Sıra Sizde

ABD’de yeni muhafazakârlar (Neo-Cons) diye bilinen kişilerce 1997 yılında başlatılan ve Eylül 2000’de rapora dönüştürülen “Yeni Amerikan Yüzyılı” (YAY) projesi, 11 Eylül 2001 ikiz kule saldırılarıyla birlikte düşünüldüğünde, bugün hem Suud’un durduğu yeri hem de ABD’nin olmak istediği yeri daha iyi anlayabiliyoruz. ABD, 11 Eylül saldırılarını bahane ederek tüm dünyayı ama özellikle Ortadoğu’yu kayıtsız şartsız hegemonyası altına almaya çalışmış, bu konuda direnç gösteren ve yeni dönemin kurallarına uymayan ülkeler ise, dönemin Savunma Bakanı Rumsfeld’in ifadesiyle iki kelimelik bir sözle tehdit edilmiştir. “Sıra sizde”

Gerçek hedefi dünya imparatorluğu olan ABD, özellikle 11 Eylül sonrası konuşlandığı Ortadoğu’da, 11 ülkede 63 askeri üs kurarak, sürekli istihdam ettiği 40.000 askeriyle bu bölgeyi abluka altına almıştır. Kendi halkını ve batı sosyolojisini, 11 Eylül saldırıları üzerinden oluşturulan yoğun algı operasyonlarıyla hazırlayan ABD, Müslümanlara karşı zaten var olan önyargıları iyice pekiştirdi ve gün yüzüne çıkarttı. Bu durum hiç kuşkusuz ABD’nin Ortadoğu’da işlediği milyonlarca cinayet, işgal ve yıkıma kendi halkı yanında bir mazeret sağlamış oldu.

İşte bu mazeretin zayıfladığı ve dünya halklarının homurdanmaya başladığı dönemde, ABD’nin imdadına bu islamofobiyi besleyecek altyapıya sahip kültürün merkezi olan Suud yetişti. Bir taraftan El Kaide’yi diğer taraftan DEAŞ ve türevleri örgütleri coğrafyanın ana unsurlarıymış gibi hem itikadi hem de alan performansı açısından besleyen Suud, ABD’ye, körün istediği bir göz, alsana iki göz dercesine istediği yeri işgal etme ve işgal ettiği yere yayılma hakkını verdi. Afganistan ve Irak ile başlayan bu süreç, Arap Baharı üzerinden Kuzey Afrika’ya oradan da 2011 yılından bu yana acısına tanıklık ettiğimiz Suriye’ye kadar ulaştı. Bu dönemde El Kaide ve DEAŞ gibi örgütler eliyle beslenen islamofobi sayesinde dünyanın diğer kısmı, bu bölgede yaşanan acılara karşı duyarsız kıldı.

Coğrafyamız büyük acılar yaşasa da ABD, milyonlarca insanın ölümüne sebep olan projesini gerçekleştiremedi. Ne ABD öncülüğünde 28 devletin koalisyonuyla başlatılan 1990 yılındaki körfez savaşı ve 2003 yılındaki Irak işgali, ne de Suriye’de milyonlarca insanın hayatına malolan Suriye iç savaşı, ABD’nin Ortadoğu’ya kalıcı yerleşmesi için yetmedi. Tam da bu günlerde Trump’la birlikte ABD yine ve yeniden farklı bir senaryoyla Ortadoğu’ya dalış yaptı.

ABD’ye bu dalışında da - bana göre tüm dalışlarında ev sahipliği yapan - Suud ev sahipliği yaptı. Türkiye ve Katar’ın Suriye meselesinde yaşadıkları dönüşüm, ABD’nin hem Suriye hem de bölge üzerindeki planlarını bozmuş, Suud’la birlikte oluşturdukları mekanizmayı çalışamaz hale getirmiştir. Bu süreç, kazanmak hırsıyla girdiği coğrafyada ABD’ye, Türkiye ve Katar’ı kaybettirmiştir. Katar’ı Suud öncülüğündeki ablukayla dize getirmeye çalışan ABD, Türkiye’yi de maliyetini muhtemelen Suud ve BAE’ne yıktığı DEAŞ ve PYD gibi örgütlerle sıkıştırmak istemiştir. 15 Temmuz darbe girişimindeki Suud ve BAE rolü bu fotoğrafı eksiksiz tamamlamaktadır.

Tüm bu gelişmeler Suud üzerinden coğrafyaya çökemeyen ABD’yi, Suud’un üzerine çökmek durumunda bırakmış ve Sadakat Konseyi’nin 34 oyundan 30’unu alarak yeni veliaht olan Muhammed B. Selman eliyle Suud tamamen ABD’ye açık hale getirilmiştir. Bu seçimde Muhammed B. Selman’a açık destek veren Trump’ın etkisi inkâr edilemez. Yapılan gözaltılar ve el konulan hesaplardaki trilyon doları bulan varlıklar hiç şüphesiz can çekişen ABD ekonomisi için, can suyu olsun diye ikram edilecektir. Bu operasyon ABD’yi rahatlatsa bile her bir prensin ardında yüzbinlerce insandan oluşan ailelerin bulunduğu Suud’u zor günlerin beklediğini göstermektedir.

Geldiğimiz nokta itibariyle Suud, ülkesinden 2003 yılında çıktığı bilinen ABD askeri unsurlarının bölgedeki yeni evi olmuştur. Planladıkları yeni büyük çatışmaların merkez komutası Suud coğrafyası olacaktır. Ama hiç şüphesiz bu durum, ne ABD’nin ne de onun bölgedeki uşağı Suud’un istediklerini elde etmelerini sağlamayacak hatta ellerindekini bile kaybetmelerine sebep olacaktır. Yeter ki Türkiye, bölgede doğru aktörlerle sahada olmayı becerebilsin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.