"Saydnaya'da tutuklular ölümü işkenceye tercih ederdi"

"Saydnaya'da tutuklular ölümü işkenceye tercih ederdi"

Suriye'nin başkenti Şam'da rejimin Saydnaya cezaevinde 2,5 yıl işkence gören Kürdi:- "Saydnaya'daki tutuklular ölümü işkenceye tercih ederdi. Çok kötü muamele ve işkenceler görüyorlardı"- "Koğuşun kapısı her açıldığında akla gelen ilk şey, birinin öleceği

CERABLUS (AA) - HALİT SÜLEYMAN - Suriye'nin başkenti Şam'da Beşşar Esed rejiminin Saydnaya Askeri Cezaevinde 2,5 yıl kalan Ahmet Kürdi, ağır işkenceler gören mahkumların ölümü çare olarak görmek zorunda kaldıklarını söyledi.

2012'de Şam'da tutuklanan 50 yaşındaki Kürdi, rejimin cezaevlerinde yaşadığı işkence dolu 2,5 yılı AA muhabirine anlattı.

Humus’ta albay olduğunu ve harp okulunda öğretmenlik yaptığını söyleyen Kürdi, ders verdiği sırada tutuklanarak, Şam'a getirildiğini belirtti.

Kürdi, Şam'da 93 nolu güvenlik birimi olarak bilinen sorgu merkezine götürülmesini şöyle aktardı:

"93 nolu birime vardığımız ilk andan itibaren çok kötü bir şekilde karşılandık. Darp edildik, küfürlere maruz kaldık. Cüzdanlarımıza, paralarımıza, telefonlarımıza el kondu. Rütbelerimizi çıkarttılar. Numaralar verdiler. Aşağılık sözler söylemeye ve fiziki işkence yapmaya başladılar. O andan itibaren insan olduğumuzu unuttuk."

17 gün sorgu ve işkenceye maruz kaldığını vurgulayan Kürdi, "Kaldığımız hücrelerde kollarımızdan bağlanır, havaya asılırdık. Fiziki darplar sonrası vücudumuzda kırıklar oluşurdu." dedi.

Kürdi, sorgu biriminden sonra Şam kırsalındaki Saydnaya Askeri Cezaevine götürüldüğünü dile getirerek, "Cezaevine ilk girdiğimizde üzerimizdeki kıyafetleri tamamen çıkarttılar ve o şekilde işkenceye başladılar. Plastik ve madeni borularla işkence ederlerdi. Gardiyanlar mahkumlara işkence yaparken keyif alırdı. Koğuşta hiçbir zaman sesli bir şekilde konuşmazdık. Sessizce kendimizi felaketin ortasında hissederdik." ifadelerini kullandı.

Cezaevinde ilk olarak, tekli hücrelerde 7 kişi olarak kaldıklarına dikkati çeken Kürdi, şunları kaydetti:

"7 kişiye tek bir lavaş üzerinde çok az miktarda bulgur veya pilav verilirdi. Buradan sonra koğuşlara geçtik. Koğuşa çıkana kadar merdivenlerin kenarındaki gardiyanlardan tekme ve tokat yedik. Saydnaya cezaevindeki tutuklular her zaman ölümü işkenceye tercih ederdi. Çok kötü muamele ve işkenceler görüyorlardı. Kaldığımız hapishanenin bir diğer adı ölüm hapishanesiydi. Koğuşun kapısı her açıldığında akla gelen ilk şey, birinin öleceği ihtimaliydi. Gardiyanlar koğuşta her gün 1-2 kişinin kafasını yerlere vururken, kendimizi ölüme hazırlardık."

- "Fiziki işkenceden ölenler oldu"

Kürdi, kollarında işkenceler neticesinde kırıklar oluştuğuna işaret ederek, "Kaldığımız koğuşta fiziki işkenceden ölenler oldu. Koğuşta işkenceden ölen Halil Alluş adlı Deralı bir komutan vardı. Dayak yerken ağzından 'Ya Allah' kelimesi çıktı. Bunu duyan gardiyanlar, daha da hiddetlenerek ona acımasızca vurmaya başladılar. Kolunda ağır kırıklar oluştu. Ağzı burnu kan içerisindeydi. Perişan bir haldeydi. Müdahale edecek hiçbir yardım malzememiz yoktu. Onu o halde bıraktılar. Birkaç gün içerisinde öldü." şeklinde konuştu.

Aynı koğuştan Ahmet Tariyya adında bir arkadaşlarının işkence yüzünden hayatını kaybettiğini dile getiren Kürdi, ülkenin her yerinde bu tür cezaevlerinin olduğunu söyledi.

Kürdi, "Stadyumlarda bile tutukluma yerleri var. Ülkede kesinlikle bilinmeyen hapishaneler mevcuttur." dedi.

Saydnaya Askeri Cezaevi, Uluslararası Af Örgütünün 7 Şubat'ta yayımladığı ve iç savaşın başladığı Eylül 2011'den 2015'in sonuna kadar çoğunluğu sivil 5 bin ile 13 bin arasında kişinin yargısız infaz edildiğini duyurduğu raporla gündeme gelmişti.

ABD Dışişleri Bakanlığı, rejimin 15 Mayıs'ta Saydnaya'da binlerce insanı öldürdüğünü, delilleri yok etmek için de cesetleri fırında yaktığını açıklamıştı.

AA'ya konuşan eski mahkum Kürdi, koğuştan çıkmalarına izin verilmediği için bu olaya tanıklık etmediğini söyledi.



AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :