Yaşar Kemal: Halktan kopmuş edebiyata inanmıyorum

Yaşar Kemal: Halktan kopmuş edebiyata inanmıyorum

Milliyet gazetesi Genel Yayın Müdürü Abdi İpekçi ile 1971 yılında yaptığı söyleşide Yaşar Kemal, "Bu çağda halktan kopmuş bir sanata inanmıyorum" diyor. İşte o söyleşiden bazı bölümler...

Bir süredir yoğun bakımda tedavi gören usta yazar Yaşar Kemal yaşamını yitirdi. Yaşar Kemal, akciğer enfeksiyonu ve kalp ritim bozukluğu sebebiyle 14 Ocak'ta İÜ İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesine getirilmişti. Şimdi onun 1971 yılında Abdi İpekçi ile yaptığı söyleşiden bir bölümü yayınlıyoruz.

İPEKÇİ — Yaşar, bugüne kadar edebiyatta ne yapmak istedin, bundan sonra ne yapmak istiyorsun?

YAŞAR KEMAL — Ta çocukluğumdan bu yana, kendimi bildim bileli, okur-yazar değilken bile şiir söylerdim. Sonra folklor çalışmaları yaptım. Röportajlar yazdım. Hikayeler, romanlar yazdım. Çalışma tarzım gösteriyor ki, halktan yana, halkla birlikte işini gören bir sanatçıyım. Benim kişiliğimi ve sanatımı halktan ayırmak mümkün değil. Yirmi yedi yaşıma kadar halk içinde, halkla birlikte çalıştım. Yani bir kol emekçisiydim. 1951’de İstanbula geldiğimde, elimde bir kitaplık hikaye vardı. Örneğin, benim dünyaya çıkmış ilk eserim İnce Memed değildir, “Bebek” hikayesidir. Önce Fransızcaya çevrildi, sonra İngilizceye, İtalyancaya, Rusçaya, Romenceye, birçok dillere. Son yirmi yılın dünyada çıkmış birçok hikaye antolojisinde “Bebek” hikayesini de buluruz. 17-18 yaşlarımda bende sol düşünce belirmeye başlamıştı. Sanatım onunla tay gitti, yani paralel. Ben iki şeye inanırım. İki şeyin sonsuz gücüne, sonsuz yaratıcılığına, sonsuz değişimine; halk ve doğa. Sanatımı halkımla birlikte, onun büyük yaratıcılığı ile birlik olarak, onun için yaparım. Politikam da sanatımdan ayrılmaz. Halka kim zulmediyorsa, etmişse, halkı kim eziyor, ezmişse, onu kim sömürmüş, sömürüyorsa, feodalite mi, burjuvazi mi... Halkın mutluluğunun önüne kim geçiyorsa ben sanatımla ve bütün hayatımla onun karşısındayım. Benim sanatım, içinden çıktığım sınıfın yani proletaryanın çıkarlarının emrindedir. Ben etle kemik nasıl biribirinden ayrılmazsa, sanatımın halktan ayrılmamasını isterim. Bu çağda halktan kopmuş bir sanata inanmıyorum.
İPEKÇİ — Evet, edebi çalışmalarına daima halka dönük bir düşünce hakim oldu ve bunu da bir yerde politik düşünce ile birleştirerek yürüttün. Bir ara aktif politikaya da girdin. Sonra da galiba çıktın. Neden girdin, neden çıktın?
YAŞAR KEMAL — 1960 Anayasasından sonra Türkiye İşçi Partisi kuruldu. Bu partiyi kuranlar işçilerdi, sendika liderleriydi. Aşağıdan yukarı kurulan bir partiydi. Bu parti kuruluncaya kadarki bütün çabalarım, çalışmalarım gösteriyor ki, ben bu partiye girmeliydim. Kendimi mecbur saydım. Mehmet Ali Aybarın başkan olduğu bu partiye 1962 yılında girdim. Elimden geldiğince de çalıştım. Benim hiçbir politik ihtirasım olmadı, olmayacak. Bunda kararlıyım. Amma emekçilerin yanında, ölünceye kadar onların hakları için, onların yönetime gelmeleri için sonuna kadar çalışacağım. Benim bütün derdim emekçi sınıfının bizatihi, yüzde yüz yönetime gelmesidir. Sosyalizm, yalnız ve yalnız budur, işçilerin adına herhangi bir tabakanın, bölüğün yönetime el koymasını kabul etmiyorum. Emekçileri sömürenlere ne kadar karşıysam, emekçiler adına iktidara gelmek isteyenlere de aşağı yukarı o kadar karşıyım.
Benim işim, emekçi ile beraber olmaktır. Emekçiler adına iktidara el koymuşlar, sosyalizmi her zaman yozlaştırabilirler, demokrasiyi yozlaştırabilirler. Bilinçlenmiş emekçi, demokrasinin ve sosyalizmin yozlaşmasına hiçbir zaman izin vermez. Çünkü onun çıkarı demokraside ve sosyalizmin uygulanmasındadır. Türkiyede 1950’de halkın oyu ile gerçekleştirmeye çalıştığı demokrasiye ben biçimsel de olsa saygılıyım.
Edebiyat ve Politika / 19.04.1971

[Milliyet gazetesi Genel Yayın Müdürü Sayın Abdi İpekçi’nin “Her Hafta Bir Sohbet” köşesinde yer alan konuşma]