Zümrüt apartman'ı faciası

2 Şubat 2004'de Konyam'ızda elim bir hadise yaşanmıştı. Yaşı müsait olanlar hatırlayacaktır. 14 Yıl önce vuku bulan bu olayı anlatan şiirimi burada hatırlatarak, o gün orada ölenleri yeniden anmak istedim. O faciada vefat eden 92 canımızın birer Fatiha okursanız ayrıca mutlu olacağım.

ZÜMRÜT KABUSU

Kurban bayramıydı

İkinci günün akşamıydı

Her dairede tatlı bir telaş

Hoş bir heyecan vardı

Mutluluğun doruğundaydı yürekler

Yarından söz etmeden

O anı güzelleştiriyordu melekler

Hep bu günü beklemişti

Anneler, babalar...

Gelmişlerdi işte 

Onca hasretten sonra

Oğulları, kızları...

Kimi otobüsle, kimi gemiyle

Bayram tadında,

Sevgi demiyle

Ne tatlı şeylerdi

Hele o torunları

Varsa da ertelenmişti

Dünyalık sorunları.

 

Nice uzaklar kavuşmuş

Nice hasretler giderilmekteydi

Yürek yürek muhabbetlerinden

Vuslat gülleri derilmekteydi

Bir Zümrüd-ü Anka'nın kanatlarında

Şubatın soğuğundan uzak

Petek petek ısınıyorlardı

Zümrüt ! Ah Zümrüt !

Kerkük Caddesi'nde

Bir nazlı ceylan gibi

Bir taze gelin gibi

Öylece duruyordu

İnsanlar onu böyle tanıyorlardı

Ona dışarıdan bakanlar hayıflanıyor,

Dışarıda olduklarına yanıyorlardı.

 

Az gitti, uz gitti zaman

Değişti hikayenin rengi

Hep iyi kahramanlar olmuyordu

Anlatılan masallarda

Bir anda koptu film

Görünmez şimşekler çakıyordu şimdi

Çok ağızlı bir dev oluyordu nazlı ceylan

Sanki gökten başına bir balyoz iniyor

Ve bütün ağızlarını yumuyordu

İşte o an başlıyordu kabus

Bayram havası siliniyordu şehirden

Bin bir gam sarıyordu hisleri

Zümrüt kumdan bir sel olup

Susturuyordu sesleri

Saatler 20 : 20'de duruyordu

Bayram erken bitiyor

Bütün Konya'yı bir matem sarıyordu

 

Enkazda kalanlar,

Dışarıdaki yakınlarına

Sönük bir ışık

Donuk bir umut oluyordu

Bir arkeolog gibi insan arıyordu

Arama kurtarma ekipleri

Günler alıyordu

Yığın altında can takipleri

Çocuklar cansız çıkıyor,

Cansız çıkıyordu anneleri, babaları,

Halaları, teyzeleri,

Amcaları, dayıları

Bir de bisikletleri, topları,

Oyuncak ayıları...

Bir gül verir mi derken

O talihsiz zemin

İki çiçek açıyordu :

Bir Muhammet, bir de Yasemin

 

Doksan iki can vermişti 

Kurban bayramında Konya

Neler söylenmedi ki:

Malzemeden çalmıştı müteahhit,

Kolon kesmişti aşağıdaki mağazalar...

Öylece konuşuldu durdu

Kalkmadı toz duman arasında

Esrarın örtüsü

Karanlıkta çınladı

İnsanlığın korkusu

Yoktu vicdanların 

Karakutusu.

 

Ocaklar söndü, hayaller söndü

Sonra hayat yine eskiye döndü

Zaman akmaya başladı yeniden

İnsanlar yeryüzüne saçıldı

Okullar, iş yerleri canlanırken

Kerkük Caddesi trafiğe açıldı

Böyledir işte hayatın kanunu

Güneş doğar, zaman akar

Gel gör ki

Ateş düştüğü yeri yakar

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum