"Türkiye, su azlığı yaşayan bir ülke"

"Türkiye, su azlığı yaşayan bir ülke"

DSİ verilerine göre, kişi başına düşen yıllık su miktarına göre su azlığı yaşayan bir ülke konumunda bulunan Türkiye'de, gelecek nesillere sağlıklı ve yeterli su bırakılabilmesi için kaynakların çok iyi korunup akılcı kullanılması gerekiyor- WWF Türkiye:

İSTANBUL (AA) - ANDAÇ HONGUR - Devlet Su İşleri (DSİ) verilerine göre, kişi başına düşen yıllık su miktarına göre "su azlığı yaşayan bir ülke" konumunda bulunan Türkiye'de, gelecek nesillere sağlıklı ve yeterli su bırakılabilmesi için kaynakların çok iyi korunarak akılcı kullanılması gerekiyor.

AA muhabirinin 22 Mart Dünya Su Günü dolayısıyla derlediği bilgilere göre, tatlı su kaynakları gezegen üzerindeki su kaynaklarının sadece yüzde 2,5'ini oluşturuyor. Bütün tatlı su kaynaklarının yüzde 68'inden fazlası buz ve buzulların içinde, yüzde 30'u ise yer altında bulunuyor. Nehirler, göller gibi tatlı su kaynakları, dünyadaki toplam suyun yalnızca yüzde 1'ini oluşturuyor.

Yeterli ve iyi kalitede suyun varlığı, tatlı su ekosistemlerinin, insanlığın, gıda güvencesinin ve sürdürülebilir kalkınmanın temel unsuru olarak gösterilirken, dünyada yaklaşık 700 milyon insan 43 farklı ülkede su kıtlığı çekiyor, 2,7 milyar insan ise yıl içerisinde en az 1 ay su kıtlığı yaşayan havzalarda yaşamını sürdürüyor.

DSİ verilerine göre, Türkiye'de, kişi başına yılda bin 519 metreküp civarında su düşüyor. Kişi başına düşen yıllık su miktarına göre Türkiye, su azlığı yaşayan bir ülke konumunda bulunuyor. Kısaca Türkiye, su zengini bir ülke değil.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2030 yılı için nüfusun 100 milyon olacağını öngörüyor. Bu durumda 2030 yılı için kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı bin 120 metreküpe düşecek. Ayrıca bütün bu tahminler mevcut kaynaklarının 20 yıl sonrasına hiç tahrip edilmeden aktarılması durumunda söz konusu olabilecek. Bu sebeple Türkiye'nin gelecek nesillerine sağlıklı ve yeterli su bırakabilmesi için kaynakların çok iyi korunup, akılcı kullanılması lazım.

- "Su kaynakları her geçen gün kirleniyor"

Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Türkiye'nin raporlarına göre, tarım, yüzde 70'in üzerinde payla en fazla su kullanan sektör olurken, tarımsal faaliyetler için kaynaklardan aşırı su çekilmesi ve suyun verimli kullanılmaması gibi nedenlerle birçok tatlı su ekosistemi, ekonomik ve ekolojik değerini yitiriyor.

Su kaynakları, evsel, endüstriyel ve tarımsal atıklarla her geçen gün daha da kirlenirken, Türkiye'deki belediyelerin 296'sının atık su arıtma tesisi bulunuyor. Kirlenen su kaynakları yalnız biyolojik çeşitliliği değil, aynı zamanda geçim kaynakları suya bağlı olan çok sayıda insanı da doğrudan etkiliyor. Büyük Menderes Nehri, Eğirdir Gölü, Bafa Gölü, Tuz Gölü, Gediz Deltası, Uluabat Gölü, Beyşehir Gölü, Eber Gölü, Burdur Gölü ve Göksu Deltası kirlilikten etkilenen sulak alanların bazıları olarak sıralanıyor.

Dünya genelinde görülen, su miktarı ile nüfusun oransal dağılımı arasındaki eşitsizlik sorunu Türkiye'de de mevcut. Havzalardaki akış miktarı ile bu havzalardan faydalanan nüfus arasında orantısızlıklar bulunuyor.

- Öneriler

Su ayak izi, bireylerin tüketimlerinin kendi yaşadıkları coğrafyadan farklı olarak dünyanın başka bir yerindeki su kaynağı üzerindeki etkisini ortaya koyan önemli bir gösterge olarak görülüyor. Suyun sınırlı ve ikame edilemeyen bir doğal kaynak olduğunun bilinciyle bireyler, günlük su tüketimlerinin ötesine geçerek tatlı su kaynakları üzerinde miktar ve kalite açısından yarattıkları etkiyi anlayabiliyor. Su ayak izi ülke ölçeğinde hesaplanabileceği gibi havza bazında veya ürün, birey, şirket ölçeklerinde hesaplanıyor.

Türkiye'de bir kişi, içme ve kullanma suyu amaçlı olarak günde yaklaşık 216 litre su tüketirken, su ayak izinin azaltılması için bireylere yönelik öneriler şöyle sıralanıyor:

"Bireyler, su ayak izlerini ölçmeli, su kaynakları üzerinde yarattıkları gerçek etkinin farkına varmalı, küçük değişikliklerle büyük farklar yaratmak için daha iyi yaşama alışkanlıklarını benimsemelidir. Örneğin, sürdürülebilir üretim süreçleriyle üretilen sertifikalı ürünleri tercih ederek ve evsel su kullanımında su tasarrufunu bir alışkanlık haline getirerek su ayak izini azaltmada önemli adımlar atabilirler. İhtiyacın üstünde tüketimden kaçınmalıdırlar. Her atığın çöp olmadığının farkında olmalı ve geri dönüşebilir atıkları uygun şekilde ayrıştırmalılar. Enerji ve su tasarrufu sağlayan ürünleri tercih etmeliler. Su kaynakları konusunda çalışan sivil toplum kuruluşlarına destek vererek ortak çabaya katkı sağlamalılar."

- Suyun korunması önemli

TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç da açıklamasında, iklim değişikliğinin Türkiye'yi de yakından ilgilendiren bir konu olduğunu söyledi.

Geçen yıl yaz aylarında yaşanan aşırı iklim olayları ile iklim değişikliğinin etkisini Türkiye'de de hissetmeye başladıklarını belirten Ataç, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bitki örtüsünün, toprağın, nehirlerin ve göllerin bozulması sellerin, kuraklığın, su kirliliğinin şiddetini ve etkisini daha da artırıyor. Ekosistemlerimizi ihmal ettiğimizde, hayatta kalmak ve gelişmek için ihtiyacımız olan suya erişimimizi zorlaştırıyoruz. Doğa temelli çözümler birçok su sorununu çözme potansiyeline sahiptir. Bu kapsamda yeni ormanlar oluşturulması, nehirlerin taşkın yataklarına yeniden bağlanması ve sulak alanların iyileştirilmesi su döngüsünü yeniden dengeleyecek ve hayatı olumlu etkileyecektir.

İklim değişikliğinin etkisi ile ülkemize düşen yağışın yüzde 40'a varan oranlarda azalacağı ön görülüyor. Türkiye artan nüfusu ile su kıtlığı çeken ülke haline gelebilir. Aşırı kullanım nedeniyle kurak günlerin sigortası olan yer altı suları azalıyor. Bu bakımdan suyun korunması gereken bir varlık olarak değerlendirilmesi gerekiyor. Su varlığını korumak için mevcut kanun ve yönetmeliklerin geliştirilmesi lazım. Öncelikle suyu korumayı ve geliştirmeyi hedefleyen bir su kanununun yasalaşması gerekiyor."

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :