TYB’de Cengiz Aytmatov ve Mankurtluk Konuşuldu

TYB’de Cengiz Aytmatov ve Mankurtluk Konuşuldu

Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi Ramazan dolayısı ile ara verdiği etkinlik takvimine Cengiz Aytmatov’un Eserlerinde Ötekileşme Sorunu ve Kendine Dönüşüm Yolları konusu ile devam edildi.

 

Prof. Dr. Ramazan Korkmaz’ın konuşmacı olarak katıldığı toplantı Kılıçarslan Konferans Salonunda gerçekleştirildi.

Eserin yazıldığı dönemde ülkede hüküm süren rejime dikkat çeken Prof. Dr. Ramazan Korkmaz, bu dönemde kimliklerini kaybetmeye başlayan Kırgızların ayakta kalabilmeleri için Cengiz Aytmatov’un yazdığı eserlerle büyük mücadele verdiğini söyledi.

Mankurt tabirinin Aytmatov’un “Gün Uzar Yüzyıl Olur” kitabında anlatılan bir hikaye olduğunu söyleyen Prof. Dr. Korkmaz, acımasız ve kan dökücü bir topluluk olan Juan Juanlar ile Naymanlar arasında yapılan bir savaş sonrası esir düşen Colaman’ın başına gelenler anlatılmaktadır.

Bir Nayman yiğidi olan Colaman’ın babası kahraman bir kişi olan Dönenbay’ın oğludur. Anası ise Nayman Ana’dır. Savaş sonrası Juan Juanlara esir düşen Colaman güçlü yapısı ile dikkat çeker ve öldürülmez. Juan Juanlar tarafından geliştirilen ve güçlü esirler üzerine uygulanan bir işkence türüne tabi tutulur. Saçları kazındıktan sonra başına tuz döküldükten sonra yeni kesilmiş devenin derisi geçirilir ve sıkıca bağlanır. Kafasını yere sürterek deriden kurtulmasını önlemek için de boynuna bir boyunduruk takılır, elleri de arkadan bağlanır. Güneşe bırakılan bu kişinin başındaki deri kurudukça beyni sıkar. Aynı zamanda kazınan saç da çıkmaya başlar. Ancak dışarıya doğru çıkamayan saç kafanın içine doğru uzar.

Bu işlem sırasında esire sürekli telkinler yapılarak kimliği ve geçmişi unutturulur. Kendisine yeni bir kimlik verilir. İşkence sonuçlandığı zaman kişi yeni kimliğini benimsemiş hale gelir. Colaman’da aynı işlemler sonrası kimliğini kaybeder ve efendisine sadık bir çoban haline gelir. Nayman Ana ise oğlundan ümidini hiçbir zaman kesmez. Sürekli onu arar. Bir gün bir kervancı Nayman Anaya oğlu Colaman’ı gördüğünü söyler. Nayman Ana hemen devesini hazırlar ve yola çıkar. Birkaç günlük bir yolculuktan sonra da oğlu Colaman’ı bulur.

Oğlunun yanına varan Nayman Ana, ona geçmişini hatırlatmak ister ancak Colaman bir türlü bunu kabul etmez. Çünkü yapılan işkence sonrası hafızası tamamen silinmiştir. Ana, baba, evlat gibi kelimeler Colaman’ın hafızasında bir karşılık bulamamaktadır. Gece oğlunun yanında kalan Nayman Anayı ertesi günü Colaman’a azık getiren kişi görüp efendisine söylemiştir. Olayı öğrenen efendi Colaman’ın yanına gelerek misafirinin kim olduğunu öğrenmiş ve onun öldürülmesi gereken bir düşman olduğunu kahramanımızın kafasına sokmuştur. Akşamüzeri tekrar Colaman’ın yanına gelen Nayman Ana oğlu tarafından okla vurularak öldürülmüştür. Oklandığı sırada deveden düşen Nayman Ananın başında bulunan tülbendi bu sırada beyaz bir kuşa dönüşmüş ve Colaman’ın babası Dönenbay’ın ismini söylemeye başlamıştır. Bugün dahi bu kuşun öterken Dönenbay diye ses çıkardığı söylenir.

 Romanda olay Sarı Özbek Bozkırında bulunan Boranlı İstasyonunda geçmektedir. Gün Olur Asra Bedel” romanında olay Sarı Özbek bozkırında,  kimsenin pek uğramadığı Boranlı’da geçmektedir. Boranlı istasyonunda çalışan Yedigey, çok yakın dostu Kazangap’ın öldüğü haberini alır. Buna çok üzülen Yedigey, Kazangap’ın çocuklarına haber verir ve dostunun gelenek ve göreneklerine göre defnedilmesi için çalışır. Çünkü Kazangap da milli değerlerine bağlı ve atasını bilen biridir. Bu sebeple de Yedigey’e Ata-Beyit mezarlığına gömülmeyi vasiyet etmiştir.

Yedigey, yakın dostunun Boranlı’ya 30-35 km uzaklıktaki Ata-Beyit mezarlığına gömülmesini istemektedir. Çünkü orada mankurtlaştırılan oğlu Colaman’ı kurtarmaya çalışırken ölen Nayman Ana yatmaktadır. Tabi Sarı Özbek bozkırında bu mesafe, çok zahmetli bir yolculuk anlamına geliyordu. Kazangap’ın Rus okullarında yetişmiş oğlu Sabitcan bütün bu zahmetlerin gereksiz olduğunu söyler. Zira babasının vasiyetine değer vermeyecek kadar özüne yabancılaşmıştır. Bu sebeple de Yedigey, Sabitcan ile bir tartışmasında Sabitcan’ın bu duyarsızlığına sinirlenir ve “Mankurtsun sen! Mankurtsun sen!” diye bağırır.

İnsanların kimliklerinden koparılıp başka bir kimliğe bürünmeleri için bazı belleklerin unutturulması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Ramazan Korkmaz bunların Deneyimsel Bellek, Nesneler Belleği, İletişim Belleği ve Kültürel Bellek olduğunu söyledi.

Konuşmasının sonunda bazı resimler gösteren Prof. Dr. Ramazan Korkmaz, Erdebil’de Şah İsmail’in komutanlarının birisine ait bir mezar taşında bulunan Kayı işaretini gösterdi. Ve bunun kültürel ve nesneler belleğine ait bir işaret olduğunu söyledi.

Programın sonunda TYB Konya Şubesi Başkanı Prof. Dr. Hayri Erten tarafından Prof. Dr. Ramazan Korkmaz’a bir plaket verildi.

Programa NEÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı ve TYB Konya Şubesi Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Çaycı, Aydınlar Ocağı Başkanı Mustafa Güçlü, TYB Konya Şubesi Yönetim Kurulu Üyeleri ve takipçileri katıldı.