Üniversite hastaneleri sorunlu:  Hizmet sunumundan vazgeçilmeli

Üniversite hastaneleri sorunlu: Hizmet sunumundan vazgeçilmeli

“Üniversiteler, hizmet sunumundan tamamen vazgeçmelidir” diyen Eğitim Bir-Sen Konya 2 Nolu Şube Başkanı Şenol Metin, Üniversite hastanelerinin ağır borç yükü altında ezildiğini söyledi

Eğitim Bir-Sen Konya 2 Nolu Şube Başkanı Şenol Metin, üniversitelerin yapısı, fonksiyonu ve rektör seçimlerine dair gazetemize önemli açıklamalar yaptı. “Üniversiteler, hizmet sunumundan tamamen vazgeçmelidir” diyen Şenol Metin, Üniversite hastanelerinin ağır borç yükü altında ezildiğini hatırlattı ve YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç'ın 20 Ağustos 2015 tarihli 'üniversite hastanelerinde yaşanan sorunları YÖK'ün veya üniversitelerin tek başına çözebileceği kadar basit olmadığı... ' açıklamasını örnek vererek durumun vehametini ortaya koydu.

ÜNİVERSİTE HİZMET SUNUMUNDAN VAZGEÇMELİDİR

'2023 vizyonunda yükseköğretimi düşünmeye, yükseköğretimin fonksiyonları ile başlamak gerekir' ifadesini kullanan Şenol Metin şunları söyledi: "Üniversite, tüm toplumlarda 3 fonksiyon ifa etmektedir. 1-Araştırma: Bilinen en iyi bilgi üretim metodu 2-Eğitim-öğretim: Varolan bilginin/değerlerin aktarımı 3-Hizmet: Toplumun ihtiyaç duyduğu hizmetlerin sunumu (daha çok sağlık hizmetleri)  Bu üç fonksiyonun her birini, her bir üniversite, farklı düzeylerde önceleyerek yürütmektedir. Yükseköğretim sisteminin her üç fonksiyonu da yerine getirmeye çalışmasının bir odaklanma, öncelik tanımlama sorunu yarattığı hepimizin malumudur. Bu nedenle üniversiteler, hizmet sunumundan tamamen vazgeçmelidir. Özelikle sağlık hizmetinin sunumu olarak tezahür eden bu boyut, gerek bu alanda uzmanlaşmış bulunan sağlık hizmeti sunucuların varlığı nedeni ile gerekse üniversitenin asli fonksiyonu olan araştırma ve eğitim fonksiyonlarını gölgelemesi nedeni ile üniversite, hizmet sunumundan vazgeçmelidir. Ayrıca bilim üretmek ve üretilen bilginin yeni nesillere aktarımı amaçlı olarak kurgulanmış üniversitelerin, mevcut örgütsel yapısı, bu üç fonksiyon arasındaki çatışmaları, çelişkileri yönetecek yeterlilikten yoksundur. Bugün üniversite hastanelerinin içinde bulunduğu finansal kriz, üniversitelerin sağlık hizmeti sunumundan vazgeçmelerinin bir zorunluluk olduğuna dair yeterli veriyi vermektedir. YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç'ın 20 Ağustos 2015 tarihli 'üniversite hastanelerinde yaşanan sorunları YÖK'ün veya üniversitelerin tek başına çözebileceği kadar basit olmadığı... ' açıklaması zaten devlet terbiyesi ile bezenmiş bir imdat çağrısıdır. Yükseköğretim Kurumları,  hizmet sunumundan özelikle de sağlık hizmeti sunumundan vazgeçmelidir. Eğitim-öğretime öncelik vermelidir. Araştırma işlevi için ise spesifik konuya indirgenmiş faaliyet alanı ile özel olarak kurgulanmış örgüt yapısı ile Batıda örneklerini çokça gördüğümüz Araştırma Merkezleri veya Araştırma Üniversiteleri kurulabilir, kurulmalıdır. Ancak bu merkezler/üniversiteler kitlesel eğitim öğretim yapmamalıdır. Araştırma Merkezleri veya Araştırma Üniversitelerinde eğitim öğretim yalnızca nitelikli araştırmacı temininin bir boyutu olarak değerlendirilmelidir. Kısaca araştırma üniversiteleri kesinlikle kitlesel eğitimin sayılarının cazibesine kapılmamalıdır."

