Ribat’tan Demirtaş’a tepki

Ribat’tan Demirtaş’a tepki

Ribat Eğitim Vakfı'ndan Kabe ile ilgili yapılan açıklamaya tepki; "Söz konusu zihniyet hangi işçiden bahsetmektedir, bizim bildiğimiz ve tanıdığımız hiçbir işçi için Taksim bir anlam ifade etmez."

Ribat Eğitim Vakfı, son günlerin en önemli gündem maddelerinden, 1 Mayıs İşçi Bayramı öncesi, "Müslümanlar için Kabe ne ise İşçiler içinde Taksim odur" şeklindeki açıklamaya tepki gösterdi. Konuyla ilgili Ribat Eğitim Vakfı İlim Heyeti Başkanlığı tarafından bir açıklama yayınlandı.

Açıklama şöyle: "Bütün zaman ve mekânların sahibi Allahu Teâlâ’dır. Dolayısıyla sahibinin Allah olması açısından zaman ve mekânlar aynı değere sahiptir. Fakat bunların hangisinin daha üstün olduğunu, zaman ve mekânın sahibi tayin eder. Mesela Kadir suresinde “Kadir gecesinin bin aydan daha hayırlı” olduğu, zamanın sahibi tarafından ilan edilmiştir.

Kâbe’nin de mübarek bir mekân olduğunu Yüce Allah, Kuran'ı Kerim’de şöyle beyan etmektedir: “Muhakkak ki, mübarek ve âlemlere hidayet vesilesi olan ev, elbette, insanlar için Mekke’de yapılmış olan ilk Beyt'tir.” (3Âl-i İmran:96)

Bu ayetle, Kabe’nin bulunduğu Mescid-i Haram, ve Mekke-i Mükerreme, Yüce Allah tarafından mukaddes bir belde kılınmıştır.

“Nerede olursanız olun yüzünüzü namazda Mescid-i Haram’a doğru dönün” (2Bakara:150) ayetinde de Kabe'nin kıble olarak tayin edilerek ikinci kere kutsallığı pekiştirilmiştir.

Rasûlullah (s.a.v) de; "Sadece üç mescide seyahat edilebilir: Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevî, Mescid-i Aksa." [Buharî, Fezâilu's-Salât 6, Hacc 26, Savm 67; Müslim, Hacc 288, (827)] buyurmak suretiyle Mescid-i Haram’ın bulunduğu Mekke’ye; Mescid-i Aksa’nın bulunduğu Kudüs’e ve Kendi Mescidi’nin bulunduğu Medine’ye dikkat çekerek, bu mescitlerin diğer mescitlerden ve bu mescitlerin bulunduğu mekanların da diğer mekanlardan üstün olduğunu ortaya koymuştur.

Yaşadığı topraklarda siyaset yapanlar halkının bu inançlarından İlkokul seviyesinde bile bir bilgiye sahip olmayanlar, kalkıp Kâbe ile Taksim’i aynı kefeye koyarak yeni kutsallar ihdas etme garabetinde bulunmuşlardır.

Üzülerek izlemekteyiz, ülkemizin kültürüne, medeniyetine, inancına yabancı söz konusu insanlar ülkemizde siyaset yapmaktadırlar. 

Söz konusu zihniyet hangi işçiden bahsetmektedir, bizim bildiğimiz ve tanıdığımız hiçbir işçi için Taksim bir anlam ifade etmez.

Bütün bunlar, Allah’tan rol çalıp kendilerinde bir takım güç görerek sahte ilahlığa soyunanların hezeyanından başka bir şey değildir. Allah’ın değer verdiğini itibarsızlaştırarak İslam’ın kutsalına saldıranları dürüstlüğe çağırıyoruz.

Dürüst kâfirin bile kendine özgü bir onuru vardır.

Söz konusu zihniyetin sözcülüğünü yapanlar, kendi fikirlerine saygı bekliyorlarsa, başkalarının kutsallarını itibarsızlaştırma küçüklüğüne düşmemelidirler.

Bu kafa bir zamanlar;

'Ne örümcek ne yosun,

Ne mucize ne efsun,

Bize Çankaya yeter,

Kâbe Arabın olsun' diyenlerin günümüz versiyonudur.

Bu kafaya Necip Fazıl Kısakürek, şu dizeleriyle ne güzel cevap veriyor:

'Deden bile söndüremedi İslam’ın nurunu

Sen mi söndüreceksin Ebû Cehilin torunu.'

Başka söze ne hacet!!!”