Ümit Savaş Taşkesen

Ümit Savaş Taşkesen

Zehir Zakkum Zamanlar/Nilay Özer

“ömrüme zarar veren insanlar sevdim
cam kırıklarıyla sundular tenlerini
sevdikçe çoğalan ellerine inandım
uzun...çok uzun ayrılıklardan sonra
sabırsız bir çarmıh gibi açılan kollarına
çarmıh sarmaşığıydım usul usul dolandım
bana nazlı ölümler
korsan ürpertiler bana
bana aklı çelinmiş geceler kaldı

ömrüme zarar veren şiirler sevdim
aşka ait bir damar kesilmiş gibi
kızıl atlar boşandı içimin aynasından
kanadım sözlerde gözlerde pıhtılandım
infilaktı ihtilaldi laneti üstümeydi
sözlerin yalanından yılanından gözlerin
bana düş bana gizem
bana zehir zakkum zamanlar kaldı

ömrüme zarar veren şehirler sevdim
yıkılmayı sevdim hep o enkaz halimi
bir depremi tek başıma karşılayabilmek için
boşaltılmış şehirleri bekledim
harçsız kuleler örüp kaldırım taşlarından
gençliğimi felaket müjdesinde denedim
bana çığ bana boran
ve umarsız aysarı
ah! bunca zararına sevmenin
neresinden dönsem geçmiş zamandı

Aklı çelinmiş zamanlar yaşadığımız. Yaşıyoruz. Haberle, cep mesajı, eposta grupları, dolan mesaj kutuları ile. Kötülüğe kötülük katarak dolduruyor heybemizi haberler, dostlar. Şiirle karşılamıyoruz hiçbir şeyi. Korunaksız kalıyoruz gittikçe. Sanki bütün kazanımlar, değerler, ilkeler, muazzam potansiyel güç bir levhanın inip bir levhanın kaldırılmasıyla kaybedilecekmiş gibi umutsuz, sıkılgan ve sıkkın, kararıp kapanacakmış gibi ölgün ve solgun bir gündü yaşadığımız dün. Ömrümüze zarar davalar ve insanlar sevdik siz, biz, hepimiz. Aşka ait bir damar kesilmiş gibi kıpkırmızı kanlar boşanıyor içimizden sürekli. Yıkılmamak gerekiyor, dayan. “Yıkılma Sakın”. Varsın bize zehir zakkum zamanlar kalsın. Yıkılmayı ve o enkaz halini, enkaz halindeki duruşunu sevmiyoruz. Dayan. Yaslan. Gençliğimiz hep felaket müjdeleri ile geçti. İç burkuntuları, terk etme duyguları ile sürekli. Bir ömrün artık ve belki orta çağında üzerimize gelen dalgayı göğüslemenin zamanı geldi. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Su tersine, düşünce aksine dönmeyecek.

 

“bir çağırsan Allah’ı bin kere ses verecek

başaklar arasında kanlı bir hasat vakti
saçların şeytanın tırpanıyla kesilmiş
ne kadar sakınsan kirleniyorsun

beni senle var eden rastlantıya ürperdim
kabullendim böylece ensemdeki soluğunu
sirenler kornalar ve ıslıklar dinince
herkes içimden duyacak sur’u
devlet ahrete sahip olmadan
yağmura karışmadan güneşin kanı
aslımıza dönelim bu son alamet”

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.