img_9591.jpg

SİSTEM EĞİTİM SİSTEMİNE ENTEGRE KURGULANMALIDIR

'Üniversite reformunda bu husus öncelikli olarak değerlendirilmelidir' diyen Eğitim Bir-Sen Konya 2 Nolu Şube Başkanı Şenol Metin, "Yükseköğretim sistemini kimin, hangi örgütsel modelle yöneteceği sorusudur. Halen mevcut koordinatör çatı yapı olarak kurgulanmış ancak koordinasyon boyutunu çoktan aşmış 'Yükseköğretim Kurulu' benzeri bir yapı üzerinden mi yönetilmeli veya 'Yükseköğretim Bakanlığı' kurularak yükseköğretim sistemini bakanlık yapısı üzerinden mi yönetilmelidir? Bu tercihlerin olumlu-olumsuz yönleri detaylı olarak tartışılmalıdır. Yükseköğretim sistemi, eğitim sistemimize entegre bir yapıda kurgulanmalıdır. Eğitim sistemimiz genel kamu yönetimi  sistemimizin  yansıması  olarak bakanlık tarzında bir örgütlenme modeline sahiptir. Dolayısı ile yükseköğretim sistemimiz bakanlık tarzı bir örgütlenme modelini benimsemelidir" ifadesini kullandı.

YÜKSEKÖĞRETİM BAKANLIĞI KURULMALIDIR

Şenol Metin konuşmasını şöyle sürdürdü: “Üniversiteler, 'Yükseköğretim Bakanlığı'nın ana omurgasını ve ana hizmet alanını oluşturmalıdır. İkinci olarak, yükseköğretim sisteminin üst yönetiminin bakanlık olarak örgütlenmesi ve üniversitelerimizin 'Yükseköğretim Bakanlığının' ana hizmet birimlerini oluşturması düşünülebilir. Yükseköğretim Kurulu ise genel kamu yönetiminde örneklerini çokça gördüğümüz Regülatör Yapı (EPDK, RTÜK. vb.) olarak kurgulanmalıdır. Standart belirleyen ve bu standartları denetleyen bir kurul olarak işlev görmelidir. Üçüncü olarak, üniversiteler, eğitim öğretime ağırlık verirken, bir üniversitenin belli bir alanda ihtisaslaşması teşvik edilmelidir. Sosyal Bilimler, Temel Bilimler, Sağlık Bilimleri ve Mühendislik Bilimleri alanında 'İhtisas Üniversiteleri' kurulmalıdır. İstanbul, Gazi. Ankara, Selçuk, Erciyes, Uludağ, Akdeniz Üniversiteleri gibi üniversiteler acilen bölünerek yönetilebilir büyüklüğe indirgenmelidir.”

REKTÖR ÜÇLÜ KARARNAME İLE ATANMALIDIR

Bu sistem üniversitelerimize uymuyor diyen Metin, "Rektör seçim siteminde, üniversitelerimizin çalışma barışını bozan, akademisyenlerimiz arasında husumet üreten, atama makamı için bir bağlayıcılığı olmayan, anlamsız ve faydasız bir yöntem olarak rektörlerin bir kısım öğretim elemanlarınca seçilmesi uygulamasından vazgeçilmelidir. Generallerin, genelkurmay başkanını seçtiği modelin Türkiye'yi nereye getirdiği hepimizin malumudur. Bakanlık müsteşarlarının atanmasında kullanılan üçlü kararname veya vali, genelkurmay başkanı gibi bazı üst düzey bürokratların atanmasında kullanılan 'Bakanlar Kurulu Kararnamesi' uygun bir model olabilir. Hangi model hayata geçirilirse geçirilsin seçim, daha teknik bir tabirle "temayül belirleme' yönteminden vazgeçilmelidir" şeklinde konuştu.

İŞE GÖRE ADAM İLKESİ GÖZETİLMELİ

Şenol Metin, Önlisans, lisans ve lisansüstü düzeylerde eğitim. ilgili fakültelerce verilmelidir. Üniversitenin ana eğitim birimi fakülte olarak kurgulanmalıdır. Yüksekokul, Meslek Yüksek Okulu, Uygulamalı Bilimler Yüksek Okulu gibi bir karşılığı olmayan okul türü tanımlamalarından vazgeçilmelidir. Örneklendirmem gerekirse; Yükseköğretim sisteminde eğitim süresi de dahil olmak üzere müfredatı bile aynı olan hem Turizm Meslek Yüksek Okulu vardır hem Turizm Fakültesi vardır ve bu ayrımın bilimsel bir karşılığı yoktur. Yalnızca lisansüstü eğitim veren üniversiteler kurulabilir, kurulmalıdır. Ancak enstitü modelinde lisansüstü eğitimin verilmesi uygulaması mutlaka terk edilmelidir. Akademik ve idari personel istihdamı norm kadro ilkeleri çerçevesinde 3 ve 5 yıllık projeksiyonlarla yapılmalı, 'işe göre adam' ilkesi hayata geçirilmelidir. Bu alanda standartlar net bir şekilde tanımlanmalı, akademik itibarı zedeleyen kişiye özgü ilanlardan kaçınılmalı, kişisel insiyatif alanı daraltılmalıdır" dedi.

SÖZLEŞME SİSTEMİ KALDIRILMALI

Eğitim Bir-Sen Konya 2 Nolu Şube Başkanı Şenol Metin "İdari personel-akademik personel arasında çatışma üretme potansiyeli, 2547 sayılı Yasanın en defolu yönüdür. Yükseköğretimin idari personelinin atanmasında liyakat ilkesi ile birlikte memur güvenliği ilkesini hayata geçirilmesi için Türkiye genelindeki tüm yükseköğretim idari personeli için 'Yükseköğretim Hizmetleri' sınıfı ihdas edilmelidir. Üniversiteler arası tayin, atama, terfi sistemi 'Yükseköğretim Bakanlığı'nın sorumluluğunda merkezi bir anlayışla gerçekleştirilmelidir. Üniversitelerin yetki alanı bu alanda daraltılmalıdır. Öğretim üyeliği kadrolarında akademik unvanı almak özlük hakları açısından yeterli sayılmalıdır. Sözleşme sisteminden vazgeçilmelidir. Profesörlük unvanı bilimsel eser incelemesi ile olurken, doçentlik unvanının sözlü sınav ile verilmesi kendi içinde tutarsız bir uygulamadır. Bu nedenle doçentlik sözlü sınavı kaldırılmalıdır. Daha ötesi akademik unvana dair bütün sınavlarda nesnellik sağlanamadığı için sözlü sınav sisteminden vazgeçilmelidir. Araştırma görevlisi istihdamında araştırma görevlilerimiz, Araştırmacı mı? Görevli mi? ikileminden kurtarılmalıdır. Batıda örneklerini gördüğümüz Araştırma Asistanı (Research Assistant) ve Öğretim Asistanı (Teaching Assistant) olarak tanımlanmış model iyi bir model olabilir" şeklinde konuştu. Eğitim-Bir-Sen olarak sorunun çözümü konusunda bir dosya hazırladıklarını ve ilgili mercilere sunacaklarını sözlerini ekledi.

M.Ali Elmacı-Memleket