Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

“Teklif Bizden Kalktı” Diyenler

 

Kutlu doğum haftası münasebetiyle farklı il ve ilçelerimize gittim.  Büyük bir ilçemizde yeni bir dini akımın türediği, etrafına topladığı bazı insanlara “sizden teklif kalktı. Sizin ibadetlerinizi ben yerine getiriyorum. Size düşen görev bana bağlanmanızdır. Gerisini düşünmeyin” dediği anlatıldı.

Teklif dinde, emir ve nehyin muhataba yüklenmesidir. Dolayısıyla teklif, akıl sahibi kullarını dinî-hukukî açılardan sorumlu tutan Yüce Allah’ın eylemleridir. Kadın-erkek âkil-baliğ çağına ulaşmış her Müslüman gücü nispetinde Allah’ın yapmakla sorumlu tuttuğu ibadetleri yerine getirmek zorundadır. Mükelleflerin yerine getirmekle sorumlu olduğu hususlar öncelik sırasına göre farz, vacip, sünnet..vb. gibi belli bir sıralama düzeyinde ele alınarak devam eder.  Kadın ya da erkek olsun namaz, oruç gibi ibadetlerden, eğer dinimizin belirlediği zenginlik ölçüsüne ulaşmışsa hac, umre ve zekat gibi ibadetlere varıncaya kadar Müslümanlar sorumludurlar.

Dinimizde sorumlu tutulmayan, rüşd çağına ulaşmamış çocuklar ve delilerdir. Bunların dışında ergenlik çağına adım atmış ve akıl sağlığı yerinde bulunan her Müslüman helal ve haramlardan, günah ve sevaptan, namaz, oruç vb. gibi ibadetlerden sorumludur.

“Teklif bizden kalktı” iddiası, yeni bir konu değildir. Tarihte bunun benzeri anlayışlar hep  varolmuştur.

İslam bilginlerinin bozuk te’vil dedikleri yönteme dayalı olarak Allah’ın muradından uzak bir şekilde gelişen bâtınî tefsir geleneği, tarihi seyir içerisinde birçok bid’atların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Hicrî VII. yüzyılda yaşamış bir Mezhepler Tarihçisi olan Ebu’l-Fadl es-Seksekî (öb 683/1304), “manevî dereceleri yüksek olan kimselerden ibadet kalkmıştır, organlarla yapılan ibadet avama aittir” diyen birçok kimseye rastladığını söyler. Ayrıca onların, “fakihler halkın avamıdır, onlar hakikatin içyüzüne nüfûz edemez, Allah nezdinde gerçek âlimlerin ittisal ve ittihat mertebesine yükselerek kendilerinden amellerin kalktığını” söylediklerinden bahseder. (Geniş bilgi için bkz. Seksekî, Ebu’l-Fadl, el-Burhân fî Ma’rifeti Akâidi Ehli’l-İman,(nşr. Bessâm Ali), Ürdün, 1988, s. 102-104).

 

 Bazı çevrelerden yaygın olan: “Mukarrebûn mertebesine ulaşmış insanlar için dünyada helâl ve haram yoktur; onlar için herşey mubahtır” görüşü, elbette sadece, tarihte kalmış ibâhiyyenin görüşü değil, günümüzün çağdaş toplumlarında da yer yer müşahede ettiğimiz “neo ibâhiyye”nin sapık görüşleri cümlesindendir.

Müslüman bir insan kendisine ölüm gelinceye kadar İlâhi tekliflerin kalkmadığına inanır. Çünkü Kur’an’da : “Sana yakîn gelinceye kadar Rabbine ibâdet et” (Hıcr, 99) buyrulmaktadır. Hz. Peygambere hitabı konu alan ve bu âyette geçen  “yakîn” ifadesi, “ölüm vakti” anlamına gelmektedir. Kur’an’da bu manayı tefsir eden başka pasajlar da mevcuttur. Hz. Peygamber’in (as.) Yüce Rabbe yürürken, ümmetine vasiyet olarak  “aman namaz, aman namaz” buyurması, yine Hz. Peygamber (a.s), Kızı Hz. Fatıma’ya salih ameller yapmasını” öğütlemesi teklifin kalkmadığına delildir. Kaldı ki, başkasının yerine –vekaleten hac müstesna- diğer ibadetleri mükellefin kendisinin yapması esastır.

Hülâsa, halk arasında, manevî egemenlik sağlamak adına ermişlerden olduğunu iddia eden, kendisinden namaz, oruç gibi ibadetlerin kalktığını ve onlar için ibadetin sadece, dil ile zikir, kalb ile tefekkürden ibaret olduğunu savunan kimselere asla inanmamak gerekir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.