SETA'dan Suudi Arabistan konulu panel

SETA'dan Suudi Arabistan konulu panel

İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hıdır: "Suudi Arabistan İslam dünyasının mihver ülkelerinden biridir" - SETA Dış Politika Direktörü Prof. Dr. Ataman: "Bölgesel dizaynda Türkiye de İran da Suudi Arabistan da zarar görecek, o n

ANKARA (AA) - İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özcan Hıdır, "Suudi Arabistan İslam dünyasının mihver ülkelerinden biridir. Muhammed bin Selman öyle görünüyor ki Suudi Arabistan'ın ikinci büyük dini kurucusu olacak. Belki Suudi Arabistan yeni bir perspektifle yoluna devam edecek." dedi.

Ankara'daki Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları (SETA) Vakfında, "Suudi Arabistan'ın Dönüşümünü Anlamak" isimli panel düzenlendi.

SETA Dış Politika Direktörü Prof. Dr. Muhittin Ataman'ın moderatörlüğünde yapılan panelde, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hıdır, İstanbul Üniversitesi Doktor Öğretim Üyesi Muharrem Hilmi Özev ve Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü'nden okutman Muhammad Zawawy, Suudi Arabistan'da son dönemde yaşanan iç gelişmeleri ve bunun dışa yansımasını ele aldı.

Prof. Dr. Ataman, panelin açılışında yaptığı konuşmada, Suudi Arabistan'da Kral Abdullah'ın ölümünün ardından aralarında prenslerin de olduğu önemli mertebedeki pek çok önemli kişinin tutuklandığı şok dalgasıyla büyük bir dönüşüm yaşandığını belirterek, bunu da Veliaht Prens Bin Salman'ın içeride gücünü tahkim etmek için attığı adımlardan biri olarak gördüklerini söyledi.

Ataman, veliaht prens olarak Muhammed bin Selman'ın başta Mısır olmak üzere İngiltere, Fransa ve ABD'ye kritik ziyaretlerde bulunduğunu, bu ziyaretlerden ABD'ye olanın da 3 hafta kalmasının dikkati çekici olduğunu dile getirdi.

Özcan Hıdır da "Suudi Arabistan İslam dünyasının mihver ülkelerinden biridir. Muhammed bin Selman öyle görünüyor ki Suudi Arabistan'ın ikinci büyük dini kurucusu olacak. Belki Suudi Arabistan yeni bir perspektifle yoluna devam edecek." yorumunu yaptı.

Selman'ın "Ilımlı İslam'a dönüyoruz" açıklamasının Suudi Arabistan için kırılma noktası olduğunu dile getiren Hıdır, "Bunun mutlaka çok öncesi var. Bu arka planda çok dinamikleri var ama bu açılım söyleminden sonra politikalar peş peşe geldi. Kadınlarla, gençlerle ilgili birtakım sosyal düzenlemeler, 'olmaz' dediğimiz şeyler olur hale geldi." diye konuştu.

Prof. Dr. Hıdır, Suudi toplumunun büyük ölçüde kadın ve gençlerden oluştuğuna ve bu insanların yüzde 30'a yakınının Batı'da eğitim aldığına dikkati çekerek, "Batı'nın hayat tarzına alışmışlar. Onlar artık o radikal, katı tutumlardan bıkmışlar ve dolayısıyla hayatını yaşamak istiyorlar. Bu anlamda 'ılımlı İslam' açıklamasıyla aslında toplum bir yandan rahatlayacak. Eğer iyi yönlendirilir, iyi idare edilebilirse Suudi Arabistan toplumu daha açık bir toplum haline gelecek. Çünkü çoğunluğu bunu istiyor." değerlendirmesinde bulundu.

Muhammed bin Selman'ın "Ilımlı İslam" projesiyle büyük oranda kadın ve gençleri hedef aldığını vurgulayan Hıdır, "Bin Selman reform açıklamasını yaptığında 1979'a gönderme yaparak, bu tarihten önce Suudi Arabistan'ın daha iyi durumda olduğunu iddia etti. Her dönüşüm döneminin sancıları olduğu gibi Suudi Arabistan'daki bu reform çabasının da sancıları gözlemleniyor. Buna rağmen Suudi Arabistan toplumunun bütünüyle seküler bir topluma dönüşmesi çok da mümkün görünmüyor." ifadelerini kullandı.

- Suudi Arabistan ABD için daha "değerli"

İstanbul Üniversitesi Doktor Öğretim Üyesi Özev de Suudi Arabistan'ın enerji arzı, silah ithalatı ve yabancı yatırımlar açısından Körfez'de dünyanın en önemli bölgelerinden biri olduğunu ifade ederek, ülke içindeki ekonomik güçlüklere değindi ve ülkede çalışabilir nüfusun yüzde 29'unun işsiz olduğunun, özellikle kadınların iş hayatından uzak tutulduğunun altını çizdi.

Muharrem Hilmi Özev, 2008 kriziyle Suudi Arabistan'ı da ilgilendiren bir takım sorunların ortaya çıktığını belirterek, şöyle konuştu:

"Petrol kaynaklarının tükenmekte oluşu, enerji ve petrol fiyatlarındaki dalgalanmalar, nüfus artışı, işsizlikteki yükseliş ve Arap Baharı'yla birlikte azalan Merkez Banka rezervi, 739 milyar dolardan yaklaşık 470 milyara inen rezervden söz ediyoruz. Çünkü Arap Baharı'nın etkisini ötelemek için piyasaya veya halkına refahı yükseltmek için para dağıttı. O yüzden rezervleri azaldı. Tabii başka yerlerde de harcamaları var. Bütün bunlar hem Suudi Arabistan için, hem Batı için hem de genel olarak tüm küresel güç için birtakım sıkıntılar ortaya çıkardı. Suudi Arabistan bağlamında ortaya çıkan en önemli sıkıntı, rantiye devleti artık sürdürülemeyecek olmasıdır."

Suudi Arabistan ve Körfez bölgesinin ABD için ticari, finansal, egemenlik ve bölgesel askeri konularında oldukça önemli olduğuna dikkati çeken Özev, bu önemin, bugün ABD'nin Ortadoğu'yu kaybetmemek için Suudi Arabistan üzerindeki etkisini korumak zorunda kalmasıyla arttığını kaydetti.

Muharrem Hilmi Özev, Suudi Arabistan'ın, 2030 vizyonu ve "Neom" teknokent projesiyle bölgede birtakım amaçlar hedeflediğini de dile getirdi.

- Selman'ın veliahtlığı, Trump'ın başka bir Ortadoğu isteğinin yansıması

Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü'nden okutman Muhammad Zawawy de "Suudi Arabistan'daki dönüşümü anlayabilmek için kraliyet ailesi içindeki dinamikleri anlamamız gerekiyor. Aynı zamanda Vahhabi müessese ile kraliyet ailesi arasındaki koalisyon yapısının da anlaşılması gerekiyor. Vahhabi müessesenin fetvaları, siyasi yansımalara sahip olduğu için önemsenmeli. Siyasi irade bu yapıyı kendi siyasi amaçları için çokça kullanmıştır." şeklinde konuştu.

"Bin Selman'ın veliaht pozisyonuna yükselmesi bile Trump'ın bambaşka bir Ortadoğu yaratma arzusunun bir yansıması." diyen Zawawy, Suudi Arabistan'da çıkabilecek bir karışıklığın farklı ülkelerden gelen Araplar için felaket olacağını söyledi.

Muhammad Zawawy, "Şimdiye kadar Bin Selman'ın gerçekleştirmeye çalıştığı dönüşümün çok da pürüzsüz gerçekleşmediğini görüyoruz." yorumunu yaptı.

- "Suudi Arabistan olmadan istikrar kazanılmaz"

Panelin son bölümündeki soru cevaplara genel bir yanıt veren moderatör Ataman, Suudi Arabistan'ın pek çok konuda karşı karşıya kaldığı paradokslar olduğunu belirterek, ekonomik nedenlerle ülkedeki birkaç milyon yabancıyı göndermeye başladığını ifade etti.

Prof. Dr. Ataman, Suudi Arabistan'ın Şii karşıtı bir siyaset yürüttüğünü dile getirerek, "Çok net İran karşıtıdır ama Sunnicilik de yapmıyor. Arap dünyasının en dinamik İslami gücü kimde? İhvanı Müslim'de veya ona benzer Yemen'deki Islah'da veya Nahda'da. Suudi Arabistan, İhvanı terörist grup ilan ediyor da Yemen'de Islah ile beraber çalışmaya devam ediyor." dedi.

Suudi Arabistan'ın ya da Ortadoğu'nun bir demokratikleşme sorunu olmadığının altını çizen Muhittin Ataman, "Şahsi görüşüm, öncelikli olarak kurumsallaşma sorunu var. Önce bir kurumlar otursun, kişi değil kurumların işleyişi zaten belli süre sonra beraberinde başka şeyler de getirecektir." ifadelerini kullandı.

Bir soru üzerine Türkiye ile Suudi Arabistan'ın 2005'ten itibaren çok yakın ilişkiler kurduğunu ancak Arap isyanları sırasında bir sıkıntı yaşandığını ifade eden Ataman, şunları kaydetti:

"Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri'ni (BAE) fazla dinliyor. Ben bunu anlayamıyorum. Suudi Arabistan daha büyük ve körfezin egemen devleti. BAE Veliaht Prensi net şekilde Türkiye aleyhine çalışan bir insandır. Suriye özelinde ya da başka konularda Türkiye karşıtı siyaset izlenmeye başlandı. Kral Selman geldiğinde biz bunun değişeceğini zannettik. Kral Selman, kral olduktan sonra bu grup tasfiye edildi. Bin Selman, Halid Tuveyciri ve grubundan daha fazla Bin Zayed'in etkisinde kaldı. BAE, Türkiye'yi İran ile birlikte hareket eden bir kampta konumlandırmak istiyor. Fakat Türkiye ısrarla cepheleşmenin içinde yer almadığını söylüyor."

Prof. Dr. Ataman, Suudi Arabistan'ın içindeki değişimin bölgede büyük bir etkiye sahip olacağını düşündüğünü belirterek, "Arap dünyası söz konusu olduğunda Mısır olmadan savaş kazanılmaz, fakat Suudi Arabistan olmadan istikrar kazanılmaz. Suudi Arabistan'ın istikrarı sadece kendileri için değil hepimiz için geçerlidir. Genel gelecek Ortadoğu dizaynı söz konusu. Bu dizaynı yapmaya çalışan Batılılardır. Bölgesel dizaynda Türkiye de İran da Suudi Arabistan da zarar görecek, o nedenle Batı'ya bağımlılığımızı azaltıp bölgesel iş birliklerini artırmak zorundayız." değerlendirmesinde bulundu.

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :