Prof. Dr. Ali Akpınar

Prof. Dr. Ali Akpınar

Umut insanı Akif'in haykırışı: Korkma!

Ölüm yıldönümünde rahmet dualarıyla andığımız Mehmet Âkif Ersoy, bu uyarı ile başlar İstiklâl Marşına. Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen Alsancak…

Peki, hiç düşündük mü neden böyle bir uyarı ile başlar bağrı yanık şair marşına?

Bu soruya cevap verebilmek için Âkif’in bu marşı yazdığı yıllara gitmemiz gerekir. Sekiz asır cihana hükmeden Devlet-i Aliyye, Balkanlar’da yüz binlerce evladını ve çok önemli topraklarını kaybetmiş. Ardından Çanakkale’de 250 bin vatan evladını, çok önemli beyin takımını şehid vermiş. Yirmi yıla yakın kesintisiz savaşların akabinde, Anadolu topraklarına çekilmek zorunda kalan koca imparatorluğun elinde kalan toprakları da işgal edilmiş. Yine büyük şairin deyişi ile Ümmetin kalbi mesabesinde olan Hindistan İngiliz işgaliyle yara almış, Ümmetin beyni mesabesindeki Mısır hançerlenmiş; Ümmetin bedeni olan Anadolu da dört bir yandan işgal edilmişti. Düşmanın ayak sesleri yeni kurulan devletin başkentine/ciğerine gelip dayanmıştı. Anadolu’nun her yanı yaralı, hasta, ihtiyara kalmış, nüfusun çoğu kadın ve çocuklardan oluşmaktaydı. Bu insanların tek atımlık tüfeklerine atacak kurşun şöyle dursun, midelerine atacak lokmaları yoktu. İşte tam da böyle bir dönemde haykırıyordu Âkif, Korkma diyerek.

Âkif, bu haykırışı ile Hz. Peygamberin Hicret Günlerini hatırlıyordu. Mekke Vadisinde müşrik baskısı altında inleyen üç yüz kadar Müslümanı Medine’ye yönlendiren Peygamberimiz, yol arkadaşı olarak Hz. Ebubekir’i yanına almış ve bir gece yarısı, kendi canına kast etmek isteyen kırk kadar çapulcunun kuşatmasını dualarla yararak gizlice Mekke’yi terk etmişti. O, kendisini takip etmek isteyenleri şaşırtmak için, önce Sevr mağarasına sığınmış ve üç gün üç gece orada beklemişti. Peşine düşenler iz sürerek mağaranın ağzına kadar gelmişler, eğilseler içerdeki Peygamber ve arkadaşını görebilecek kadar yaklaşmışlar, bu sırada müşriklerin konuşmalarını dinleyen Hz. Ebubekir, Allah’ın Rasülüne bir şey olacak diye telaşlanmış, işte tam bu sırada peygamberimiz arkadaşını «Üzülme, Allah bizimledir» diye teselli etmiş ve rahatlatmıştı.

Nitekim bu husus ayette şöyle açıklanmaktadır:

Ona (Muhammed'e) yardım etmezseniz, bilin ki, inkâr edenler onu Mekke'den çıkardıklarında mağarada bulunan iki kişiden biri olarak Allah ona yardım etmişti. Arkadaşına (Ebu Bekir'e) «Üzülme, Allah bizimledir» diyordu; Allah da ona güven vermiş, görmediğiniz askerlerle onu desteklemiş, inkr edenlerin sözünü alçaltmıştı. Ancak Allah'ın sözü yücedir. Allah güçlüdür, hakimdir. (9/40) 

Ufuk ve Umut Peygamberi, tedbiri elden bırakmamak için gizlice çıkıp mağaraya sığınmışken, kendisini takip eden düşmanın ayak sesleri mağaranın kapısına kadar gelmişken böyle diyordu. İşte Âkif de o Umut Peygamberinin uyarısını hatırlatarak marşına başlıyordu. Korkma!

Düşmanın ayak sesleri, kapına gelmişse de korkma! Sen O’nun yolunda olursan, O seninle olacak ve seni yardımsız bırakmayacaktır! Korkma O’nun yolunda olmaya ve o yolda yürümeye devam et! Allah’ın yardım ve zafer günleri yakındır! Korkma, ümidini ve cesaretini yitirme ki izzetinden olmayasın!

Umutların tükendiği yerde umut olan şairimize rahmet dilerken, o ruhu yaşatanları selamlıyoruz.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.