Temiz ve günahsız…

İnsanoğlunun yeryüzü macerası gittikçe karanlığa gömülmekte.

Allah’ın elçisi olarak gönderilen insan, çoğu defa rahmani değil şeytani davranmakta.

Etraf kan ve gözyaşı.

Enerji kaynaklarını ve tabii varlıkları yüzlerce yıldır sorumsuzca kullanıyoruz.

Sanki bütün dünya bizimmiş gibi davranıyoruz.

Kimseyle paylaşmıyoruz.

Bırakın hayvanları, bitkileri, kendi hemcinslerimizi bile gözümüzü kırpmadan yok ediyoruz.

Oraya buraya saldırıyoruz, benim olsun, kimsenin olmasın diyoruz.

Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyoruz.

Etrafımızdakileri kırıp döküyoruz.

Küsüyor, küstürüyoruz.

Kin kusuyor, kan kusturuyoruz.

 

Oysa ki, insan hayatı çok kısa, aslında bir varmış bir yokmuş” diyebileceğimiz kadar kısa bir hayatımız var.

Sahi böyle bir hayat sürdüğümüzün farkında mıyız?

Etrafımızda olup bitenlere bakınca hiç de farkında olmadığımızı görüyor ve üzülüyoruz.

Kendi adımıza değil insanlık adına üzülüyoruz.

Oysa bize düşen bu kısacık ömrün kıymetini bilerek yaşamak.

Yaşarken  mümkün olduğunca, bize biçilen bu beden ve ruhtan oluşan eve iyi bakmak, onu korumak, onu geliştirmek zorundayız.

Onu güzelliğe ve iyiliğe yöneltmeliyiz.

 

Bunun için de önce kendimizden başlamalıyız.

Her şeyden önce kendi bedenimizden, kendi imanımızdan, kendi aklımızdan, kendi sağlımızdan sorumlu olduğumuzu yeniden hatırlamalıyız.

Çünkü ancak  bu şekilde geleceğe bir şeyler bırakabiliriz. Bunlardan biri eksik olursa insanoğlunun geleceğe dair söyleyeceği söz, bırakacağı şey şüphesiz ki  eksik kalır.

Evet, imanını korumalı insan…

Çünkü inanan insan güçlü olur, yanındakine güç verir. İnanan insanlarla kurulur güçlü toplumlar. Birkaç inanan adamla değişir dünya…

 

Evet, aklını korumalı insan..

Çünkü akıl bu beden denen yükü ya iyiye ve güzele, ya da çirkine ve kötülüğe götürür.

Akıl sağılını korumayanlar sıradan insanlarsa kendilerini, toplum hayatında lider konumundaysalar peşindeki kitleleri felakete sürüklerler.

Bu ise hem kendilerinin, hem de toplumlarının sonu olur.

 

Evet neslini korumalı insan…

İnsanoğlunun geleceğe bırakacağı en büyük miras kendi neslidir şüphesiz.

Topluma faydalı evlatlar yetiştirmeli ve  böylece geleceğimizi kurtarmalıyız.

Frenkeştayn’ı   örnek alcasına anasını kesen, babasını doğrayan nesli değil,  Ahi Evranı, Nasrettin Hoca’yı  rehber edinen bir nesli  yetiştirmeliyiz. Husumet değil, muhabbet ehli  evlatlar yetiştirmeliyiz.

Bireysel mutluluğun, toplumsal huzurun yolu bundan geçiyor.

 

Evet, sağlını korumalı insan..

Aklı, imanı ve nesli içinde taşıyan bu fani bedene iyi bakmalı insan.

Çünkü bu beden bize emanet.

Emaneti nasıl aldıysak öyle teslim etmeliyiz.

Mümkün olduğunca temiz, mümkün olduğunca günahsız…

Allah’ın yeryüzündeki elçisi olduğumuzu  unutmamalıyız.

Sevmeyi ve sevilmeyi her şeyden çok arzu etmeliyiz.

Çünkü biliyoruz  ki biz, her şey aşkla ve aşk üzerine yaratılmıştır evrende.

Bu yüzdendir ki, bu kısa ömürde  Allah aşığı  Yunus’un veciz ifadesiyle “yaradılanı sevmeliyiz yaradandan ötürü”

Önceki ve Sonraki Yazılar