Vakıflar Haftası Açılışı ve Uluslararası Vakıflar Forumu

Vakıflar Haftası Açılışı ve Uluslararası Vakıflar Forumu

Cumhurbaşkanı Erdoğan: (2)- "Cezasız kalan her suç, faili daha da azgınlaştırır. Filistin'de İsrail'in işlediği suçların giderek daha artmasının sebebi budur. İşlenen cinayetlerin, katliamların ve zulmün uluslararası hukuk içinde hesabı sorulmadan, bölged

İSTANBUL (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, cezasız kalan her suçun, faili daha da azgınlaştırdığını belirterek, "Filistin'de İsrail'in işlediği suçların giderek daha artmasının sebebi budur. İşlenen cinayetlerin, katliamların ve zulmün uluslararası hukuk içinde hesabı sorulmadan, bölgede barış ve istikrar arayışları akim kalmaya mahkumdur." dedi.

Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde Cumhurbaşkanlığı himayelerinde düzenlenen Vakıflar Haftası Açılışı ve Uluslararası Vakıflar Forumu'nda yaptığı konuşmada, vakıf müessesinden en çok istifade edildiği yerin şüphesiz Kudüs olduğunu söyledi.

Kudüs'ün bir vakıf hazinesi olduğunu dile getiren Erdoğan, şehrin tarihine bakıldığında Hz. Ömer'den Selahaddin Eyyubi'ye, Osmanlı'dan günümüze kadar vakıfların izinin görüldüğünü anlattı.

Erdoğan, "Bu Suriye'de de böyle değil miydi? Orada da öyleydi. Ama şimdi Suriye, bütün o vakıf eserleri ne oluyor? Yer ile yeksan oluyor. Gerek hayır işlerinde, gerek Mescid-i Aksa'nın İslami karakterinin korunmasında vakıfların çok büyük rolü var." diye konuştu.

Saymakla bitmeyeceğini ama birkaç örneği de konuklarla paylaşmak istediğini dile getiren Erdoğan, Selahaddin Eyyubi'nin Kudüs'ü fethinin ardından, Burak Duvarı'nın yanına kurulan Meğaribe'nin, kendi alanında tek olan bir vakıf mahallesi olduğunu ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "1967 işgali sonrasında bu mahalle, 800 yıllık geçmişiyle birlikte buldozerlerle yok edilmiştir. Bu örnek dahi Filistin sorununun adeta küçük ölçekte bir özetidir. Bir başka önemli vakıf, Hürrem Sultan'ın kurduğu Haseki Sultan İmareti'dir. Bu müessese yüz yıllardır aç ve muhtaçlara yardımlarda bulunuyor. Bugün Mescid-i Aksa'daki İslam Müzesi'ni ziyaret edenler, bu vakfın zamanında yemek dağıttığı kazanları, yardımlardan yararlananların isimlerinin yazılı olduğu o ahşap çizelgeleri görecektir. Aynı şekilde çeşitli aile vakıfları da muhtaçlar ve Doğu Kudüs'ün İslam karakterinin muhafazası için hizmet ediyor." ifadelerini kullandı.

Kudüs'teki tarihi vakıfları, geçmişteki hatıraların yad edilmesinin ötesinde, kendilerini geleceğe taşıyacak kurumlar olarak gördüklerini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

"50 yıldır işgal altında olan Kudüs'te, vakıflarımızı ihya etmek, onları canlandırmak ve güçlendirmek için yoğun çaba sarf ediyoruz. Bizlerin görevi ise Kudüs vakıflara ve oradaki tüm eserlere, tüm gücümüzle destek olmaktır. Bu kavramın içine sadece İslam vakıfları girmiyor. Diğer dinlerin vakıflarını da aynı çerçevede değerlendiriyoruz. İslam idaresindeki Kudüs'te, hangi dine mensup olursa olsun herkesin canı, malı, ibadet hürriyeti, ibadethanesi, örfü, adeti güvence altına alınmıştır. Haçlı Seferlerinde kılıçtan geçirilen Kudüs'ün Yahudi halkı ancak fetihten sonra Müslümanların himayesinde Kudüs'e geri dönebilmiştir. Bizim bugüne ve geleceğe bakışımız da aynı temeldedir."

- "Müslümanlar olarak Kudüs'ü, Mescid-i Aksa'yı sık sık ziyaret etmeliyiz"

Bu tarihi forumun, Kudüs'e hizmet için kurulmuş olan vakıfların güçlendirilmesi noktasında uluslararası çalışmalara ışık tutacağına inandığını belirten Erdoğan, "Şunu bir an olsun aklımızdan çıkarmayalım; işgal altındaki Kudüs'ün gençleri, yaşlıları, yetimleri, engellileri için vakıflar belki de yegane sığınaktır. İbadethaneler, hastaneler, okullar, yetimhaneler, çarşılar, imaretler ancak bu şekilde ayakta tutulabilir. Bu noktada Harem-i Şerif'in himayesinden sorumlu olan Ürdün Kralı 2. Abdullah'a bağlı İslam Vakfı'nın İsrail'in engellemelerine rağmen sürdürdüğü çalışmalara bütün İslam aleminin destek olması gerektiğini özellikle vurgulamak istiyorum." değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, devletin arşivlerinde Osmanlı döneminde var olan tüm vakıfların, arazileri, gelir ve giderleriyle tek tek kayıtlı olduğunu aktararak, tüm araştırmacıları bu imkandan yararlanmaya davet etti.

