Saffet Yurtsever

Saffet Yurtsever

ZAMANLAMA!

Şimdi Hz. Mevlâna(k.s.) zamanı.

Hasat zamanı…

Harman zamanı…

Şov zamanı…

Dönme/döndürme zamanı…

Köşeyi dönme zamanı…

Hz. Mevlâna(k.s.) üzerine araştırma yapanların ağız birliği ettikleri bir konu var ki; onlar ittifakla şunu dillendirirler:

“Gel! Yine gel!

Her ne olursan ol yine gel!

İster Müslüman ol, ister kâfir ol,

İster putperest ol, yine gel! 

İstersen bin kere tövbeni bozmuş olsan bile yine gel!”

Bu söylem, Hz. Mevlâna(k.s.)'ya ait değildir. Bu rubaînin Hz. Mevlâna(k.s.)’dan önce yaşamış olan Ebu Said Ebu'l-Hayr'a ya da Havzalı Kâşin adındaki bir şaire ait olduğudur.

Bu yanlışı sürdürmenin anlamını ve gayesini anlayabilmiş değilim. Sırf Hz. Mevlâna(k.s.)  konseptine uygun düştüğü(!) mantığıyla hareket edilmesi de ikinci bir yanlış olmuyor mu?

“Canım sağ oldukça ben Kur’ân’ın kulu-kölesiyim,

O seçilmiş Peygamber(sav)’in ayağının tozu-toprağıyım.

Her kim ki; bunun dışında benden/benim adıma bir şey naklederse/söylerse,

Ben o söyleyenden de, söylenilenlerden de şikâyetçiyim…” diyen bir Allah(cc) dostunun bu ağır siteminden de mi vicdanlar acı duymuyor, diller titremiyor, kalemler kırılmıyor, hesabının sorulacağı düşünülmüyor?

Binlerce beyit yazmış, rubaî söylemiş bir ulu kişiden bula bula onun söylemediği, hiçbir eserinde bulunmayan bu rubaîye sığınmanın altında yatan gerçek emelin ne olduğunu anlamamak için üç maymunları mı oynamalıyız?

Dinler arası diyalog saçmalığının alt yapısı mı bu hoşgörü saçmalığı?

Tamamlanmış, sınırları çizilmiş olan bir dine yeni bir alan mı açıyoruz, yeni bir din mi icat ediyoruz?

Börekçisinden kunduracısına, emlâkçısından dönercisine, yazarından yayıncısına  Hz. Mevlâna(k.s.)’dan geçinen bütün simsarların, Hz. Mevlâna(k.s.)’yı aradan çıkarıp onun beslendiği ana kaynağa yönelseler de  o muhteremi ebedî istirahatgâhında rahat bıraksalar, maşa olarak kullanmaktan vazgeçseler daha iyi olmaz mı?

Folklorik şarlatanlıkları ibadetmiş gibi kutsamak yerine Yüce Yaratan(cc)’a yakışan/yaklaştıran, Sünnet’e uygun ibadetlerle zaman harcamak daha makbule geçmez mi?

Hz. Mevlâna(k.s.) üzerinden yanlış/sapma mesajlar vermek yerine onun da beslendiği/aydınlandığı öz kaynağından/menbâından beslenmek daha bereketli ve gerçekçi değil midir?

Yedi yüz küsur yıldır yerimizde dönüp durmaktansa yeni Mevlânaları, çağın Mevlânalarını yetiştirmek ya da çağa Mevlâna olmak gibi bir çırpınışımız, hazırlığımız, derdimiz/telaşımız/endişemiz/hedefimiz/sorumluluğumuz yok mudur?

Ne demişler?

“Dost isteyene Allah(cc) yeter,

Mürşid isteyene Kur’ân yeter,

Örnek/delil isteyene Muhammed(sav) yeter,

Meşgale/uğraş isteyene ibadet yeter,

Zenginlik isteyene kanaat yeter,

Şan/şeref isteyene İslâmiyet yeter,

İbret almak isteyene ölüm yeter,

Düşman/hasım isteyene kendi nefsi yeter,

Bunları istemeyene de Cehennem yeter…”

Allah(cc)’a emanet olun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum