"TRT World Forum"

"TRT World Forum"

Başbakan Yıldırım: (2)- "Merkezi hükümet tarafından geri alınan bölgelerde örneğin DEAŞ'tan alınan Musul ve peşmergeden alınan Kerkük'te, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi'nin baskıyla, şiddetle, oldu bittiyle değiştirdiği demografik yapının, bölgenin tarihi d

İSTANBUL (AA) - Başbakan Binali Yıldırım, "Merkezi hükümet tarafından geri alınan bölgelerde örneğin DEAŞ'tan alınan Musul ve peşmergeden alınan Kerkük'te, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi'nin baskıyla, şiddetle, oldu bittiyle değiştirdiği demografik yapının, bölgenin tarihi derinliğine uygun olarak eski haline döndürülmesi konusunda da merkezi Irak yönetiminin gerekli hassasiyeti göstermesini bekliyoruz." dedi.

Başbakan Yıldırım, Conrad Bosphorus Otel’de düzenlenen AA'nın global iletişim ortağı olduğu "TRT World Forum"un açılışında yaptığı konuşmada, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, İslam düşmanlığı ve diğer ayrımcılıkların, insanları ötekileştirdiğine ve toplumları daha bölünmüş ve kırılgan hale getirdiğine işaret etti.

Bu tür eğilimlere karşı hep birlikte karşı konulması, saygıyı ve hoşgörüyü temel alan değerler üzerinde yükselen kapsayıcı bir dilin mutlaka geliştirilmesi gerektiğini aktaran Yıldırım, "Şiddete varan aşırıcılık ve radikal ideolojileri besleyen eğilimlere asla fırsat vermemeliyiz." diye konuştu.

Avrupa'da göçmen ve yabancı düşmanlığı akımının son yıllarda siyasi alanı da adeta etki altına aldığını gördüklerini kaydeden Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu, bizim esasen bir süreden beri gündeme getirdiğimiz endişeleri de teyit ediyor. Bu gelişmeleri dikkate alarak Türkiye, kapsayıcı ve kucaklayıcı politika anlayışını sürdürmeye devam ediyor. Her ne kadar Suriye'nin derdiyle dertleniyorsak, Arakan'ın derdini de ihmal etmiyoruz. Filistin'in yardımına ne derece koşuyorsak, Somali'nin yardımına da koşuyoruz. Bakın; şu son terör hadisesinin ardından Somalili kardeşlerimizi Türkiye'ye getirerek, tedavilerine başladık. Dolayısıyla faaliyetlerimiz Türkiye olarak kendi topraklarımızla sınırlı değil. Dünyanın neresinde insanların başına bir bela gelse, bir felaket gelse yardıma ihtiyacı olan kim varsa zaman kaybetmeden oraya Türkiye, hayır kurumlarıyla, Kızılay'ıyla, AFAD'ıyla, TİKA'sıyla, bütün sivil toplum örgütleriyle hemen hazır ve nazır olarak yetişiyor. Bir anlamda Türkiye yaptıklarıyla dünyanın vicdanı olmaya devam ediyor. Nerede kanayan bir yara varsa medeniyetimizin, değerlerimizin bize yüklediği tarihsel sorumluluğu yerine getiriyoruz."

- "Müreffeh bir Suriye'nin inşası yolunda atılacak her adımın destekçisi olmaya devam edeceğiz"

Tarihi sorumlulukla yaklaştıkları coğrafyalardan birisinin de Orta Doğu ve Suriye olduğunu dile getiren Yıldırım, şöyle konuştu:

