M. Ali Köseoğlu

M. Ali Köseoğlu

Osmanlıca’yı anlamayan Galileo’yu ne bilsin?

Galileo’yu duymuşsunuzdur...

İtalyan fizikçi, gökbilimci ve daha neler...

1564-1642 yılları arasında yaşar...

Tıp ilmine olan ilgisi zamanla matematiğe ve felsefeye dönüşür...

Galileo teleskobu oldukça ünlüdür. Teleskobu icat etmez ama epey geliştirir.

Temmuz 1610'da teleskobunu Satürn gezegenine çevirdiğinde Satürn'ün üç parçadan oluştuğunu görür.

 ***

Copernicus'un öne sürdüğü güneş merkezli evren kuramını benimser. Bu nedenle Vatikan kilisesi tarafından iki defa yargılanır.

Focus Dergisi’nde bu olay şöyle anlatılıyor:

1633 yılının 22 Haziran günü, Roma, tarihinin en önemli günlerinden birine tanık oluyordu. Engizisyon mahkemesinde yargılanan Galileo Galilei'nin son sözleri merakla bekleniyordu. Ünlü bilgin acaba düşüncelerinde direnecek miydi, yoksa"itiraf" mı edecekti? Yüzlerce izleyici ve jüri sıralarını dolduran onlarca din adamının ortasında, kendisini tarihle hesaplaşmak üzere bir av gibi hisseden Galilei'nin ağzından şu sözler döküldü: "Ben, 'Güneş evrenin merkezindedir' dediğim için yargılanıyorum ve bu tür aykırı görüşleri nefretle kınıyorum, lanetliyorum. Aynı zamanda Kutsal Katolik Kilisesi'ne yapılan tüm yanlışları da..."

69 yaşındaki bilim adamı, kendisi gibi Güneş'i merkez kabul eden görüşü savunanlardan Giordano Bruno'nun kazığa bağlanıp yakılmasından sonra, pek kahramanca davranamamıştı. Ama yine de, bugün engizisyon denince akla “Galileo duruşması” geliyor. Nitekim 2000 yılında papa, binyıl kutlamalarını fırsat bilerek, başta büyük bilim adamları olmak üzere, bir zamanlar din adına gerçekleştirilen bu uygulamalardan dolayı özür diledi.

***

Şunu da kısaca söyleyeyim: Galileo’dan çok önce Biruni (ve aradaki birçok kişi) Copernicus’a atfedilen güneş merkezli “dünya” modelini dile getirmiş...

***

Özetle 1600’lü yılları ‘Karanlık’ yapan bizim tarihimiz değildir.

Mesela 1635’te IV. Murad, Revan seferine çıkar, 1638’te Bağdat Seferi ve Bağdat’ın alınışı gerçekleşir. Osmanlı’da bu yıllarda bir duraklamadan elbette bahsedilebilir ama asla ‘karanlık’ bir çağdan söz edilemez...

***

Dün Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun bu yıllarla ilgili tespitleri vardı... Davutoğlu Hocamızın tespitleri de şöyle:

Ortaçağ karanlığı dediğinizde, Konya'daki Mevlana aşıklarına da karanlık demiş oluyorsunuz, Hacı Bektaş-ı Veli'ye karanlık demiş oluyorsunuz. Bunlar 19. yüzyıl ilerlemeci tarih doktrini içinde batıda üretilen tabirlerdir. Bırakın artık, biraz çağdaş olun. 19. yüzyıl Fransası'nın karanlık çukurları içinde kalmayın. Biz, 12. yüzyıl Anadolu erenlerini de aydınlık bir yüzyıl olarak görürüz. Hele hele Hatemül Enbiya Hz. Peygamber'in dönemini asrı saadet olarak görürüz. Kim ne derse desin. Eğer konuşacaksak belli bir seviyede, düzeyde konuşmamız lazım.

*** 

Osmanlıca dersleri yüzünden kimse gerilemez... Aksine ilerlemek için, geçmişteki birikimlerden de istifade etmek gerekir.

İsterseniz Yazma Eserler Bölge Müdürü Bekir Şahin Bey’e sorun...

Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi bünyesinde Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemine ait en az 115 bin yazma ve nadir matbu eser çelik odalarda korunuyor.

Yani sadece Konya’da bu kadar eser, okunmayı, anlaşılmayı, tetkik edilmeyi bekliyor.

***

İnsan okuyarak karanlığa gömülmez.

Keşke bilselerdi!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum