"Yatırımların Finansmanında İslami Sermayenin Kullanılması" konferansı

"Yatırımların Finansmanında İslami Sermayenin Kullanılması" konferansı

Moody's İslami Finans Bölümü Küresel Başkanı Howladar:- "İslami finans piyasası oldukça parçalı bir piyasa. Türkiye burada önemli rol oynayabilir. Türkiye aslında Malezya gibi çok büyük bir iç pazar haline gelebilir"- "İslami varlıklarda kullanılması mümk

İSTANBUL (AA) - Moody's İslami Finans Bölümü Küresel Başkanı Khalid Howladar, "İslami finans piyasası oldukça parçalı bir piyasa. Türkiye burada önemli rol oynayabilir. Türkiye aslında Malezya gibi oldukça büyük bir iç pazar haline gelebilir" dedi.

Howladar, Anadolu Ajansının (AA) "global iletişim ortağı" olduğu, Dünya Bankası, Sermaye Piyasası Kurulu ve Borsa İstanbul iş birliğiyle G20 çatısı altında düzenlenen "Uzun Vadeli Yatırımların Finansmanında İslami Sermayenin Kullanılması" konferansında düzenlenen panelde konuştu.

Üç genel mesajı bulunduğunu söyleyen Howladar, 7-8 yıl önce İslami finansa girdiği zaman faiz ödememek ve kredi vermemenin kendisine çok yabancı geldiğini anlattı.

Howladar, son yıllarda dünyada büyük ölçüde aşırı borçlanma görüldüğünü belirterek, Yunanistan örneğini verdi.

Sadece Müslümanların değil herkesin aşırı borçlanma konusunu tekrar düşünmesi gerektiğinin altını çizen Howladar, şunları kaydetti:

"İslami finansta risk paylaşma, kar paylaşma, varlığa dayalı faaliyetler sürdürme gibi konular, insanlığa İslami finansın çok şey verebileceğini gösteriyor. İslami finans piyasası oldukça parçalı bir piyasa. Türkiye burada önemli rol oynayabilir. Türkiye aslında Malezya gibi oldukça büyük bir iç pazar haline gelebilir. Ayrıca Körfez ülkeleri, paraları dolara bağlamış durumda ama Malezya'yı düşünün, her şey yerli ve oldukça güvenli bir finans piyasası. Türkiye'nin aslında uluslararası duyarlılığı çok hassas. Çünkü çok uluslararası akımları var ama bir iç pazar olarak da gelişme potansiyeli var."

Howladar, bankalara "katılım bankası" denmesinin çok hoşuna gittiğini, çünkü İslami finansın sadece dini değil ekonomik nedenlere de dayandığını vurguladı.

 

- "Türkiye bu işe biraz geç başladı ama potansiyeli yüksek"

 

Howladar, "katılım" dendiği zaman risk ve kar paylaşımının bu işin bir parçası olduğunu dile getirerek, İslami bankalar ve finansman kaynağı olarak sukuk piyasası konularının önemine işaret etti.

Türkiye'nin bu işe biraz geç başladığını ama potansiyelinin yüksek olduğunu aktaran Howladar, "İslami varlıklarda kullanılması mümkün olan havuz her yıl büyüyor ve bu önemsiz bir büyüme değil. Bu, fiyatlara, istikrara ve sermayeye erişime etki yapabilir. Türkiye'de, Sermaye Piyasası Kurulu, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve diğer kurumlar son 5-6 yıldır bu konuya tam destek vermeye başladı. Halkbank gibi bankalar birkaç yıl içinde rakamları iki katına çıkarabilir. Türkiye'nin çok büyük bir potansiyeli var" diye konuştu.

Howladar, Türkiye'nin 10-15 yıl içinde Malezya gibi olabileceğinin altını çizerek, ancak piyasanın gelişmesi için kurumsal yatırımcılara ve ihraççılara duyulan ihtiyaca dikkati çekti.

Körfez ülkelerinin paralarını dolara bağladığını aktaran Howladar, sukuk piyasasına da böyle girdiklerini kaydetti.

 

- "Malezyalı yetkililer, yurt içi ve uluslararası tahvil piyasalarını birbirinden ayrı gördü"

 

Guidance Financial Group Başkanı Muhammed Hammour da Malezya'daki deneyimin tahvil ve sukuk piyasalarını geliştirdiğini dolayısıyla bunu, Türkiye ve Körfez ülkelerinin çok dikkatli incelemesi gerektiğini vurguladı.

Hammour, Malezya'nın, Asya kıtasında Kore'den sonra ikinci en derin yurt içi tahvil piyasası haline geldiğini belirtti.

Malezya'da ne elde etmeye çalışıldığına dair çok net bir vizyon bulunduğuna dikkati çeken Hammour, şöyle devam etti:

"Malezyalı yetkililer, yurt içi ve uluslararası tahvil piyasalarını birbirinden ayrı gördü. İki ayrı müşteri bazı ve standardı olan pazarlar şeklinde gördü, bu ikisini karıştırmadı. Aynı finansal yapı içinde bunları karıştırmak başarı getirmeyecek bir reçetedir. Malezyalılar spesifik olarak yurt içi tahvil piyasasını kendi para birimleri cinsinden yürüttü.

Sukuk tarzı tahvil söz konusu olunca yerel yatırımcı ve uluslararası yatırımcı farklı şeylere bakar. Malezyalılar, yurt içi reyting kurumu kurdular ve yurt içi sukukun kendi para birimleri cinsinden reytingini yaptılar. Körfez ülkelerinde reyting standardı yok. Suudi Arabistan'da tamamen özel bir reyting sistemi söz konusu değil. Bunu bankalar yapıyor."

FWU Group Üst Yönetici (CEO) Yardımcısı Sohail Jaffer ise Türkiye için uzun vadeli yurt içi yatırımlar ele alındığında, Türkiye'de 2009-2010 yıllarında hiç özel emeklilik fonu bulunmadığını hatırlattı.

Şimdi ise 19 özel emeklilik şirketi bulunduğunu anımsatan Jaffer, Türkiye'de hükümetin özel emekliliği desteklediğini ifade etti.

Jaffer, Suudi Arabistan'da şimdi bir emeklilik reformu yapılmaya çalışılacağına dikkati çekerek, "Diğer ülke vatandaşı olup kendi ülkelerinde yaşayanları da kapsama almaya çalışacaklar. Körfez ülkelerinin yüzde 70-80'i o ülkelerin vatandaşı değil. O ülkelerde özel emeklilikleri yok. Onun için bir emeklilik fonu sektörü Körfez ülkelerinde oluşturulabilir. Bankaların dışında derin likit bir havuz oluşturulur böylece. Birisinin bu yerel varlıkları yönetmesi lazım. Onun için fon yöneticileri de gerekecek. Sermaye piyasaları da buna paralel gelişir" değerlendirmesinde de bulundu.

AA

Kaynak:Haber Kaynağı