TBMM'de gergin 23 Nisan oturumu

TBMM'de gergin 23 Nisan oturumu

TBMM'de 3 Nisan özel oturumu yapıldı. Başbakan Binali Yıldırım ile CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu arasında anayasa değişikliği tartışması yaşandı

 

 TBMM Genel Kurulu, Meclisin açılışının 97'nci yıl dönümü ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemle toplandı.

Oturumun açılışında TBMM Başkanı İsmail Kahraman konuşma yaptı.

Kahraman, şöyle konuştu: Yasama olarak hedefimiz, yürütme ve yargı ile birlikte adil ve kalkınmış bir Türkiye’nin inşası için bize düşen görevi en iyi şekilde yapmaktır. Unutmayalım ki yarınlar yorgun ve bezgin kimselere değil, çalışkan ve gayretli insanlara ait olacaktır. TBMM, yasama, denetim ve temsil yetkilerinin sahibidir. Halk oylamasıyla yapılan değişiklik gereği, yasama olarak meclisimiz hukuk devleti ilkelerine, evrensel normlara ve çoğulcu demokrasi kurallarına uygun mevzuat değişikliklerini yapmak için kesif bir çalışma dönemine girecektir. İnanıyorum ki 15 Temmuz darbe girişiminin önlenmesi Türkiye'de darbeler döneminin sona erdirilmesini sağlamıştır. Hangi siyasi partiden olursa olsun milletimiz bütünüyle demokrasi dışında bir rejimi kabul etmeyeceğini açıkça ifade etmiştir."

20170423_2_23253257_21331642.jpg

 

CHP Grup Başkanvekili Levent Gök, yerinden kalkarak TBMM Başkanı’a seslendi.

Atatürk'ün isminin söylenmesini isteyen Gök, "Bu tarihi ve özel bir günde, Cumhuriyetimizin kuruluşunda, ulusal kurtuluş savaşı kahramanımız ve ilk cumhurbaşkanımız sayın Mustafa Kemal Atatürk ve bütün silah arkadaşlarının ismen belirtmek suretiyle anmanızın yararlı ve yerinde olacağını düşünüyorum. Bundan çekinmeniz gereken bir durum olduğunu düşünmüyorum. Sizden Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla andığınızı ifade etmenizi bekliyoruz" dedi.

Kahraman ise Gök'e şu şekilde yanıt verdi: "Biz bütün tarihi şahsiyetlere saygı duyarız, emek verenlere saygı duyarız. Saygı duruşu teamüllerimizde böyle bir durum mevzu bahis olmadığı için yapılmadı, İstiklal Marşı var."

 

 

Özel oturumda ilk olarak Başbakan Binali Yıldırım, söz alarak konuşma yaptı. 

Binali Yıldırım çocukların Türkiye'nin geleceği olduğunu ifade etti. Binali Yıldırım, Meclis'in dünyadaki tek "Gazi Meclis" olduğunu belirtti.

 

 

YILDIRIM: MİLLİ EGEMENLİK DEMOKRASİYLE ANLAMLIDIR

Binali Yıldırım konuşmasında, "Milli egemenlik demokrasiyle anlamlıdır. Milli iradeyi zayıflatmaya yönelik bütün girişimler gayrımeşrudur. Bu girişimler milletimize ağır bedeller ödetmiştir. Milli egemenliği çiğnetmemek, milletin egemenliğini korumak bu meclisin görevidir. 

Yüce meclisimiz 15 Temmuz'da milli iradeye karşı kalkışılan FETO darbe girişiminde dimdik durmuştur. Bundan sonra da bu tür girişimlere karşı koymak, milli iradeyi geliştirmek hepimizin ortak görevidir. Bu darbenin önlenmesinde en büyük katkı yüce Türk milletinindir. 

Sorunların çözüm yeri milletin evi, Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. Bu meclis "Gazi Meclis"tir, bu meclis kahraman meclistir. Meclis'in hangi badirelerden geçtiğini unutmamalıyız. Her 10 yılda bir demokrasimizle birlikte yüce Meclis de saldırıya uğramıştır. 

Bunun temel nedeni Anayasa'nın vesayetçi bir anlayışla hazırlanmış olmasıdır. Maalesef 2007'de Cumhurbaşkanı'nın seçilememesiyle bu Meclis bu sürece şahit olmuştur. En son gerçekleştirilen Anayasa değişikliği yüce Meclis'imizde görev alan bu milletin vekilleri tarafından hazırlanmış ve millete götürülmüştür. Bu sistemle beraber artık sürekli istikrar ve güçlü iktidar dönemi başlamıştır. Meclis daha da güçlenmiştir. 

 

KILIÇDAROĞLU: MECLİS İTİBAR KAYBINA UĞRAMIŞTIR

Binali Yıldırım’ın ardından kürsüye CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu çıktı.

Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Mustafa Kemal Atatürk’e göre, 23 Nisan Türkiye milli tarihinin başlangıcı ve dönüm noktasıdır. Milli mücadeleyi yönetmesi nedeniyle gazi meclis ünvanına sahip olan TBMM, hükümetin denetlenmesi görevini sürdürdü. Meclis, Kurtuluş Savaşı’nın en kritik dönemlerinde dahi denetimden ödün vermedi.

En zor koşullarda Meclis, hükümeti denetleme görevini yapmıştır. Milletvekillerin gensoru ve soru önergeleri asla ayak bağı olarak nitelendirilmemiştir.
YSK tarafından meşruiyeti tartışmalı hale getirilen mühürsüz seçimle bizler bu kürsüye çıkıp bir bakana sözlü soru soramayacağız. Soru sorsak dahi bizlere yanıt verme tenezüllünde bulunmayacaktır. "

Kılıçdaroğlu, konuşması sırasında kendisine karşı çıkan bazı AK Parti'li milletvekillerine, "Rahatsız olduğunuzu, vicdan azabı çektiğinizi de biliyorum. Ama beni dinlemek zorundasınız. Milli iradeyi satıyorsunuz. Milli irade varsa, burada tecelli etmiştir. Hiçbir makam, mevki, kişi, sınıf bu TBMM'yi feshedemez. Nokta. Bu kadar" diye karşılık verdi. Bu anlayış milli irade üzerine düşen gölgedir. Tarih milletvekillerini asla ve elbette unutmayacaktır. Bu Meclisin itibarını korumak, milli iradeye saygı göstermek zorundayım."

Kılıçdaroğlu, "TBMM'nin köklü geçmişine, kurucu değerlerine sahip çıkmak yerine Meclisi fesih yetkisini, bir kişiye, üstelik hiçbir gerekçe göstermeden verilmesi isteniyor. Bu anlayış, milli irade üzerine düşen en büyük gölgedir ve milli iradenin reddidir. Tarih, milletin egemenliğini bir şahsa teslim etmenin yolunu açan milletvekillerini elbette unutmayacaktır" şeklinde konuştu.

TBMM Başkanı'nın, Cumhurbaşkanı yurtdışına çıktığında veya görevinden geçici olarak ayrıldığında ona vekalet ettiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Çünkü siz seçimle gelen bir milletvekilisiniz. Ayrıca TBMM Başkanlığına da seçimle geliyorsunuz. Milli iradenin kalbi olan TBMM'yi temsil ediyorsunuz. Aynı zamanda tüm parti gruplarına karşı da tarafsızlığınızı korumak durumundasınız.

20170423_2_23253257_21331647.jpg
Üzülerek ifade edeyim ki, yeni tek adam rejiminde siz Cumhurbaşkanına vekalet edemeyeceksiniz. Daha acı olanı ise Sayın Cumhurbaşkanına vekaleti seçimle gelen bir kişi değil, atamayla gelen bir başkan yardımcısı yapacaktır. Bizim tarihimizde bu durum, darbe dönemlerine uygun bir uygulamadır. Bu acı gerçeğin, geriye gidişin unutulmaması gerekir.

Bu Meclis kuruluşunda, liyakate dayalı bir devlet yönetiminin, Türkiye'nin bekası açısından ne kadar önemli olduğunu bilen bir Meclistir. Yani ülkeyi yönetenlerin işi ehline vermeleri kuralını öngörmüştür.

Devlette liyakat sisteminin kurallarını, keyfi uygulamalara yol açmaması açısından hep bu Meclis belirlemiştir. Yürütme organı da bu güne kadar, bu kuralları esas alarak atama yapmıştır. Şimdi üzerine YSK tarafından şaibe düşürülen mühürsüz seçimle, bu yetki de TBMM'nin elinden alınmıştır. Böylece devlet yönetiminde liyakat değil, keyfi yönetim anlayışının egemen olmasının yolu açılmıştır.

Üzülerek ifade edeyim ki bugün TBMM büyük bir itibar kaybına uğramıştır, yetkileri alınmıştır. O kadar ki, YSK dahi TBMM'nin çıkardığı kanuna uymamayı kural edinmekte, kanunsuzluğu meşru hale getirmektedir. Bir parlamentonun bu duruma düşmesi gerçekten de çok dramatik bir tablodur."

Kılıçdaoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yüzde 10 seçim barajı çarpık bir zihniyetin ürünüdür. Darbecilerin getirdiği bu düzenlemeyi savunanların, darbecilerle aynı paralelde olduklarını da unutmamak gerekir. Ben seçimle gelenlerin Türkiye’yi yönetmesini isterim. Seçimle gelen Cumhurbaşkanı’nın yerine vekalet edecek kişinin de seçimle gelmesini isterim. Darbe dönemlerinde seçimle gelmeyenler vekalet etmiştir."

 

 

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasının ardından söz isteyen Başbakan Yıldırım, yeniden kürsüye geldi. 

Yıldırım, şöyle konuştu: Sayın Numan Kurtulmuş, Başbakan Yardımcısı olarak atandığında milletvekili değildi. Seçilmemişti ve Başbakana vekalet etti. Yürütme görevini yapan Cumhurbaşkanı, vekaletini istediği çalışma arkadaşlarından birine verebilir. Yeni değişiklikte bu da Cumhurbaşkanı'nın yardımcısıdır. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, Cumhurbaşkanı'nı seçen de millettir. 

İkinci husus Cumhurbaşkanı'nın Meclis'i feshetmesi. Kampanya sürecinde dilimizde tüy bitti, karşılıklı olarak yeni bir seçime gidilir. Bu Meclis iki kere feshedilmiştir biri 1960'da biri 1980'de.

Halk oylaması oldu ve millet yeni sistemi kabul etti. Bundan sonra önümüze bakmak lazım. Milletimizi muasır medeniyetler seviyesine çıkaracak çalışmalar bu yüce Meclis çatısı altında hep birlikte yapalım."

 

 

Bir kez daha kürsüye gelen Kılıçdaroğlu, Başbakan'ın Numan Kurtulmuş örneğine şu şekilde yanıt verdi: "Hükümet parlamentoya geldi, güvenoyu aldı. Kim gücünü milli iradeden almıyorsa reddediyoruz. Bal gibi fesih yetkisi var, biz buna karşıyız."

Kılıçdaroğlu, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın fesh olduğuna yönelik sözlerini hatırlattı.

 

 

Söz alan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ise şöyle konuştu: "Tartışmaları hep beraber izledik Sayın Genel Başkan (Kemal Kılıçdaroğlu) benim Meclis'te dediğim bir şeyi dile getirdi. Cumhurbaşkanı 7 Haziran seçimleri sonrası parlamento seçimlerini yenileme kararı aldı. Zaman içerisinde bu tartışma farklı bir noktaya gitti. Ben kullandım ne anlamda kullandığım önemli. Bizim Anayasamız'da fesih yetkisi yok, seçimleri yenileme var. Ben orda ne dedim Cumhurbaşkanı seçimleri yenileme kararı aldıktan sonra, kendi seçimlerini de yenileyecek. Eski sisteme bakıp yeni sistemi değerlendirelemez. Şimdi yeni dönemde hem parlamentoya hem cumhurbaşkanına seçimleri yenileme yetkisi verilirken ikisine de müeyde getiriliyor. Karşılıklı seçimleri yenileme var, keyfiliği önlemek için karşılıklı müeyde var."

 

 

YILDIRIM: 16 NİSAN'DA YSK DARBESİ YAPILDI

HDP grubu adına kürsüye Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım geldi.

Yıldırım, konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

"Geleceğimiz saflığın nişanesi, sevgi yumakları tüm dünyanın çocuklarını kutluyorum. Çocuk işçiliği ve istismarın olmadığı mutlu bir yaşam diliyorum. Mübarek Miraç Kandili'ni kutluyorum. Konuşmamı parlamenter sistem ve çocuk hakları olmak üzere iki ayrı başlıkta toplayacağım.

İlk Meclis'e, herkes kendi rengi kültürü ve kimliğiyle seçilip gelen milletvekilleri kendi kimlikleri hatta kıyafetleriyle geldiler. 1924 Anayasası ile tekliğin reddedildiği, çoğulculuğu reddeden bir yapıya geçilmiştir. Sonraki dönemler bu tekçi ruh sayesinde askeri darbelerle karşılaştı. Ülkede siyaset sahnesinde onyıllar ve nesiller heba oldu. Oranlar üzerinden tartışılacaksa 82 Anayasası yüzde 91.4'le geçmiş olmasına rağmen huzursuzluğun temel nedeni olan bir Anayasa'dır. En son Çözüm Süreci olarak adlandırılan devletin Kürt halkıyla 100 yıla sarih sorununu çözmesi ve bir barış ikliminde bütün sorunları tartışması ise 30 Ekim 2014 MGK'sı ile maalesef bozuldu ve AKP hükümeti Çözüm Süreci'ne son noktaya koydu. O günden beri şehirlerimizin maalesef yıkıldığı, binlerce insanın yaşamını yitirdiği ve yaralandığı on binlercesinin tutuklandığı bir karanlık döneme girmiş olduk. Bu karanlık dönem 15 Temmuz darbe girişimine giden yolu açmanın temel sebebidir. Kürtlerin şehirlerinin özellikle yıkıldığı talanın yapıldığı, 15 Temmuz darbesinden 40 gün önce o generallere bizatihi dokunulmazlık zırhı getirildi.

Bugün Sur'un, Cizre'in Nusaybin'in, Şırnak'ın ve Yüksekova'nın tamamının sokağa çıkma yasakları döneminde operasyonları yürüten komutanların tamamı bir terör örgütünün üyesi ve yöneticisi olmaktan içerdeler. Tabi suç sadece üniformalarla sınır değil, çünkü sivil siyaset de darbelerden beslenmeyi bildi. 4 Kasım'da milletvekillerinin tutuklanmasına yol açan bir yargı darbesi ve 16 Nisan'da halkın oylarını sabote eden YSK darbesine bu ülke tanıklık etmiştir.

 

Sivil siyaset de bu darbecilerin zihniyetiyle hareket etmiş ve 4 Kasım 2016'da bu parlamentonun üçüncü büyük grubunun iki eş genel başkanı ve 12 milletvekilini tutuklamıştır. Bu önemli günde ifade etmek isterim ki bu hukuksuzluğun bir an önce son bulmalıdır.

Ülkemiz maalesef eril ve militarist bakış açısını çocuklarımız üzerinden devam ettirmektedir. Bir çocuğun ilk hakkı yaşam, güvenlik ve beslenme ise ikinci hakkı dünyaya geldiği ana dilini öğrenme ve eğitimini bu dil üzerinde sürdürme hakkıdır. Devlet yükümlülüklerini yerine getirmediği gibi, özel kuruluşları da engellemektedir. Geçtiğimiz bir buçuk yıl içerisinde çatışmalar nedeniyle yer değiştirmek zorunda kalan sağlık haklarına ulaşamayan binlerce Kürt çocuğunun da bu ülkede yaşamını sürdürdüğünü belirtmek isterim. Sadece AKP hükümetleri döneminde 600'e yakın çocuğun kolluk kuvvetlerinin ateşiyle öldürüldüğünü gözönünde bulunduracak olursak, bu konunun hangi boyutlarda olduğu daha da iyi anlaşılacaktır. Bu konuda siyasi partilerin STK'ların ve uluslararası kuruluşların raporları mevcuttur.

550 çocuk bugün annelerinin yanında cezaevinde bulunuyor. Devlet çocuklarının geleceğine yatırım yapacağına cezaevlerine yatırım yapıyor. Çocuklara yazılmış güzel şiirler önemlidir. Ama sorumluluklarımızı da yerine getirmek gerekiyor. Çocuk işçiliğini önleme de en temel program eğitim programıdır. Ancak 4+4+4 istatistiklerin de gösterdiği gibi bu durumu arttırmıştır.

 

BAHÇELİ: KİMSE SOKAKLARDAN MEDET UMMASIN

MHP adına konuşan Genel Başkan Devlet Bahçeli, şunları söyledi:

"23 Nisan 1920 Türk tarihinin nirengi noktası, kritik ve stratejik bir dönümü, olağanüstü dönemidir. Ankara’da açılan ilk Meclis son yurdumuzun üzerindeki karanlık bulutları dağıtmış, katılaşan umutsuzluğu, kemikleşen kötümserliği silip atmıştır.

Mekteplerden getirilen sıralar üzerinde, bir mahalle kahvesinden alınan iki asma lamba altında, nice imkansızlık ve ümitsizlik sisi içinde egemenlik asli ve asil sahibine geçmiştir.
Bilinmelidir ki, TBMM yeniden doğuşun mükafatı, yeni bir dirilişin müjdesidir.

İstiklal savaşımız TBMM'nin verdiği yetki ve dayandığı güçle yapılmıştı. Meclisimiz ordular yönetmiştir. Ölüm kalım savaşlarından çıkmıştır. Bu nedenle de TBMM Gazi'dir, milli hak ve şerefin temsil mekanıdır. Polatlı'dan duyulan top seslerine rağmen bu soylu Meclis, tıpkı 15 Temmuz gecesinde de yaşandığı gibi zalime, haine, istila heveslisi canilere karşı bir adım geri atmaksızın meydan okumuştur. Çok şükür hak kazanmış, batıl mağlup olmuştur. Milli namus ayağa kalkmış, düşmanları def etmiştir.



TBMM, dün milli mücadelenin ana karargahıydı, bugün de aynıdır.
TBMM, açıldığı ilk andan itibaren milli irade ve demokrasinin kalpgahıydı, bugün de aynı tarihi vasfını ve vakur özelliğini muhafaza etmektedir. 16 Nisan halk oylamasından sonra TBMM daha da güçlenmiştir. Değişen hükümet etme sistemiyle birlikte 23 Nisan 1920 ruhu perçinlenmiş, milli egemenlik pekişmiştir.
Hiç kimse kriz çığırtkanlığı yapmamalıdır. Hiç kimse sokaklardan medet ummamalı, karışıklıktan ve dış tazyikli kışkırtmalardan istifadeyi düşünmemeli, bunu aklına dahi getirmemelidir.

Türkiye Cumhuriyeti sokakta bulunmadı, sokakta kurulmadı, sokağa da bırakılamayacaktır. Tarih boyunca, varlığımıza diş bileyip göz koyan zalimleri açtıkları nifak ve ateş çukuruna gömen milletimiz, tahriki ve tertibi dışarıdan yapılan sinsi ve alçak operasyonlara elbette teslim olmayacaktır. Türk milleti 16 Nisan'da sandık başına giderek, meşru irade ve seçimiyle hükümet etme sistemini değiştirmiştir. Bu bir milattır, herkes için bağlayıcıdır, hukuk ve demokrasi açısından da mühürdür.
Böylelikle kuvvetler ayrımı netleşmiş, bayat iddia ve ithamların aksine Meclisimizin fonksiyonel ve tarihsel tesir alanı genişlemiş, kuvvet kazanmıştır.

İlk Meclisin muhterem mebusları ne yaptıysa, bu kutlu çatı altında 15 Temmuz gecesi aynısı yapılmış ve bir destan yazılmıştır. Milletimizin tüm hassasiyet ve haysiyetinin temsil ve ifade mekanı olan Meclis dün vatana sahip çıkmıştı, gene çıkmaktadır, bundan da asla ödün vermeyecektir. 97 yıl evvel beka mücadelemizi veren Gazi Meclis, yine aynı ruh ve iradeyle varlığını korumaktadır. Nitekim TBMM'nin kuruluşu Türk milletinin tarih sahnesinden silinmek istendiği bir dönemde bekasının muhafaza edileceğinin tüm dünyaya ilanıdır. Meclis milletin sesidir, millet için vardır.

Unutulmasın ki 23 Nisan 1920, hiçbir zaman ihmal ve inkar edilemeyecektir. TBMM, gücünü ve meşruiyetini Türk milletinden alarak ebediyen var olacaktır. Milli egemenlik ilkesi, kaynağını ilk Meclisin olağanüstü nitelikteki bağımsız karakterinden almıştı. Bu karakter, bu tarihi haslet her zaman TBMM'nin namusu, müdafaa edeceği parlak ülküsü olacaktır. Tarihi bir gerçektir ki Türk milleti birlik ve beraberliğini koruduğu sürece daima muzaffer olmuş, kutlu mazisine altın sayfalar eklemiştir. Bir olalım, 'herkes eşittir Türkiye' gerçeğinde birleşip milli bekamızı sonuna kadar koruyalım."

 

 

ERDOĞAN: BARIŞ ÜZERİNE BİNA EDİN

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Erdoğan, Başbakan Yıldırım ile CHP lideri Kılıçdaroğlu arasındaki tartışmaya ilişkin soruya, "Tartışmalar üzerine değil, barış üzerine bina edin" yanıtını verdi.

20170423_2_23254948_21336562.jpg