M. Ali Köseoğlu

M. Ali Köseoğlu

‘Selçuk’ olmanın hakkı!

Yusuf Kaplan, dün Yeni Şafak gazetesindeki köşesinden “Sömürgeci üniversite’yle nereye kadar?” başlıklı bir yazı yazdı...

Çok önemli tespitler içeriyor...

Tamamını okumanızı isterim...

***

Yazısının bir bölümünde diyor ki Kaplan:

Dünya tarihinin yapılmasında kilit rol oynamış, Batı'daki üniversitelere gerek müfredat gerekse sistem ve zihniyet bakımından kaynaklık etmiş, medeniyetimizin sıçrama yapmasında kilit rol oynamış Nizamiye Medreseleri gibi maarifte dünya ölçeğinde atılımlara imza atmış bir medeniyetin çocukları, seküler, sığ, sömürgeci bir eğitim sistemi tarafından hadım ediliyor!

Dünya tarihindeki en önemli eğitim modellerinden ve sistemlerinden biri sizin eseriniz ama siz, seküler, iyice sığlaştırdığınız Batılı eğitim sisteminin esirisiniz! Olacak gibi değil gerçekten!

Bu sömürgeci eğitim sistemiyle bir yere gidemeyiz. Sadece kendimizi gönüllü acentalara dönüştürürüz. Batılılar üretir, biz de onların ürettiklerinin üstelik de posası çıkmış ürünlerini, kalıplarını tepe tepe tüketiriz.

Sonuçta kendi geleceğimizi kendi ellerimizle yok etmekten başka bir işe yaramaz bu; yaramıyor da nitekim!

Kendi ayağımıza kurşun sıkmak, çocuklarımızı bile isteye intiharın eşiğine sürüklemek değil de nedir bu?

***

Geçtiğimiz hafta Selçuk Üniversitesi Rektörlüğü’ne seçilen Prof. Dr. Mustafa Şahin ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Kağan Karabulut hocalarımıza ziyarette bulunduk...

Her ikisinin de makamlarının hakkını vereceğine inanıyoruz...

Ama nedir bu hak?

Bir kere Selçuk Üniversitesi’nin Konya’nın en köklü üniversitesi olduğu, öncü rol üstelenmesi gerektiği unutulmamalıdır...

***

Fiziki gelişmişlikten daha ziyade –en az buna paralel- ‘zihni’ gelişmelere odaklanarak ‘Selçuk’ olmanın hakkı verilmelidir. Hocalarım da gayet iyi bilirler ki; tarihte, dünyanın en büyük ilim ve kültür merkezlerinden birisi de Konya’dır...

-Anadolu Selçuklularının payitahtı Konya; I. Keykubat döneminde, dünyanın en meşhur ilim adamlarının toplandığı bir ilim ve kültür merkezi haline gelmişti.

-Hazret-i Mevlâna’nın babası Sultanü'l-Ûlema Bahaeddin Veled, onun döneminde Konya’ya davet edilmiş, onlar da bu davete icabet ederek Konya’ya yerleşmişlerdi.

-Büyük âlim ve mutasavvıf, Şeyh-i Ekber Muhyiddin-i Arabî de yine o dönemde Konya’ya gelip yerleşmişti.

-Muhyiddin-i Arabi, Sadreddin-i Konevî gibi büyük bir ilim adamının yetişmesine vesile olmuş ve Konya’nın nazarını artırmıştı.

***

Başbakan Ahmet Davutoğlu Hocamızı “I. Keykubat”la birlikte anmamızda ne tür bir mahzur olabilir ki? Çeşitli platformlarda “Her türlü makamlar geçicidir, hocalık bakidir” diyen Başbakanımızın şehrine de, bu yöndeki hedefler yakışır...

İşte Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Şahin Hocamızı ve ekibini, böylesine derinlikli meseleler bekliyor.

Hac yolunda can verecek karınca gibi; hiç değilse bu yolda adımlar atmış olurlar...

Bu niyetlerle atacakları adımlarda yolları açık olsun...

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum