Sakın kapıdan ayrılma!

Kapılar da kapılar derken, her gördüğümüz tarihi kapıda bir görmemiş sevinci ile fotoğraf çektirirken yukarıdaki başlık sizlere bam başka anlamlar çağrıştırdı biliyorum. Evet, kapıların şark medeniyetindeki önemi ve anlamını bilelim, bilmeyelim hepimizin üstünde önemli tesirleri olduğunu hissederiz.

Geçen hafta 10 Kasım münasebeti ile İl Halk Kütüphanesinde Gazeteci Yazar üstadımız Seyit Küçükbezirci’nin derlediği ‘Türk Basınında Atatürk’ün Vefatı ve Atatürk’ün Konya İle Yakınlığı’ konulu gazete arşivi ve S.Ü.  Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nden Doç. Dr. Zuhal Arda öncülüğünde,  Atatürk’ün Konya’ya hatıralarını anlatan tablo çalışmalarının sunulduğu sergide yine kapıları anmıştık.

fatma-seref-003.jpg

Buradaki yazılarımı dikkatle takip eden Prof. Dr. Saim Sakaoğlu hocam, yazıya daha fazla vakit ayırmam gerektiğini işaret etmek üzere “Gideceğiniz başka kapı kaldı mı acaba ?” diye her zamanki gibi latif ve zarif uyarısını yaptı. Bu uyarı diğer yandan da “Kapılarda kararsızım” başlıklı, bol gezi görselli yazıma göndermeydi. Ama ben o an için bunu kavrayamadım. Ancak Ali Osman Öztürk hocamın yardımı ile anlayabildim. Sonra da kendi yazımı unuttuğuma hem mahcup oldum hem de epeyce güldüm. Ve Saim hocanın hiç kaybetmediği çalışma azmi ve düzeni içindeki dikkatine bir kez daha hayran oldum. Biz sosyal medya mağdurları için gündem o kadar hızlı değişiyordu ki bir hafta önceki yazı bile bir asır geçmiş gibi üzerinden.  Ama yeri gelince yeniden hatırlanıyor. Ya da Saim hocamız ve benzer düşüncedekilere şöyle bir cevap vereyim : Ben kapıları bıraksam da kapılar peşimi bırakmıyor.

Ama isterdim ki bu anımsama hoş bir sebepten olsun. Yine şiirlerle aralayalım “Biri gelse. Biri görse. Biri gelmişti. Açmıştı. Durmuştu. Duruyor hala bende…” diyen görkemli kapılarımızı. Ya da

Mevlana’nın dilinden kapıda bekleyenlere uğrayalım.

“Sevgilim, belki vefa ve merhametin coşar da, kapıyı açarsın; ‘Orada, ne bekliyorsun kalk, içeri gir!’ diye seslenirsin ümidiyle ben senin kapında oturmuş bekliyorum… Bekliyorum…”

“Kapı açılır sen yeter ki vurmayı bil! Ne zaman? Bilmem… Yeter ki o kapıda durmayı bil !”

fatma-seref-2-006.jpg

Diye birçok bekleyişin derin tahlilini yapabilirdik. Ama bunlar bu haftaki kapı konumuza uymadı. Bu sefer durumu Nasreddin Hoca fıkrası ile anlatabilirim.

Hoca çocukken annesi derede çamaşır yıkamaya gidiyormuş. “Oğlum, ben gelene kadar sakın kapıdan ayrılama!..” diye tembihlemiş. Bir süre sonra kapıya gelen biri (belki de bir hırsız) annesini sorunca haber vermek için dereye inmiş. Tabii ki kapının kanadı sırtında sarılı olarak. Haline şaşıran annesine ise cevabı hazır : “Kapıdan ayrılma demiştin ya ben de kapıyı söküp sırtıma bağladım.”

fatma-seref-3-006.jpg

Evet, bir süredir yoğun mesaj, görsel ve video ile tepki yağmuruna tutulduğumuz Konya Buğday Pazarı tarihi kapısından söz ediyorum.Geçen gün geçerken onca karmaşa arasında yokluğunu fark etmiştim. Bildiğim kadarı ile  II.Abdulhamit Döneminden kalan ve tüm terk edilmişliğine rağmen etrafına muazzam bir asalet ve dik duruş azameti yayan  Eski Buğday Pazarı kapısı ortada yoktu! Etrafında inşaat çalışmaları devam ediyordu. Herhalde uygun bir şekilde kaldırılmış korunmuştur dedim içimden. Ama maalesef  basındaki bazı yazılar ve bana ulaşan  bilgiler ve görseller hüsnü zannımı boşa çıkaracak nitelikte.

Oysa daha geçen hafta Başbakan Binali Yıldırım Sepetçiler Kasrı’nda ‘Şehrin Mimarları Buluşması’na katılmış ve burada yaptığı konuşmasında : “Şehir kökeni itibariyle medeniyet demektir. Kendi elimizle medeniyetler inşa edebildiğimiz gibi kendi elimizle inşa edilmiş medeniyetleri yok edebiliyoruz. Medeniyetimizin izlerini taşıyan büyük şehirlerimize baktığımızda, İstanbul, Edirne, Bursa, Konya gibi şehirlerimizde maalesef imar rantıyla geçmişin değerlerinin büyük bir savaşım içinde olduğunu görüyoruz ama ne yazık ki geçmişimiz, medeniyetimiz imar rantına her geçen gün yenik düşmekten kurtulamıyor. Belediyelerimizin üzülerek söylemek isterim ki meclislerinde, gündemindeki dosyaların yüzde 85'i imar revizyonudur. İmar revizyonu konusunda da mecliste hiç kavga, gürültü olduğuna bugüne kadar şahit olmadım. Muhalefet-iktidar ayrımı hiç olmaz ve şehri çirkinleştirmekte adeta yarış haline girerler" sözleri ile hepimizi ümitlendirmişti.

fatma-seref-4-004.jpg

Kedi buysa, ciğer nerede?

Konuyu sosyal medyada paylaştıktan sonra çalışmalardan haberdar olan arkadaşlardan olumlu bilgiler de geldi elbette. Buna göre ise: Buğday Pazarı Projesi Anıtlar Koruma Kurulu denetiminde ve yapılan restorasyon projesine uygun olarak devam ediyor. Tarihi kapının taşları numaralandırılmış korumaya alınmış ve aslına uygun bir şekilde aynı yerine yapılacak. Yenileme çalışmalarının başında konunun uzmanı memurlar var. Teknik ve usul açısından her şey hukuka uygun olarak yapılmış.

Buna inanmayı isterdim. Çünkü maksat bağcı ile uğraşmak değil ortak mirasımızı korumak. Ama inanmıyorum. Çünkü daha önce şeb-i arus havuzu ile ilgili de aynı açıklamalarla karşılaştık. Ve Alaeddin Camisinin önündeki sarnıcın yerine tuvalet yapıldı. Yine Mevlana Türbesinin arkasındaki tarihi camiler de dönüşüm çalışmalarına kurban edildi.

fatma-seref-5-003.jpgfatma-seref-5-003.jpg

Buğday Pazarı kapısı tescilli yapılardan ve yerinde korunma kararı alınmış. Yerinde koruna bilecek iken yukarıdaki açıklama doğru ise bile neden etraftaki esnafın tepkisine rağmen balyozla yıkılıp taşlar kaldırılıyor. Önceki örnekler ortadayken yeniden aynı şekilde yapılacağına inanabilir miyiz?

Yine bir Nasreddin Hoca nüktesi geliyor akla: Hani hoca bir kilo ciğer alıp eve bırakmış. Eşi ise kızartıp hoca gelmeden tümünü yemiş. Akşam da “Ciğer nerde ?” sorusuna “Kedi yedi” cevabını vermiş. Ama hoca bu orada bırakır mı? Hemen kediyi tartmış. Sonuç bir kilo! Ve tarihi soruyu sormuş: “Kedi buysa ciğer nerede? Ciğer buysa kedi nerede?”

Bizim halkımız da Nasreddin Hoca’nın torunudur. Haklı olarak soracaktır:

Kurul bu kapı için “yerinde koruma” kararı almış mı almış. Karar bu ise kapı nerede?

Allah kapısından ayırmasın , hayırlı cumalar …

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum