Sultan Yavuz’un hedefi; “Türk-İslâm Birliği”ydi

Sultan Yavuz’un hedefi; “Türk-İslâm Birliği”ydi

Konya Aydınlar Ocağı’nın bu haftaki Selçuklu Salı Sohbetleri’nde, “500. Yılında Mercidabık Zaferi” anlatıldı.

 

Selçuk Üniversitesi Mevlâna Araştırmaları Enstitüsü Müdürü ve Edebiyat Fakültesi Fars Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ali Temizel, Konya İl Halk Kütüphanesinde gerçekleştirilen sohbette “Dünya bir hükümdara yetecek kadar büyük değildir” diyen Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim’in Cihan Devleti kurmak için çıktığı sefer olan Mercidabık Zaferi’ni siyasi ve askeri yönleriyle ele aldı. Prof. Dr. Ali Temizel, kutladığımız Mercidabık Zaferi’nin 500. Yıldönümünde ve aynı coğrafyada bugün savaşın devam ettiğini ve savaşanlar ile kaybedenlerin de hep aynı olduğuna dikkati çekti. 16 Yüzyılın başlarında Ortadoğu coğrafyasındaki başat devletlerin Osmanlı İmparatorluğu, Safevi Devleti ile Memlük Devleti olduğunu ve bunların üçünün de Türk-İslâm devletleri olduğunu söyledi. Safevi Devletinin, 1501-1736 yılları arasında o günkü Azerbaycan, İran, Ermenistan, Irak, Afganistan, Türkmenistan ve Türkiye’nin doğu kesiminde varlığını sürdürdüğünü kaydeden Prof. Temizel, Suriye ve Mısır coğrafyasına da Memlük Sultanlığının hakim olduğunu ifade ederek“Memlük Sultanlığı kölelikten gelen bir Türk ve asker soylu bir beyliktir. Memlük, Arapçada “köle” demektir. Kölemenliler devleti olarak da bilinir. Çerkez asıllı olan Memlük Sultanı Kansu Gavri (1501-1516), Arap Edebiyetının Klasiklerini tarihte ilk kez Türkçe’ye çevirttirmiştir.  Sultanın Türkçe yazdığı bir şiir divanı da bulunmaktadır. Bu divan Selçuk Üniversitesi Vakfı yayınları arasında çıktı” diye konuştu.

“SURİYE’DE DEĞİŞEN BİRŞEY YOK”

Osmanlılar, Safeviler ve Memlükler arasındaki savaşları” Türk’ün Türk’le savaşı” olarak değerlendiren Temizel,“Mercidabık Savaşı 24 Ağustos 1516 tarihinde oldu. Bu Suriye haritası. Bugün de olayların olduğu yer yine Halep ve yine Mercidabık’ın çevresi. Yâni aslında 500 yıldır değişen bir şey yok. Mercidabık savaşı önemli savaşlardan birisidir. Çünkü ardından Yavuz’un Ridaniye ve Mısır seferi gelecektir.  Yavuz Sultan Selim’in doğu siyasetindeki hedefi ise, “Tüm Türk milletini ve bütün Müslümanları bir bayrak altında toplayarak tekbir vücutta birleştirmek ve Türk-İslâm Birliğini sağlamaktı.” dedi.

YAVUZ’UN HEDEFİ BÜYÜKTÜ

Mercidabık Savaşı’nı hazırlayan sebepler üzerinde de duran Prof. Temizel, “Yavuz Sultan Selim, dünyayı bir hükümdara az gören bir padişahtı. İslam coğrafyasında yaşayan Müslümanları birleştirerek Büyük İslâm Alemi’ni kurmak istiyordu. Afrika ve Asya birer Müslüman kıtaları idi. Yavuz bu iki kıtayı Osmanlı hakimiyeti altına alarak ancak İslâm Birliğini ve Büyük İslâm Dünyasını kurabileceğine inanıyordu” dedi.Savaşın çıkış sebepleri üzerinde de duran Temizel,  Mercidabık’ın stratejik konumu hakkında da şunları ifade etti: “Mercidabık Meydan Savaşı, Hz. Davut’un makamının bulunduğuna inanılan Dabık Sahrası’nda cereyan etmiştir. Merc, Arapçada “otlak, çayırlık, düz yer” anlamına gelmekte olup, Dabık Sahrası, Dabık çayırlığı karşılığında buraya Mercidabık denilmiştir.”

“YAVUZ ROLÜNÜ ÜSTLENECEK LİDERE İHTİYAÇ VAR”

İkindiye kadar süren çarpışmalarda Memlük ordusu dağıldı ve geriye çekildiğini belirten Temizel,“Cuma günü Halep’e giren Yavuz adına hutbe okundu. Yavuz Sultan Selim, “Ben Mekke ve Medine’nin hizmetkârıyım” sözünü burada söyledi. Altınlarla ve kıymetli hediyelerle Yavuz’u karşılayan Halepliler, Yavuz’u İslâm dünyasının bir kalkanı ve koruyucusu olarak görüyorlardı. Halep’ten sonra Hama, Humus, Trablus ve Şam şehirleri teslim oldu ve buralara birer sancak beyi tayin edildi. Böylece Suriye tamamen ele geçirilmiş oldu. Yavuz Sultan Selim’e Mısır yolu açılıyordu. Mercidabık zaferiyle İslâm Halifeliğinin de Osmanlı Hanedanlığına geçişinin kapısı açılmış oldu. Günümüzde de Suriye’de Yavuz rolünü üstlenecek bir lidere ihtiyaç var. ” şeklinde sözlerine son verdi. Haber Merkezi