Sır mektubun detayları... Derin Tarih’ten vefatının 8. yılında Erbakan dosyası

Sır mektubun detayları... Derin Tarih’ten vefatının 8. yılında Erbakan dosyası

Derin Tarih dergisi, vefatının 8. yılında Türk siyasetine damga vuran Necmettin Erbakan’ı geniş ve kapsamlı bir dosyayla kapağa taşıdı.

Siyaset günlerine kadar yaşadıkları, Türkiye lehine yapmak istedikleri için attığı ve atmaya çalıştığı adımlar sürekli olarak engellenen Erbakan Hoca’yı meselelerin düğümlendiği noktaya, yani siyasete yönlendiren olaylarla doluydu.

1969 Genel Seçimlerinde Konya’dan bağımsız milletvekili seçilerek siyasete adım atan Hoca’nın karakterinin ana çizgileri belki de İTÜ, Gümüş Motor ve Odalar Birliği yıllarında oluşmuştu. Çizgiyi aslında daha da geriye, öğrencilik yıllarında devam etmeye başladığı Gümüşhanevi Dergâhı’ndan başlatmak gerek. Çok başarılı bir öğrenci olarak İTÜ’ye ikinci sınıfından başlayan Erbakan Hoca’nın Gümüşhanevi Dergâhı günleri, yaptıkları ve yapmaya çalıştıkları açısından kilit bir öneme sahiptir çünkü.

1940’ların ikinci yarısında, o dergâhta manevi alanla ilgili sıkıntılardan çok, bir ülke olarak Türkiye’nin içinde bulunduğu genel durumun mümkün olduğu kadar düzeltilmesi ile ilgili fikir ve görüşlerin konuşulup tartışıldığı biliniyor. Sebahattin Zaim, Turgut-Korkut Özal, Mehmet Turgut vb., sonrasında çeşitli sahalarda başarılı olan birçok ismin yetişmesinde büyük katkıları olan sohbetlerdi bunlar. Necmettin Erbakan’ın neredeyse tamamı mücadele ile devam eden hayat çizgisinin temelleri, ülkenin ticaret, sanayi, eğitim, sağlık ve benzeri sahalardaki eksiklikleri konusunda atılabilecek adımlara kafa yorulan o sohbetlerde çizilmiş olmalıydı.

Öğrenciliği sonrası Almanya Aachen Teknik Üniversitesi’ndeki doktora ve Deutz Motor Fabrikası’ndaki araştırma başmühendislik dönemlerinin, Türkiye’ye dönmek ve ülkenin sanayi konusunda gelişmesine katkıda bulunmak aşkıyla geçtiğini biliyoruz. O günlerde, Aachen Üniversitesi’ndeki hocalarından Prof. F.A.F. Schmidt’e vekâleten katıldığı bir toplantıda yapılan konuşma ile ilgili Şeyhi Abdülaziz Bekkine’ye gönderdiği bir mektup, Erbakan Hoca’nın kimliğinin ana çizgilerinin bir yansımasıdır.

Mektubun özeti şöyledir: 1952’nin ilkbahar aylarındaki toplantının konuşmacısı ESSO Petrol Şirketi Genel Müdürü Dr. Müller’dir ve ‘Bugünkü Arabistan’ konulu bir konuşma yapması beklenmektedir. Ancak Dr. Müller, toplantının amacını ‘Suudi Arabistan Damman’da Amerikalılarla buldukları dünyanın en zengin petrol kaynaklarının Batılıların yararına kullanılmasının nasıl temin edilebileceği konusunda istişarede bulunmak’ olarak açıklar.

Benzer gizli toplantıların Amerika ve Avrupa’nın değişik şehirlerinde de yapıldığını belirten Müller, buldukları zenginlik konusunda bilgi verdikten sonra da, Müslümanlık hakkında saçma sapan iddialarda bulunur. Derdi, muhataplarını, zenginliklerine el koymak üzere hazırlandıkları Arapların neredeyse insan bile olmadığına inandırmaktır.

Prof. Schmidt’e vekâleten gittiği için susmak zorunda kalsa da, sömürünün bütün İslam ülkelerini hedef aldığını net olarak anlamıştır Erbakan Hoca. Deutz’da bulunduğu günlerde de, Türkiye’ye gönderilmek üzere fabrikanın bir köşesine yığılan ufak motorları gördüğünde, ‘ülkesini bu motorlar konusunda başkalarına muhtaç olmaktan kurtarmak’ kararlılığı daha da pekişmiştir. Aldığı bütün cazip teklifleri elinin tersiyle iterek, Türkiye’ye döner.

Türkiye’nin en genç doçenti olan Necmettin Erbakan, İTÜ Motorlar Kürsüsü’nün başına geçince, Türkiye’nin motorunu yapma faaliyetine girişir. Ancak sesinin okulun dört duvarının dışına çıkmadığını fark edince, motor üretebilecek bir fabrika kurabilmek için harekete geçer.

Topbaş ailesi başta olmak üzere bazı dindar ailelerin öncülüğünde sınırlı sayıda insanın katkısıyla Gümüş Motor için çalışmalara başlayan Erbakan Hoca’nın en önemli destekçilerinden biri de Mehmed Zahid Kotku Hazretleri’dir.

Devir Demokrat Parti devridir ve Erbakan’ın ne yapmaya çalıştığını bildiği için Başbakan Adnan Menderes de elinden geldiği kadar destek olur Gümüş Motor için. 1957’de şirket kurulup, Başbakan Adnan Menderes’in desteğiyle döviz işi halledilince patent ve proje için batılı ülkelere müracaat edilir. Fransa, Almanya, İngiltere, Amerika… Hiçbiri patent vermeye yanaşmaz. Benzer bir tavır takınan Rusya’nın yönlendirmesiyle Çekoslovakya’nın kapısı çalınır. Onlar da vermek istemezler. Ancak İstanbul Belediyesi’nin Skoda’nın ürettiği otobüslerin öncelikli müşterisi olması işe yarar ve “Gümüş Motor’a patent vermezseniz, Skoda otobüslerinizi almayız” tehdidi üzerine Çekoslovakya patent vermek zorunda kalır.

Fabrika inşaatı devam ederken İstanbul’daki Amerika Başkonsolosu ziyarete gelir ve yöneticilere, “Memnuniyetle öğrendik ki fabrika kuruyorsunuz. Size Amerika’dan yabancı sermaye bulalım” teklifinde bulunur. Patent müracaatı sırasında ABD’nin olumsuz tavrı hatırlatılan konsolos, kibarca reddedilir.

Türkiye’nin motorunu yapma girişimi üretim aşamasında da ciddi sıkıntılarla karşılaşır.

Motorun prototipi üretildiğinde test yapmaya gelen Odalar Birliği ve Sanayi Bakanlığı ekibi, motor saate 5,6 litre yerine 5,7 litre motorin tüketince olumsuz rapor verir. İki ay uğraşıp üretilen yeni prototipi kontrole geldiklerinde de, bu defa daha az, yani 5,5 litre motorin yakıyor olmasını kabul etmezler. Avrupa malı benzerlerinin 5,6 litre tüketiyor olmasını bahane olarak kullansalar da, esas mesele üretimi mümkün olduğunca baltalamaktır belli ki…

Dönemin sanayi bakanlığı ve TOBB yönetimi ilgililerinin yerli motor konusunda çıkardıkları zorluklar aşılıp üretime başlansa da, bu defa fiyat oyununa başvuran ithalatçılar sebebiyle Gümüş Motor finans açısından zor durumda kalır ve önce ortak olarak alınan Pancar Kooperatifleri Birliği’ne devredilmek zorunda kalınır. Pancar Motor ismi altında yakın yıllara kadar üretilmekte olan bu motorlar, Türkiye ve komşu ülkelerde kullanılmaktaydı. Fabrika çeşitli sebeplerle kapanmak zorunda kalsa da, halen o motorun çıkardığı ‘pat-pat’ seslerinin duyulabildiği yerler vardır.