
Derviş Argun
ATEŞKESİN ATEŞİ
Gazze cihadı, savaşın 467. Gününde zaferle neticelendi ve İsrail, anlaşma maddelerine bakılırsa işgal ettiği topraklardan zelil bir halde, burnu sürtülmüş bir biçimde çekilmek zorunda kalacak. Bu sonuç, zannediyorum Gazze halkı ve başını HAMAS'ın çektiği direniş grupları hariç, seyreden dünya için oldukça şok edici.
Beklenen şey, direnişin bitmesi, Gazze halkının direnişe karşı ayaklanması, yerle bir edilmiş Gazze'de barınma dahil, açlık, susuzluk ve ilaçsızlıkla terbiye edilmeye çalışılan iki milyonun üzerindeki halkın, tüm dünyaya yalvarması ve işgalci çeteye karşı kafa tuttukları için affedilme talepleriydi.
Öyle olmadı. İsrail ve İsrail'in mutlak zaferine inananların umduğu ve beklediği değil, Ebu Ubeyde'nin söylediği çıktı ve Netenyahu ile çetesi, rezil bir şekilde Gazze'den çıkmak zorunda kalacaklar. İşgalci askerlerin leşleri konusunda İsraillilere söylenen yalanların, ilerleyen günlerde daha net ortaya çıkacağı ve Netenyahu ile çetesinin ayrıca bu konuyla da yüzleşmek zorunda kalacağını biliyoruz. Sadece Netenyahu değil, tüm dünya fert fert, toplum toplum, devlet devlet, Gazze üzerinden bir çok şeyle yüzleşmek zorunda kalacak.
7 Ekim, İslam ümmeti için bir fırsattı. Bu fırsatın ne kadar kıymetli olduğunu büyük Mücahit ve komutan Muhammed Deif, aynı gün ve devamında yaptığı açıklamalarla defalarca ortaya koydu. İşgalci çetenin gücünün Allah'ın yardımı karşısında ancak örümceğin ağı mesabesinde olduğunu, ümmetin hep birlikte karşı koymasıyla bu zayıf ve fakat kalbi kararmışlara, aklı karışıklara büyük görünen gücün bir gün yerle bir olacağını üzerine basa basa anlattı.
Ama muhataplarının ne onu duyacak kulağı, ne de onu anlayacak kalbi vardı. Gözler Telaviv'de, kalpler Netenyahu'nun baş parmağını sallayarak yaptığı tehditlerdeydi. Her tehdit, Gazze'nin dışında Siyonistlerce kalpleri esir alınanların korkusunu daha da büyütüyor, zaten kapattıkları kapılarını daha bir sıkı kilitleyerek, yanlışlıkla da olsa Gazze için İsrail'in öfkesini çekecek bir iş yapmak istemiyorlardı. Ama Allah, sonucu korkakların mazeret üretemeyeceği kadar net bir biçimde Gazze için zafere dönüştürdü.
İsrail, bu savaşın başında üç askeri hedef ortaya koymuştu. İlki, 7 Ekim günü esir alınan tüm İsraillileri askeri operasyonla kurtarmak, ikincisi, kendilerine 7 Ekim cehennemini yaşatan HAMAS'ın askeri gücünü sıfırlamak ve yok etmek, üçüncüsü, Gazze'nin bir daha kendileri için sorun çıkarmasına mani olmak adına tamamını işgal etmek. Tüm bunların gerçekleştirilebilmesi için, ABD dahil tüm batı, binlerce konteyner askeri techizatı İsrail'e indirdi. O kadar ki, İsrail'e verilen silahlar, yardımı yapan ülkelerin silah ve mühimmat stoklarını eritti.
Zaferi tüm bu techizata rağmen İsrail değil, Allah'ın yardımıyla neredeyse 467 gündür ekmeksiz, susuz, barınaksız ve ilaçsız bir şekilde direnen Gazze halkı ve HAMAS başta olmak üzere direniş kazandı. Allah, sabır ve namazla direnenlerin, düşmanın büyüklüğünden bağımsız zaferi elde edeceğini, yeryüzünün tüm gözleri olup da görmeyen, kulakları olup da duymayan, kalpleri olup da hissetmeyen ölülerine göstermiş oldu. Evet bir kez daha inanalım ki, zafer inananlarındır ve zafer yakındır.
Bugün yarın devreye girmesi beklenen ateşkesin ateşi, Netenyahu ve çetesi dahil ateşin içindeki İsraillileri yaktığı kadar, ateşin dışındaki, Müslümanlar başta olmak üzere tüm insanlığı da yakacak. Yakacak, çünkü savaşın ta başında askeri başarı konusunda zafer sözü veren direnişin arkasında durup da, çoğu kadınlar ve çocuklardan oluşan sivillerin hayatlarını koruyamadık. Yakacak, çünkü feryatları arşı titreten mazlum Gazze halkının sesini duymamak için, biz kendi aramızda onlardan daha yüksek sesle konuşup gürültü yaptık. Yakacak, çünkü zafer treninin durduğu istasyonda biz trenin içinde olmayacağız ve bu pişmanlığın yürek yangısını ömür boyu taşıyacağız.
Herkes, bu 467 günlük savaşın neresinde durduysa, zafere orasında yakalandı. Yalanlarıyla, hileleriyle, iftiralarıyla ve büyüttükleri göbeklerini okşayarak verdikleri fetvalarla, herkes zafere nasıl yakalandıysa hesaba da öyle çekilecek.
İşgalci Siyonist toplum, eğer kalmaya devam edebilirse belki bir yüzyıl, Gazze'nin sivillerine yaşattığı bu vahşet ve katliamın hesabını vermek ve izlerini silmekle meşgul olacak. Sözde İslam dünyası, kürsüden kınayıp el altından destek verdiği İsrail'in, günah ortaklığının vebaliyle yanıp tutuşacak. ABD ve batı, üç asırdır inşa etmeye çalıştıkları ve Gazze'de yiyip tükettikleri insan hakları putunu sindirmekle uğraşacak.
İsmail Heniye, Yahya Sinvar ve Hasan Nasrullah gibi yiğit Mücahitler ise, hiç şüphesiz kendileri ve işgale karşı direnen sayısız kahramanla birlikte inşallah bu onuru her iki cihanda da taşıyacaklar. İsrail'in burnunu sürten HAMAS başta olmak üzere, direnişin yiğit savaşçılarına ve onları hesapsız destekleyen sabır ve metanetin cisimleşmiş hali olan Gazze'nin asil halkına selam olsun. Zaferleri kutlu ve daim olsun.