"7 yıldır yaşanan iç savaşa rağmen ne yazık ki Suriye'de hala siyasi bir çözüm zemini ve çatışmasızlık sağlanabilmiş değildir. Bunun yanında büyük bir insani kriz de devam etmektedir. Türkiye olarak hangi dinden, hangi kökenden olursa olsun Suriyeli komşularımıza kapımızı sonuna kadar açtık, hep destek olduk. Sorunun çözümü için her türlü insani ve siyasi gayreti gösterdik, göstermeye devam ediyoruz. Şu anda ülkemizde üç milyonun üzerinde Suriyeli sığınmacı var, bunlara ev sahipliği yapıyoruz. Kalıcı bir ateşkesin sağlanması ve barışın tesisi için Rusya, İran ve Türkiye olarak Astana sürecini başlatmış bulunuyoruz. Bu girişimlerimizi Birleşmiş Milletler şemsiyesinde Cenevre sürecine de taşımış bulunmaktayız. Astana'da varılan mutabakat çerçevesinde en son olarak Suriye İdlip bölgesinin güvenliğinin sağlanması ve oradaki çatışmaların sonlandırılması için biz, Rusya ve İran'dan oluşan bir güvenlik çemberi oluşturma çalışmalarına başladık. Toprak bütünlüğü esasına dayanan, halkın demokratik taleplerine saygı gösteren, istikrarlı, müreffeh bir Suriye'nin inşası yolunda atılacak her adımın destekçisi olmaya devam edeceğiz."

- "Irak Hükümeti'nin anayasal egemenliğini tesis etmek üzere attığı adımlar yerindedir"

Başbakan Yıldırım, Türkiye'nin Irak konusunda da tutumunun açık ve net olduğunu, Irak'ın toprak bütünlüğüne, siyasi birliğinin muhafazasına büyük önem verdiklerini ifade etti.

Uluslararası toplumun ikazlarına rağmen Kuzey Irak'ta, Irak Anayasasını açıkça ihlal eden ve meşru olmayan bir referandum gerçekleştiğini hatırlatan Yıldırım, şöyle dedi:

"Irak Hükümeti'nin kendi ülkesinin sınırları içerisinde anayasal egemenliğini tesis etmek üzere attığı adımlar yerindedir ve destekliyoruz. Türkiye olarak bu konuda bizim de atabileceğimiz adımlar mevcuttur, bunları da birer birer hayata geçiriyoruz. Hava sahamızı kapattık, sınır kapılarının merkezi yönetime devredilmesi sürecini başlattık. Dolayısıyla Irak'ın toprak bütünlüğü içerisinde bütün etnik grupların bir arada yaşayacağı bir Irak geleceği konusunda kararlılığımızı sürdürüyoruz. Merkezi Hükümet tarafından geri alınan bölgelerde, örneğin işte DEAŞ'tan alınan Musul ve Peşmerge'den alınan Kerkük'te, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi'nin baskıyla, şiddetle, oldu bittiyle değiştirdiği demografik yapıyı, bölgenin tarihi derinliğine uygun olarak eski haline döndürülmesi konusunda da merkezi Irak yönetiminin gerekli hassasiyeti göstermesini bekliyoruz."

Birinci Dünya Savaşı sonrasında Kerkük ve Musul'un özel statüye sahip bölgeler olduğunu hatırlatan Yıldırım, "Bu bölgelerin demografik yapısı birçok etnik unsurdan oluşmaktadır ama esas itibarıyla üç etnik unsur vardır: Türkmen, Arap ve Kürt nüfus. Dolayısıyla bölgede eğer huzur olacaksa, barış olacaksa, istikrar olacaksa bu etnik yapının korunması ve burada adil bir yönetişimin hayata geçirilmesi hayati öneme sahip; bölgenin istikrarı ve geleceği için bunu önemsiyoruz ve üzerinde duruyoruz." dedi.

- "Bugün hiçbir ülke DEAŞ'la mücadelede Türkiye'nin gösterdiği başarıyı tek başına gösterememektedir"

Nerede ve hangi isimle çıkarsa çıksın terörü insanlık düşmanı olarak gördüklerini belirten Yıldırım, terörün insanlığın baş belası olduğunu vurguladı. Yıldırım, terörün her yerde "ama", "fakat" demeden, ayrım yapılmadan lanetlenmesi gerektiğini, küresel iş birliğiyle terörün üzerine şiddetle gidilmesi gerektiğini aktardı.

Başbakan Yıldırım, Türkiye'nin DEAŞ'la Mücadele Küresel Koalisyonu'na aktif katkı vermeye devam ettiğini belirterek, "Fırat Kalkanı ile 2 bin kilometre karelik bir alanı DEAŞ'tan tamamen temizledik ve buraya Suriyeli kardeşlerimizin dönüp yerleşmesini sağladık. Bölgede bu Fırat Kalkanı Harekatı'yla 3 bin 600'ün üzerinde DEAŞ terör mensubunu etkisiz hale getirdik. Bugün hiçbir ülke DEAŞ'la mücadelede Türkiye'nin gösterdiği başarıyı tek başına gösterememektedir. Bununla da kalmadık, 4 bin 500 DEAŞ terör elemanını tutukladık, cezaevine koyduk ve 50 binden fazla yabancı savaşçının ülkemiz üzerinden bölgeye geçmesine engel olduk." ifadelerini kullandı.

Yabancı savaşçılar konusuna değinen Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Terörün ve özellikle yabancı savaşçıların gelişmiş ülkelerden gelerek bölgeye geçmelerinin üzerinde önemle durmak gerekir. Bu ülkelerde ne eksik? Refah yüksek, gelişmişlik tamam, her şey tamam ama orada insanlar kalkıyor, o rahatı bırakıyor Suriye'ye geliyor, Irak'a geliyor orada savaş yapıyor, terör faaliyeti yapıyor, kendine göre cihat yapıyor ve burada farklı dinden insanlar da var. Sadece bunlar Müslüman değil, Hristiyan’ı da var Yahudi’si de var dinsizi de var. İşte insanlığın düşünmesi gereken nokta bu. Nerede yanlış yaptık? Küresel adaleti sağlayamadık. Ağabeylik yapan, liderlik yapan ülkeler üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getiremedi. Dolayısıyla hem refah dağılımında hem küresel adalette hem de kalkınmışlık seviyesinde açık uçurum kapanacağına gittikçe büyüdü. Bu da terörün yayılması, terörün adeta patlaması için uygun bir küresel ortam oluşturdu."

Birleşmiş Milletler'in, yıllardan bu yana devam eden Afganistan, Filistin, Kıbrıs, daha birçok bölgedeki sorunlara çözüm üretemediğini de işaret eden Yıldırım, şöyle konuştu:

"Bugün Birleşmiş Milletler yıllardan beri devam eden Afganistan, Filistin, Kıbrıs ve daha birçok bölgedeki sorunlara çözüm üretebiliyor mu? Üretemiyor. Neden? Çünkü taraf tutuyor. BM Güvenlik Konseyi'nin 5 biraderi var. Bu 5 biraderin bir tanesi birilerinden taraf oluyor, tek başına bütün çözümü tıkıyor. Öbürü de ona karşı başka bir bölgedeki sorunda taraf oluyor, o da tıkıyor . Dolayısıyla sorunlar çözülmüyor. Sorunların torunlara havalesi devam ediyor. Böyle bir yere varamayız. Sorunları torunlara havale ederek barışın tesis edildiği, güvenli, küresel kardeşliğin sağlandığı bir dünya kuramayız. Onun için Cumhurbaşkanımız ısrarla diyor ki 'Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi değişmelidir, reforma tabi tutulmalıdır'. Bu veto sistemi, daimi üyelik bu konuların gözden geçirilmesi lazım. Artık şartlar 1948'deki şartlar değildir, 200'e yakın ülke vardır ve küresel gelişmeler, iletişim adeta dünyamızı bir köy haline getirmiştir. Dünyanın hangi köşesinde olursa olsun herkes ister az gelişmiş, ister çok gelişmiş her an her olayı öğrenme imkanına sahiptir."

(SÜRECEK)




AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :