Topkapı Sarayı Müzesi Başkanı, İslam’da Şehirleşmeyi Anlattı

Topkapı Sarayı Müzesi Başkanı, İslam’da Şehirleşmeyi Anlattı

Hz. Mevlana’nın 745. Vuslat Yıl dönümü Uluslararası Anma etkinlikleri kapsamında, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünce bu yıl ikincisi düzenlenen “Şehir, Şehirli İlişkisi ve Şehirlerin Manevi Mimarları” konulu şöylesi gerçekleştirdi.

Konya’nın yetiştirdiği büyüklerden Hacıveyiszade Mustafa Efendinin de torunu olan Küçükaşçı, Türk tarihçi ve akademisyen kimliğiyle, Konya tarihi ve kültürüne yönelik birçok çalışması buluyor.

Konuşmasına dedesi Hacıveyiszade Mustafa Efendinin anılarıyla başlayan Küçükaşçı, özlem duyduğu eski Konya’ya dedesinin insanlarla selamlaşmasını çok görmek istediğini, kiminle konuşsa, sadece Konya’da değil, İstanbul’da bile, dedesinin galata köprüsünün üzerinde, yeni caminin önünde selamlaştığına dair anlatanlar olduğunu, selamın yayılması ve selam denince aklına dedesinin geldiğini söyledi.

topkapi-sarayi-muzesi-baskani-islamda-sehirlesmeyi-anlatti-1.jpg

‘MESCİD-İ NEBEVİ'YE İLK KÜLLİYEDİR’

İslam’da şehirleşmenin Peygamber Efendimizden örnek alınarak, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde nasıl geliştiği dair bilgiler veren Küçükaşçı konuşmasında şunları kaydetti: “Hz. Peygamberin sünnetini yaşamak demek şehirli olmak, şehirli hayatı yaşamak, modern tabirle medeni hayat yaşamak demektir. Peygamber Efendimiz hicret ettikten sonra ilk olarak Yesribe, Medine tül Münevvere ismini verdi. ‘Medine’ kelimesi aynı zamanda şehirde yaşamaya, şehir hayatını tanzim etmekle çok doğrudan ilgili olan bir husustur. Bu bakımdan Peygamber Efendimiz Medine-i Münevvere gittikten sonra ilk olarak Mescid-i Nebevi'yeyi inşa etti. Mescid-i Nebevi'ye bizim kültürümdeki ilk külliyedir. Orası sadece ibadet edilen yer değil, Peygamber Efendimizin ikametgahı, heyetlerin karşılandığı, adalet işlerinin yürütüldüğü, savaşlarda yaralananların tedavisinin yapıldığı, geçici cezaların verildiği fonksiyonel tarafı bulunmaktadır. İslamiyet’te şehirli hayatı yaşamak, peygamberimizin sünnetine bağlı olmak, bize namaz kılmayı, abdest almayı gerektiriyor. Bu nedenle abdest ihtiyacımızı giderecek müesseseleri de yapmaya çalışmışız. Peygamber Efendimiz bize örnek bir külliye kurdu. Örnek bir şehir kurdu ve ondan sonra bunun her tarafa yayılmasını, bütün dünyaya örnek olmasını istedi.” dedi.

‘FATİH, İSTANBUL’U KONYA’YI ÖRNEK ALARAK KURDU’

Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’da uyguladığı şehirleşme mantığına da değinen Küçükaşçı: “Fatih, 1459’da ulema ve devlet adamlarına talimat vererek, Osmanlı medeniyetinin izlerini İstanbul’da yaşatmak için farklı bölgelerde, mektep, medrese, mescid, cami gibi eserleri yaptırmalarını ve buralarda mahalleler oluşturmalarını istemiş. Bugün İstanbul’a gittiğinizde, Eyüp ve çevresi, Koca Mustafa Paşa, Atik Ali Paşa, Gedik Paşa, Mahmut Paşa gibi semtlerde, Fatih’in devlet adamlarının isimleri olduğunu görüyoruz. İstanbul, Bizans döneminde yedi tepe üzerine kurulmuştu. Osmanlılar bu yedi tepenin üzerine birer eser koymuşlardır. Bunların en önemlisi İstanbul’a hakim bir yerde olan, Osmanlıların zeytinlik dediği, bugünkü Zeytinburnu, Topkapı Sarayı’nın bulunduğu Sarayburnu’ndan, Zeytinburnu’na kadar olan yere Fatih, Topkapı Sarayını yaptırıyor. Osmanlı devletinin yönetim merkezi ve padişahların evi olarak kullanılıyor. Fatih Sultan Mehmet, Peygamber Efendimizin Medine-i Münevvere yaptığını esas alarak, zamanının şartlarına göre, Peygamber Efendimize bağlılığını göstermek suretiyle bu anlayışı sürdürdüğünü” söyledi. Konya’nın, Fatih’in İstanbul’u kurarken örnek aldığı şehirlerden birisi olduğunu ifade eden Küçükaşçı, Fatih’in hocası olan Molla Fenari’nin, Sadreddin Konevi’nin öğrencisi olduğunu ve Sadreddin Konevi’nin benimsediği kültürün Anadolu’da yaşamasına en büyük katkıda bulunanlardan birisi olduğunu söyledi.

topkapi-sarayi-muzesi-baskani-islamda-sehirlesmeyi-anlatti-2.jpg

‘MEVLANA KONYA’NIN ŞEHİRLEŞMESİNE KATKIDA BULUNDU’

Konya’daki Selçuklu ve Osmanlı dönemi şehirleşmesine de değinen Küçükaşçı, “Sadreddin Konevi’nin yaşadığı bölgede onun adını taşıyan bir mahalle oluştuğu, yine anıt alanı civarında Amber Reis, Selçuklu döneminin önemli devlet adamlarından Sahib Ata gibi o zamanki Konya’ya baktığımız zaman devlet adamı, alim veya bir mutasavvufun etrafında mahalleler oluşmuş. Böylelikle Konya’nın hem şehirleşmesi gerçekleşmiş, hem de Türkleşip, İslamlaşması gerçekleşmiş. Bu bizim şehir kültürümüzün oluşmasının temel hareket noktalarından bir tanesi olmuştur. Hz. Mevlana Konya’ya gelmiş ve Konya’nın şehirleşmesine en büyük katkıyı sağlamış. Şunu da özellikle belirtmek isterim ki, Moğollar, İran ve aşağı bölgelerde yapmış oldukları tahribatı Anadolu’da yapmamışlar. Belki de bunu yapmama sebeplerinin başında Hz. Mevlana gibi bir takım insanların onlarla kurmuş oldukları iyi ilişkilerle doğrudan ilgilisi olduğunu düşünüyorum. Konya’yı gezdiğinizde ayakta olan Karatay Medresesi ve Sırçalı Medrese gibi Selçuklu eserleri, Moğolların hüküm sürdüğü dönemde yapılmış eserlerdir ve buralar düşman istilası görmemiştir. Hz Mevlana’nın Konya’ya bıraktığı izler arasında, Ateşbazı Veli, Tavus Baba, hepsi birer mahalle oluşturmuş. Hz. Mevlana bir anlamda Konya’nın şehirleşmesine katkıda bulunmuş. Hz. Mevlana, sadece Konya’nın kültürüne, irfanına insanlarının yetişmesine katkıda bulunmamış, aynı zamanda Konya’nın şehir olarak yaşayacağını, Meram’da yaşamanın sağlıklı bir şey olduğunu, iyi hayatın meramda yaşanacağını kendisi bizzat giderek göstermiştir.” dedi.

‘TÜRK MİLLETİNDE PEYGAMBER SEVGİSİ EN ÜST SEVİYEDEDİR’

Konuşmasının son bölümünde Türk kültür tarihine de değinen Küçükaşçı, “Hz. Mevlana deyince aşk kelimesini bir araya getiriyoruz. Aslında ilahi aşk Türk milletinde Peygamber sevgisi, İslamiyet’i kabul etmiş olan milletler içerisinde en üst seviyeye ulaşmıştır. Peygamber sevgisinin en üst seviyeye ulaşmasında ve bunun kalıcı olmasında Hz. Mevlana gibi mutasavvufların büyük katkısı olmuştur. Türk kültür tarihi ile ilgili iki kaynağımız bulunmaktadır. Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig ve Kaşgarlı Mahmud’un Divani Lugat, bu iki eser aslında bizim Müslüman olduktan sonra İslamiyet’i ne kadar iyi özümsediğimizi göstermesi bakımından önemlidir” dedi. Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig’te hükümdara öğütler verildiğini ve devleti nasıl yönetmesi gerektiğinin yer aldığını ifade eden Küçükaşçı, bunları da şöyle sıraladı: “Hizmetkarlardan başka ve beyin adamları dışında münasebette bulunacak kimseler şunlardır. Bunlardan biri, Hz. Peygamberin neslidir. Bunlara hürmet edersen devlet ve saadete kavuşursun. Bunları pek çok ve gönülden sev. Onlara iyi bak ve yardımda bulun. Bunlar ehlibeyttir. Peygamberin uluğudur. Ey kardeş sende onları sevgili Peygamber için sev. Ağızlarından yakışıksız bir söz çıkmadıkça, onların içini dışını aslını ve esasını araştırma.” diyerek, konuşmasını şöyle tamamladı: “Hz. Mevlana’nın içerisine baktığımız zaman, Peygamberi sevmeyi, Ehl-i Beyt'i sevmeyi ve onlar vasıtasıyla Peygamberin sünneti üzerinde yaşamayı öğrenmiş bulunuyoruz. Hz. Mevlana’daki Peygamber ve Ehl-i Beyt sevgisinin aşka ve bir hizmet anlayışına dönüşmesi hareketinden bize bir bakış açısı bir yol açmış oluyor.” dedi. Program, soru ve cevapların ardından sona erdi.