ankara Garı önünde toplanmış, grup kortej hazırlığına devam ederken, saat 10.04'te, 3 saniye arayla iki patlama meydana gelmiş, ikisi çocuk 100 kişi ölmüş ve 20'si çocuk 391 kişi yaralanmıştı.

İddianamede, canlı bomba saldırganlarının, 1990 doğumlu Yunus Emre Alagöz ile açık kimliği tespit edilemeyen Suriye uyruklu kişi olduğu belirtiliyor.

Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerinin, Gaziantep'te 16 Ekim 2016'da düzenlediği operasyonda, sanıklardan Mehmet Kadir Cebael üzerindeki bombayı patlatarak ölmüş, olayda 3 özel harekat polisi şehit olmuş, biri ağır olmak üzere 5 özel harekat polisi ve 4 Suriye uyruklu sivil yaralanmıştı.

Cebael'in ölüm kaydına ilişkin yazı Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesine ulaştı.

Davanın bazı sanıkları ise henüz yakalanamadı.

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :