Sendika dergiciliğinde yeni anlayışın adı

Sendika dergiciliğinde yeni anlayışın adı “Sence”

Uzun zamandır, dergi ve kitap tanıtımı yapmıyorum bu sayfalarda.

Ancak elimdeki dergi gerçekten çok ilginç, çok farklı ve adından söz ettirmeyi fazlasıyla hak ediyor…

Kendinden bahsetmesem böylesine özenli, böylesine farklı bir formatta çıkarılan bir dergiye haksızlık olacak.

Çünkü dergi karşımda durmuş bana “Sence” diye soruyor.

Benim fikrime önem verdiğini adıyla ortaya koyuyor.

Size doğrudan hitap eden ve “Sence” diyerek sizinle doğrudan temas kuran bu dergi, Türk Büro-Sen’in yayın organı olarak ilk sayısıyla geçtiğimiz ay okurlarının beğenisine sunulmuş.

Dergi “baharın müjdecisi cemre”yi kapağına konu olarak seçmiş.

“Sence” dergisi alışılmış sendika dergilerinin dışında, tıpkı bir bahar canlılığında.

Türk Büro-Sen Genel Başkanı’nın “başlarken” yazısı “Sence”nin ilk sayfada yer almış.

Yokuş “başlarken” yazısında Sendika dergiciliğinde “Sence”yle yeni bir anlayış ortaya koyuyor ve “Türk Büro-Sen ailesine farklı bir dergi sunuyoruz. Sendikal faaliyetlerin çok ötesinde, üyelerimizin bilgisini artıracak, sağlıktan kültüre, milli değerlerden sosyal gelişmelere kadar her konunun içinde olduğu bir memur ailesi dergisi sunuyoruz.” Diyor.

Evet bu dergi sizin fikirlerinize önem veriyor ve size hitap etmenin dışında bir “aile” dergisi tadını da alıyorsunuz derginin diğer sayfalarını açınca. Sendika dergiciliğinde farklı bir anlayışın adımlarının atıldığını görüyorsunuz.

Derginin Editörü Yasmin Güngör ise “Selam ile…” başlamış yazısına. “selam sözden önce gelir” demiş ve devam etmiş “Sevgili okur, Sence ancak seninle birlikte yayın hayatını devam ettirebilir. Bundan dolayı sözün başında Sen’i bize davet ediyoruz. Sence’nin planlaması karakış günlerinde başlasa da, fiili hazırlıkları cemreler eşliğinde gerçekleşti. Bu sebeple cemreye adadık ilk sayımızı”

Editör sayfasından sonra gerçekten bir cemre renkliliği ve canlılığıyla karşılıyor bizi Sence Dergisi.

“2013 Piri Reis yılı” üzerine bir editöryal yazı, ardından Av. Neşe Balcı imzalı iş hayatında sık karşılaşılan “Mobbing”i konu almış.

Diğer sayfada Hakan Güley “Her atık çöp müdür” diye soruyor.

Paintball meraklıları için bir yazı da Cem Ceylan kaleminden çıkmış. Her evde huzurun artması duasıyla merakla okuduğumuuz “aile içi iletişim” yazısı Psikolog Rahime Beder Şen’den gelmiş.

Gastrolojiyle ilgilenenlerin keyifle okuyacağı “istiridye mantarı” konulu yazı Ümran Alınak’ın kaleminden çıkmış. Gastorologlar Ümran Alınak’ın yazısıyla yetinmesinler, çünkü Lezzet Sırrı başlığıyla hanımları cezbedecek tarifler derginin başka bir bölümünde ele alınmış.

Sembollerin dilini anlatan Dr. Süleyman Güngör’ün “hayat ağacı” yazısı da oldukça özgün bir konuya parmak basmış. “Fotoğraf çektiğiniz kişinin gözünün içine bakın” diyen ve fotoğrafçılık üzerine çok derin bilgilere sahip olabileceğiniz yazının altında Sahibe Bahar Alban ismi yer alıyor.

Çevrecilik bilinci Yunus Şevki Kibar tarafından işlenmiş.

Her sayıda bir ülkenin tanıtılacağı derginin bu sayısında konuk ülke, Balkan rüyası Makedonya. Dünyanın gidişatına dair Şhangay Beşlisi sonraki sayfanın konusunu oluşturmuş.

Hayatımızın her an didik didik edildiği, özel hayat diye bir şey kalmadı feryatlarının duyulduğu bir ortamda Ülkü Davutoğlu “Özel Hayatın Gizliliği”ni ele almış.

Dergi iki büyük ustaya saygıda kusur etmemiş ve 4 sayfasını sesimiz ve sazımız olan, gönül telimizi titreten Neşet Ertaş ve Abdurrahim Karakoç’a ayırmış.

Son olarak, Seyit Ahmet Sılay “Çanakkale” yazısıyla Çanakkale’yi geçilmez kılanları anlatmış.

Evet elimdeki dergi “Sence” herkese hitap edebilecek bir konu zenginliğine sahip. Okurken sizi yormuyor, usandırmıyor, keyifle kendini oktuyor. Çünkü daha başlarken “Sence” diyerek seni içine çekmeyi başarabiliyor. Bu nedenle “Sence” dergisinin ikinci sayısı heyecanla beklenmeyi hak etmiş.

Önceki ve Sonraki Yazılar