Şimdi Akşehir’de olmak vardı…

Geçtiğimiz günlerde Akşehir’deydim.

Gerçek Hayat dergisi yazarı üstad Bekir Fuat’la birlikteyiz.

Üstad, Akşehir’den adeta büyülenmiş bir şekilde bana “dostum sen rüya gibi bir şehirde yaşamışsın” diyordu cumbalı Osmanlı evlerini gördükçe.

Bu evlerin pek çoğu kültür bakanlığı ve belediye eliyle tadilattan geçiriliyor, restorasyon yapılıyor şimdilerde.

Anıt meydanından yukarıya giderken, Ulu Camii’nin önünden geçiyoruz, burada da bu hummalı restorasyon çalışmalarına şahit oluyoruz.

Üstadı çocukluğumun geçtiği mahalleye götürüyorum.

İki dağın eteğinde en az yüz yıllık yapıların sıralandığı bir mahalle burası.

Yeşil bir cennet olduğu için adına Çimenli mahallesi demişler.

Eskiden şehrin merkeziymiş. Kaymakam, belediye başkanı burada otururmuş. Büyük bir sel gelince burada yaşayanlar aşağılara göç etmişler, yetmiş evler, yüzondört evler mahallelerine yerleşmişler.

Ben bunları anlatırken, Bekir Fuat da bol bol fotoğraf alıyor. İlkokulu okuduğum Gazi Mustafa Kemal Okulu’nun önüne geldiğimizde üstadın flaş sayısı artıyor.

Bu okul muhteşem bir eski taş yapı. Büyük bir bahçesi var. Bu bahçenin içinde ise büyük bir Ermeni Kilisesi mevcut. Akşehir de klasik bir Osmanlı şehriymiş. Hem de şehzade şehri.  

Aynı zamanda gayri Müslimlerle, Müslümanların içi içe yaşadığı bir Paxottoman -Osmanlı Barışı- örneğiymiş. Okuldayken çok merak ederdim kilisenin içini. Daha sonraki yıllarda bu merakımı giderdim. Hatta içerisinde bir tiyatro bile izledim. Gerçekten çok büyük bir yapı. Ermenilerin büyük yapı ustaları olduğunu orada bir kez daha anladım.

Okuldan sonraki durak, çocukluğumun ve en güzel günlerimin geçtiği baba yadigarı evimiz.

Ve eski mahalle arkadaşlarım. Onlarla sohbetler…

Daha sonra ise “Kent Ormanı”na geçiyoruz hep birlikte. Nimetullah Nahcivani hazretlerinin yattığı yer. Burası adeta bir tabiat harikası. Akşehir çayının etrafında muhteşem bir mesire yeri. Etrafınız çam ağaçları ve tabii ki çam kokusu. Baharın ve kışın suyu bol oluyor. Bu sular bazı yerlerde muhteşem bir şelale halinde karşımıza çıkıyor.

Uzun zamandır uzak kalmıştım. Ancak, şehrin çehresi değiştikçe “emekliliğimi Akşehir’de  geçireceğim” diyorum kendi kendime.

Şehrin çehresinin değişmesinde Belediye Başkanı Mustafa Baloğlu’nun yönetimindeki belediyecilik anlayışı büyük ölçüde damgasını vurmuş. Bu nedenle biz de “bir büyük teşekkürü hak ediyor Akşehir Belediyesi” dedik ve Belediye binasının yolunu tuttuk.

Uzun yıllardır dostluğundan büyük haz aldığım, şimdilerin Belediye Halkla ilişkiler sorumlusu İlhan Çolakoğlu karşıladı bizi. Her zamanki gibi yüzü gülüyordu.  İçilen çayla birlikte eski günlere dair sohbet ve tabii ki Akşehir Belediyesi’nin hizmetleri konuşuldu.

Son gördüklerimden sonra Akşehir’deki değişimin memnun edici olduğunu söyledim orada bulunanlara. Özellikle Nasrettin Hoca Mezarlığının yeniden düzenlenmesi ve güzel bir görüntüye kavuşturulmuş olması beni memnun eden hususların başında gelmişti.

Sayın Başkan ve yöneticileriyle yaptığımız konuşmada Akşehir’deki değişimin bitmeyeceğine dair cümleler duyduk. Bu bizi daha da memnun etti.

Akşehir’in çehresi değişiyordu, Akşehir’e yeni hizmetler yapılıyordu.

Ancak Akşehir’in sorunları yok değildi.  En önemli sorun pek çok şehirde olduğu gibi işsizlikti. Bu sorunun da o kadar kolay çözülmeyeceği aşikâr.

Bu sorunu belediyelerin yalnız başına çözmesinin mümkün olmadığını dile getiriyordu haklı olarak Başkan Mustafa Baloğlu. 

Konuştuğum şehir halkı da aynısını söylüyordu. Akşehir’i çok seviyorlar. Ancak Akşehir ekonomisine canlılık katmak için “yatırım şart” diyorlar hep bir ağızdan. Bunun için ya bir fabrika kurulmalı ve etrafında yan ekonomiler gelişmeliydi-Burada benim çocukluğumdan beri dile getirilen Ilgın’a kaptırılan Şeker Farbrikası, Çay’a kaptırılan Seka yine hatırlatılıyor- ya da Akşehir’de bulunan  Selçuk Üniversitesine bağlı yüksek okulların yanına birkaç fakültenin getirilmesi gerekli diyorlar.  Hatta niye bizim içimizden bir Recep Konuk çıkmıyor diye Akşehir zenginlerine hayıflananlar bir hayli fazla.

***

Edebiyatçı dostlar

Tarık Buğra Hikâye Yarışması’na bekleniyorsunuz!

 

Bu tip sorunları dile getirenlerin olduğunu başkana iletiyoruz.

Biz aracıyız, Akşehir’in önde gelenleri ve devlette bu talepleri duyar. Hemşerilerimin bu talepleri de yakın zamanda yankı bulur inşallah.

Belediye’nin kültür faaliyetlerini hakkında da bilgi ediniyoruz bu arada. Akşehir Belediyesi Nasrettin Hoca Şenliklerinin hazırlıklarına başlamış bile. Şimdiden pek çok kültür ve sanat adamıyla bağlantı kurulmaya başlanmış. Çok geniş çaplı bir şenlik yapacaklarını ifade ediyor Başkan Mustafa Baloğlu.

Bu bilgi kadar önemli başka bir konuyu da bize aktarıyor. Akşehir Belediyesi bu yıl Tarık Buğra Hikâye Yarışması düzenliyor.  

Başkan, “Türk edebiyatının usta kalemi, Küçük Ağa, Osmancık, İbiş’in Rüyası, Yağmuru Beklerken gibi ölümsüz eserlerin yazarı Akşehirli Yazar Tarık Buğra’nın adını ve eserlerini yaşatmak, O’nu yeni nesillere tanıtmak, Akşehir için yapılan edebiyat eserlerinin devamlılığını sağlamak amacıyla” bu yarışmayı düzenlediklerini söylüyor ve edebiyata gönül veren tüm edebiyatseverleri yarışmaya katılmaya davet ediyor.

Biz de Akşehir Belediye Başkanı Mustafa Baloğlu’nun bu gönülden davetini tüm edebiyat tutkunlarına buradan duyurmayı bir görev biliyoruz.

Akşehir’le ilgili izlenimlerimiz bu kadar değil tabii.

Akşehir’e yeni kaymakam atanmış. Kaymakam Kenan Çiftçi, genç ve idealist bir yönetici.  Çok gayretli gördük kendisini. Akşehir için inşallah önemli işlere de imza atar.

Kaymakamımıza yeniden hoş geldin diyoruz.

Akşehir muhabbeti bitmez. Yani Belediyeden ayrılırken bize hediye edilen Nasrettin Hoca Sempozyumu kitabının hikâyesini de başka bir yazıya bırakacağız.

Ama inanın ki Akşehir’den döndüğümden bu yana içimden şunu diyorum sık sık “Şimdi Akşehir’de olmak vardı anasını satayım!”

 

Önceki ve Sonraki Yazılar