"Arşivlerimizdeki kayıtların örneklerini son olarak Kudüs'teki tapu çalışmaları için Filistinli kardeşlerimize vermiştik. Uluslararası kalkınma kuruluşumuz olan TİKA vasıtasıyla, Doğu Kudüs'teki ev ve dükkanların restorasyonunu üstleniyor, şehrin tarihi dokusunun korunmasına yardımcı oluyoruz." diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Yüz yıllara dayanan tecrübe ve derinliği yansıtan bu faaliyetleri önümüzdeki dönemde artırarak sürdüreceğiz. Ancak Kudüs konusunun açıldığı her yerde, her platformda ısrarla vurguladığım şu hususu burada tekrarlamak istiyorum. Müslümanlar olarak Kudüs'ü, Mescid-i Aksa'yı sık sık ziyaret etmeliyiz. İstatistiklere baktığımızda hala bu konuda çok ciddi bir eksiğimizin olduğunu görüyorum. 2015 yılında yaklaşık 600 bin Amerikalı, 400 bin Rus, 300 bin Fransız Kudüs'ü ziyaret etmiştir. Müslüman ülkeler arasında en fazla Türkiye'den ziyaretçi gitmiş ama çok ziyaretçi gitti diye havaya girmeyelim. Giden ziyaretçi sayısı ne biliyor musunuz? 26 binde kalmıştır. Ben buradan milletime çağrıda bulunuyorum; yüz binler niçin Türkiye'den Mescid-i Aksa'ya ziyarete gitmesin? Hiç bahane yok, gitmeli. Bu tablonun bize yakışmadığını kabul etmeliyiz. Oradaki kardeşlerimize vereceğimiz en güçlü destek Kudüs'teki varlığımız olacaktır."

- "Filistin meselesinde yıllardır üstünlerin hukuku işliyor"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Filistin meselesine adil bir çözüm bulunmadan bölgede barış ve istikrarın sağlanmasının mümkün olmadığına işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bunun için öncelikle uluslararası hukuka ve alınan kararlara saygı gösterilmesi gerekiyor. Hiç kimse, hiçbir ülke, hukukun üstünde değildir, olamaz ancak Filistin meselesinde yıllardır üstünlerin hukuku işliyor, bunu da böyle görelim. İsrail, çeşitli güçlerden aldığı cesaretle hukuk tanımazlığını ısrarla ve inatla sürdürüyor. Aleyhine alınan onca karara rağmen işgale, zulme, şiddete ve Kudüs'ü Müslümansız yaşamaya ve yaşatmaya devam ediyor. İsrail yönetiminin mevcut uygulamalarının, eskiden Amerika'daki, yakın zamana kadar Güney Afrika'daki siyahilere uygulanan ırkçı ve ayrımcı politikalardan ne farkı var? Batı Şeria'nın dört bir tarafını zehirli bir sarmaşık gibi saran, Filistinli kardeşlerimizin hayatını zindana çeviren, ne yazık ki oradaki anlayış hangi hukukta yer bulabilir? Gazze'ye hala uygulanan kısıtlamaların vicdanda, adalette, insanlıkta yeri olabilir mi? Elbette yok. Peki, İsrail yönetiminin bu gücü nereden geliyor? Çünkü işlediği suçların tüm dünyanın gözü önünde gerçekleştiği ve bu katliamların karşılıksız kalacağını biliyor. Hep söylüyorum, sahilde top oynarlarken İsrail bombalarıyla parçalanan masum çocuk bedenlerinin hesabının hiçbir şekilde kendisinden sorulmayacağını iyi biliyorlar. En temel insan haklarını ayaklar altına alan uygulamaların herhangi bir yaptırımla karşılaşmayacağını da çok iyi biliyorlar. Cezasız kalan her suç, faili daha da azgınlaştırır. Filistin'de İsrail'in işlediği suçların giderek daha artmasının sebebi budur. İşlenen cinayetlerin, katliamların ve zulmün uluslararası hukuk içinde hesabı sorulmadan bölgede barış ve istikrar arayışları akim kalmaya mahkumdur. Çözümün yegane yolu nedir? 1967 sınırları içinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve egemen bir Filistin Devletinin kurulmasıdır. Bunun için de İsrail üzerinde baskı oluşturulması gerekiyor."

(Sürecek)

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :