Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın!

 

Bugünlerde İslam coğrafyasında neler oluyor?

Müslüman Müslümanı öldürüyor. Çiçek bahçesi gibi olması gereken İslam toprakları kan gölü haline gelmiş hiç kimse buna dur demiyor. Benim Müslüman ım senin Müslüman'ını döğer mantığı içimize bir mikrop gibi girmiş hepimizi kemiriyor sanki.

İSLÂM’DA SULH ESASTIR İslâm sulhü esas alır. Bunun en büyük delili şudur: Kur’ân-ı Kerîm, müslümanlar aleyhine çok ağır şartlar ihtivâ eden Hudeybiye Sulhü’ne “Feth-i Mübîn: Apaçık bir fetih” ismini vermiştir. Ve bu “Fetih”, Kur’ân-ı Kerîm’deki sûrelerden birinin ismi olmuştur.Peki bunu bilen varmı?

SAVAŞ HUKUKUNA RİAYET ETMEK Müslümanlar, sulh için gösterdikleri bütün gayretlere rağmen düşmanla savaşmak mecbûriyetinde kaldıklarında ise belli bir hukuk dâhilinde hareket ederler. Çocuklara, kadınlara, yaşlılara, din adamlarına, savaşla alâkası olmayan işçilere, mâbetlere, hayvanlara, ağaçlara dokunmazlar. Sadece savaşan askerlere karşı silâh kullanırlar. Bununla birlikte onlara da işkence etmezler. Peki bu savaş hukukunu uygulayan varmı?

Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, herhangi bir askerî birliği sefere gönderecekleri zaman kumandana; Allâh’a karşı takvâlı, yanındaki müslümanlara karşı hayırlı olmasını ve iyi davranmasını tavsiye eder, sonra da şöyle buyururlardı:

“Allâh’ın ismiyle, Allâh’ın yolunda gazâ ediniz! Allâh’ı tanımayanlarla çarpışınız! Ganimet mallarına hıyânette bulunmayınız! Zulmetmeyiniz! Müsle yapmayınız (kulak, burun gibi âzâları keserek işkence etmeyiniz). Çocukları öldürmeyiniz!” (Müslim, Cihâd, 3; Ahmed, V, 352, 358) Peki bunu Anlayabilen varmı?

“…Çocukları, mâbedlerine çekilip ibadetle meşgul olan kişileri[ ve yaşlıları öldürmeyiniz! Kiliseleri yakıp yıkmayınız, ağaçları köklerinden kesmeyiniz!”[3] buyurmuşlar, binâların yıkılmasını da yasaklamışlardır.

Peygamber Efendimiz, gazvelerden birinde bir kadının öldürüldüğünü görmüşlerdi. Bu duruma çok üzüldüler ve derhâl kadınlarla çocukların öldürülmesini yasakladılar.” (Buhârî, Cihâd, 148; Müslim, Cihâd, 24, 25)

Peygamber Efendimiz’e, bâzı çocukların da öldürüldüğü haber verilince çok üzüldüler ve kızgın bir şekilde:

“–Bâzılarına ne oluyor ki bugün öldürmekte aşırı gidiyorlar, işi çocukları öldürmeye kadar vardırıyorlar?!” buyurdular. Oradakilerden biri:

“–Yâ Rasûlâllah! Onlar, müşriklerin çocukları değil mi?!” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem-:

“–Sizin en hayırlılarınız da (sizler de), müşriklerin çocukları değil misiniz?” buyurdular. Sonra da şöyle devam ettiler: HER ÇOCUK MÜSLÜMANDIR!  Peki buna uyan varmı?

Birde 630 sene cihat peşinde koşan, üç kıtada AT  koşturan Osmanlı Devletine bakalım

Mohaç Meydan Muhârebesi’nde (1528) Türklere esir düşen ve serbest kaldıktan sonra Türklerin Gelenek ve Görenekleri isimli bir kitap telif eden Macar asıllı Bartholomaus Georgievic bu konuda bakın neler demiş.

“Harp esnâsında Osmanlı ordusunda öyle sıkı bir disiplin vardır ki, hiçbir asker adâletsiz bir şey yapmaya cesaret edemez. Adâletsizlik yapan, hiç acınmadan cezalandırılır. Gözcüler ve düzen sağlayıcılar vardır… Geçip gidilen yolların kıyısındaki bağ ve bahçelerde sahiplerinin izni olmadan bir elma bile koparılamaz.” (Onur Bilge Kula, Alman Kültüründe Türk İmgesi, Ankara 1993, s. 164)

Yavuz Sultan Selîm Han Mısır Seferi’ne giderken ordunun Gebze yakınlarından geçtiği yerler, hep bağlık-bahçelikti. Sultan Selîm Han:

“Acabâ askerlerim, sahibinden müsaadesiz üzüm ve elma koparıp yediler mi?!.” diye düşüncelere daldı. Sonra yeniçeri ağasını huzûruna çağırıp:

“–Ağa fermânımdır; bütün yeniçeri, sipâhi ve azap askerlerimin heybeleri yoklansın! Heybesinde bir elma veya üzüm salkımı çıkan asker olursa, derhâl huzûruma getirilsin!” diye emretti.

Yeniçeri ağası, derhâl harekete geçerek heybeleri araştırdı. Daha sonra Sultân’ın huzûruna gelerek:

“–Sultânım koparılmış hiçbir elma ve meyve izine rastlamadık!..” dedi.

Yavuz, bu habere çok sevindi. Üzerindeki ağırlık kalktı. Sonra ellerini açarak:

“Allâh’ım! Sana sonsuz hamd ü senâlar olsun! Bana haram yemeyen bir ordu ihsân eyledin!..” diyerek duâ etti ve ağaya:

“–Şayet askerlerim izinsiz meyve koparmış olsalardı, Mısır seferinden vazgeçerdim. Çünkü, haram yiyen bir ordu ile beldelerin fethi mümkün olmaz!..” dedi.

Görüldüğü gibi İslâm, öncelikle sulhü tercih etmekte, savaşa mecbur kalındığında ise ölçülü, adâletli ve insâniyetli davranmayı, hiçbir zaman aşırıya gitmemeyi emretmektedir. Zira Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır:

“Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın! Ancak aşırı gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez.” (el-Bakara, 190; el-Mâide, 2)

Savaş şartlarında bile müslüman olmayan mâsum insanların ve bizzat savaşa katılmayanların öldürülmesine izin vermeyen İslâm, savaş hâricindeki mâsum insanları öldürmeye nasıl müsâade edebilir?!.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum