Salih Sedat Ersöz

Salih Sedat Ersöz

Oruç, başkalarını da düşünmeye sevk eder

Rahmet, Mağfiret ve Gufran Ay’ı olan Ramazan’ın güzellikleri ve olumlu sonuçları sadece oruç tutan insanın kendisi ile sınırlı değildir. Oruç tutan bir kimsenin tuttuğu orucunun maddi ve manevi faydasını gördüğü ve göreceği kesin bir hakikattir. 

Ancak oruç, bireysel bir ibadet olmasının yanı sıra, olumlu sonuçları bütün bir millette görülebilen ve toplumsal yönü de olan bir ibadettir.

Daha önceki bir yazımda oruç tutan her mü’minin, Rabbimizin ve O’nun Rasûlünün emir ve tavsiyelerine uyarak kendisini kötü huy ve çirkinliklerden uzaklaştırması halinde bu güzelliğin tüm toplumu saracağını ve toplumda topyekûn olumlu bir değişim meydana geleceğini yazmıştım. Bu durum orucun toplumsal yönüne bir örnektir. Orucun toplumsal yönüne bir başka örnek, oruç tutan bir mü’minin, kendisinden başkalarını da düşünmesi ve hatırlamasıdır.

Bilindiği gibi oruç, imsak vaktinden akşam vaktine kadar yemeden içmeden ve nefsi arzulardan uzak kalarak yerine getirilen bir ibadettir. Oruç tutan bir insanın hele hele içinde bulunduğumuz uzun yaz günlerinde, bilhassa ikindiden sonra açlık ve susuzluk hissetmesi bir vakıadır. İşte hissedilen bu açlık ve susuzluğumuz bizleri başkalarını da düşünmeye ve hatırlamaya sevk eden bir amildir.

Oruç sebebi ile oluşan açlığımız ve susuzluğumuz; garip, fakir, kimsesiz ve hayatları boyunca aç kalmaya mahkum insanları da düşünmeye sevk eder, etmelidir. Etmiyorsa kendimizde bir eksiklik var demektir. Oruç, fukara ve gurebanın halini daha iyi anlamak ve onlara yardım elini uzatmak için büyük bir fırsattır.

Fakirlik sebebiyle zor durumda olan, evlerinde aile ve çocukları ile birlikte sıcak bir çorbaya hasret kalan insanlara yardım elini uzatmak, paylaşmak, diğergamlık, yardımlaşmak gibi güzelim hasletler elbette Ramazan’da daha çok yaşanmaktadır. İşte bu özellik, Rahmet ayı Ramazan’ın, başkalarını da düşündüren ve onların hali ile hallendiren toplumsal bir olgu olmasına önemli bir örnektir.

 Diğergamlık; başka insanları kendisine tercih etme duygusudur ve cömertliğin bir üst derecesidir. Oruçlarını tam manasıyla tutan mü’minlerin bu duyguya erişmeleri kolaylaşır. Geçicide olsa aç ve susuz kalan bir insan, açlık çeken diğer insanların durumlarını düşünür ve sürekli açlık içinde kıvranan kimselerin dertlerini kendine dert edinir. Diğergamlık ruhu ve düşüncesi içinde, aç ve açıkta olan garip ve fakir insanlara yardım elimizi uzatmak kulluk borcumuzdur. Oruç, diğergamlık ruhunu yüceltir.

İftar sofralarımızı, zenginlere gösteriş için değil, fakir ve gariplere açmalı, bu insanları Ramazan Ay’ının hürmetine sevindirmeli ve Allah’ın rızasının, mazlum ve mağdur insanların rızasına bağlı olduğunu unutmamalıyız.

Zekât, fitre ve sadakalarımızı riyadan ve gösterişten uzak bir şekilde, karşılığını kimsenin kimseye faydası olmayacağı ve ancak amellerimizle baş başa kalacağımız o dehşetli günde görmeye inanarak, hakiki ihtiyaç sahibi insanları araştırıp bulmalı ve tam yerine ulaştırmalıyız.

Bilmeliyiz ki; bizler, iftarlarımızı gösterişli ziyafet sofralarına dönüştürürken, çevremizde kuru ekmeğe muhtaç olan insanlar vardır. Bilmeliyiz ki; boynu bükük, garip, fakir, aç ve mağdur insanları sevindirmek Allah’ı hoşnut eder. Bilmeliyiz ki; bir garibin, bir yetimin, yoksulun ve kimsesizin elinden tutmak ve mazlumun duasını almak cennet kapıları açar.

Tuttuğumuz oruçlarımız bu sonucu sağlıyorsa ne mutlu bize…  İşte ancak bu takdirde oruçlarımız, bizi istenilen amaca ulaştırmış olacaktır.

Hayırlı Ramazanlar efendim.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar