‘Ortodoks Savaşı’ kapıda

‘Ortodoks Savaşı’ kapıda

Prof. Dr. Salih Yılmaz Gerçek Hayat dergisi için Ordodosk Dünyasındaki Rekabeti kaleme aldı.

İstanbul Fener Patrikhanesinin Ukrayna’daki Kiev Patrikhanesi’nin otonom statüsünü (otosefal patriklik statüsü) Moskova’nın itirazına rağmen resmen tanıması 9-11 Ekim’de İstanbul’da toplanan Sinod’da (Büyük Ruhaniler Konseyi) kabul edildi. Moskova Kilisesi ise bu kararın kilise kanunlarına aykırı olduğunu söyleyerek, 15 Ekim 2018 tarihinde Fener Rum Patrikhanesi’yle ilişkilerini resmen kestiğini açıkladı. Böylece başlayan Ortodoks Kilisesi’nin tarihindeki en derin kriz, “Ortodoks Savaşı” olarak nitelendiriliyor. Fener ve Moskova arasında kalan Ortodoks Kiliseleri ise kimin tarafında duracaklarına henüz karar verebilmiş değiller. Moskova Patrikhanesi’nin küresel Ortodoks birliği tezi ise bu krizle birlikte yıkılma tehdidiyle karşı karşıya.

Tarihten gelen rekabet

Vatikan Katolik Kilisesi ile Fener Ortodoks Kilisesi arasında 1054 yılında yaşanan ayrım ve birbirlerini aforoz etmeleri hadisesi günümüzde Ortodokslar arasında yaşanıyor. Vatikan ile ayrışma Fener’in ekümeniklik sıfatını kullanmasına neden olmuş ve Fener Kilisesinin ekümenikliği Ortodoks dünyasında eşit kiliseler arasında ilk (primus inter pares) olarak tanınmasına neden olmuştu. Rum Başpiskoposu Isidor’un 1439 yılında Floransa (Basel) Konsili’ne katılmasıyla ayrılık derinleşti. Ruslar bu tarihten itibaren Rumların Ortodoksluğa ihanet ettiğini ilan ettiler. 1453 yılında İstanbul’un fethiyle birlikte Moskova Kilisesi Ortodoks dünyasında ön plana çıkmaya başladı. Zaten İstanbul’un fethi de Tanrı’nın Rum Ortodokslara cezası olarak nitelendirilmişti.

Alan kazanma yarışı

Hatta Osmanlı-Rusya Çarlığı savaşları döneminde Kudüs başta olmak üzere Ortadoğu’da ve Balkanlardaki Ortodoksların hamiliği Rusya’ya verilmişti. Rusya Çarlığı döneminde Moskova Kilisesinin Balkanlar, Ortadoğu ve Doğu Avrupa’da elde ettiği hâkimiyet Fener Kilisesi için tehdit oluşturuyordu. Rusya Çarlığı, Ortodoksluğu tüm Slav toplulukları için birleştirici bir unsur olarak kullanıyordu. Rusya’nın 1686’da Ukrayna’yı tamamen almasıyla Moskova Kilisesinin temellerinin atıldığı tarihi dini mekânlar da Rusların eline geçti.

Rusya Çarlığı döneminde Ortodoks dünyanın liderliğini yapan Ruslar, 1917 Bolşevik İhtilaliyle bu liderliği kaybetti. Çarlık Döneminde Moskova Kilisesine bağlanan tüm Doğu Avrupa ve Balkan ülkeleri kiliseleri yeniden Fener Kilisesinin hâkimiyetini kabul etti. Bu kiliseler arasında Polonya, Finlandiya, Letonya Kiliseleri sayılabilir. SSCB’nin yıkılmasıyla Rus Ortodoks Kilisesinin yeniden kurulması sonrası Fener Patrikhanesiyle ilk dönemlerde iyi ilişkiler sürdü. İki kilise arasında ilk kırılma 1996 yılında Fener Patrikhanesinin Estonya Kilisesini kendisine bağlamasıyla başladı. Fener’in bu hamlesine karşılık Moskova da Japonya Ortodoks Kilisesini kendisine bağladı. Bu alan kazanma yarışı günümüzde yaşanan kopmanın da başlangıcı oldu.

Ortodoks Doğu ile iletişim

Fener Rum Ortodoks Kilisesinin, Rusya’nın Ortadoğu ve Balkanlarda yürüttüğü politikalara karşı tarihten gelen bir karşı duruşu bulunuyor. Fener, Rus Ortodokslara karşı Osmanlı döneminden bu yana sistematik bir politika yürütüyor. Fener’in yürüttüğü siyasete karşılık Ruslar 1881 yılında İmparatorluk Rus Ortodoks Filistin Cemiyetini kurdular. Bu cemiyet kutsal topraklar hakkında bilimsel çalışmalar yaptı, birçok kitap yayımlayarak Kudüs’e hac ziyaretlerini teşvik etti. Bu ilginin artmasıyla Rusya Çarlığı, Ortodoks Doğu ile kültürel ve dinî iletişim de kurmuş oldu.

Böylece Rusya Çarlığı Balkan Slavlığı dışında Pan-Ortodoks siyasetine taraftar buldu. Rus Ortodoks Filistin Cemiyeti o dönemde Kudüs’e Rus elitleri ve kilise mensuplarının yaptığı hac ziyaretini köylülerin de yapmasına olanak tanıdı. Rusya İmparatorluk Ortodoks Filistin Cemiyeti (İPPO) günümüzde eski Rusya Federasyonu Başbakanı Sergey Stepaşin tarafından yeniden faaliyete geçirildi. Sergey Stepaşin’in başkanlığını yaptığı İPPO, Kudüs’te etkinliğini sürdürmek ve Rus Ortodokslarının haklarını korumak amacıyla çalışmalar yürütüyor. 18 ülkede temsilcilikleri bulunan İPPO’nun faaliyetleri ise Fener Patrikhanesinin dikkatinden kaçmıyor.

Su faturalarını Rusya’nın ödemesi sorun oldu

Rusya Patriği Kirill, 2012 yılında Kudüs’e yaptığı ziyarette, ziyaretin amaçlarından birinin kutsal topraklarda Rus Ortodoks Kilisesi’nin varlığını artırmak olduğunu söylemişti. Kirill’in İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, Filistin lideri Mahmud Abbas ve Ürdün Kralı Abdullah ile bir araya geldiği bu ziyaret Fener Patrikhanesi tarafından ise ekümenikliğe başkaldırı olarak nitelendirildi. Hatta Kudüs’teki Kutsal Kabir Kilisesi’nin ödenmeyen su faturalarının Rusya tarafından üstlenilmesi de Fener Patrikhanesinde tartışmaya yol açtı.

Fener Patrikhanesi, İPPO’nun Rus Ortodoksluğunun yanı sıra Arap Ortodoksların da temsilcisi olma hedefini kendi alanına müdahale olarak görüyor. İPPO’nun tarihte kutsal topraklarda sahip olduğu 101 okulu yeniden açma girişimini ise kendisinin Kudüs’teki varlığını tehlikeye soktuğunu düşünüyor.

Fener’in bahanesi

Ukrayna’nın başkenti Kiev, Rus Ortodoks Kilisesi’nin tarihi çıkış yeri. Ortodoks dünyasının en büyük manastırı ve Rusların hac mekânı Peçersk Manastırı Kiev’de bulunuyor. Rus Ortodoksları için Kiev, dini merkezdir.

Fener Patrikhanesinin, Rus Ortodoks Kilisesinin Ortadoğu ve Balkanlardaki etkisini kırabilmek ve güçlü kalabilmek için Ukrayna Kilisesine bağımsızlığı bahane olarak kullandığı anlaşılıyor. Çünkü bu kararın Rus Ortodoks Kilisesinin tepkisine neden olacağı bilinmesine rağmen alınması, aslında Fener’in böyle bir krize hazırlıklı olduğunu gösteriyor.

Moskova Kilisesi patriği Kirill’in 2009 yılında İstanbul’a yaptığı ziyarette Bartholomeos’la Ukrayna Kilisesi konusunda bir uzlaşıya varamaması iki kilise arasındaki rekabeti gün yüzüne çıkarmasa da derinleştirmişti. Rusya’nın 2014 yılında Ukrayna ile yaşadığı kriz aslında Fener Patrikhanesinin aradığı fırsatı da vermiş oldu. Fener Patrikliğinin Doğu Avrupa’daki faaliyetlerinden (Estonya Kilisesinin Fener’e bağlanması) rahatsız olan Moskova Kilisesi, Fener Patrikhanesi’nin 2016 Haziran ayında topladığı Büyük Ortodoks Konsülü’ne (Holy and Great Council of the Orthodox Church) katılmadı. Hatta Rusya-Türkiye arasındaki uçak krizi dolayısıyla toplantı İstanbul yerine Girit’e alındıysa da Moskova Girit Sinod’unun Birleşik Ortodoks vasfına sahip olmadığını iddia etti. Çünkü Moskova dışında Bulgar ve Gürcü kiliseleri de toplantıya katılmadılar.

Rus kilisesi siyaset yapıyor denmiş oldu

Fener Patrikhanesi bu kararı alma sebebi olarak Ukrayna Kilisesinin kendilerine başvurmasını gösteriyor. Çünkü Ukrayna hükümeti 2014 krizinden sonra Rus Ortodoks Kilisesinin Kiev Patrikhanesi üzerinden Ukrayna’da siyasi işlerle uğraştığı, Ukrayna’nın doğusundaki ayrılıkçılara destek verdiği ve Rusya’nın çıkarlarına çalıştığı suçlamasını yöneltmişti. Fener Patrikhanesi aslında Ukrayna Kilisesinin talebini kabul ederek Rus Ortodoks Kilisesini de bu şekilde dolaylı olarak yargılayarak kendince suçlu bulmuş oldu.

Ayrışmanın geri dönüşü olmayabilir

Ukrayna’da 2004 yılından sonra rahipler, Ukrayna Kilisesi adıyla iki ayrı teşkilatlanmaya gittiler. Fakat Ortodoks dünyasındaki en az 15 kilise bu teşkilatları tanımadığı için resmi bir yapı oluşmadı. 2014 krizi sonrası Kiev Patrikhanesi ve Ukrayna Otosefal Ortodoks Kilisesi adlı bu iki oluşum Fener’in dikkatini çekti ve 2018 yılında alınan kararla birleşmiş ve milli bir Ukrayna Ortodoks Kilisesi oluşturuldu. Fener’in Rusya açısından ve Rus Ortodoks Kilisesi açısından çok büyük önem taşıyan Ukrayna’yı Rus Kilisesinden ayırması bundan sonra Ortodoks dünyasındaki ayrışmayı geri dönüşü olmayacak bir seviyeye getirebilir. Bu ayrışmadan Ukrayna Kilisesi çok fazla etkilenmeyecektir. Bu rekabet Fener Patrikhanesi ile Moskova Kilisesi arasında yaşanacaktır.

 

Vatikan bu denklemin neresinde?

 

Tarihten itibaren Vatikan ile Fener Patrikhanesi arasında bir aforoz tartışması devam ediyor. Fakat Vatikan’ın, Rus Ortodoks Kilisesinin özellikle Kudüs’teki faaliyetleri ve Balkanlara doğru hâkimiyetini genişletmesi sonrası, Fener Patrikhanesine destek vererek Rus Ortodoks Kilisesini zayıflatmak istediği biliniyor.

Vatikan ile Fener arasındaki düşmanlık 1204’te Latin Katoliklerinin İstanbul’u işgal ederek Fener Kilisesi’ni yağmalamaları sonrası kan davasına dönüşmüştü. Ortodokslar bu hadiseyi uzun yıllar kiliselerinde vaazlarda kullandılar. Fakat bu düşmanlık 2004 yılında Papa 2. John Paul’ün Fener’den özür dilemesi ile son buldu denebilir. En azından 1204 yılındaki olay Ortodoks Kiliselerinde vaazlardan çıkarıldı. Vatikan, Rus Ortodoks Kilisesinin SSCB sonrası güçlenmesi karşısında desteğini Fener Patrikhanesine vermeye gayret etti ve özellikle Fener Patrikhanesinin elindeki ekümenikliğe vurgu yaparak, Rus Ortodoks Kilisesini Fener’e bağlanmaya zorlamak istedi. Vatikan, Fener’in aldığı Ukrayna Kilisesi kararını da destekliyor. Vatikan’a göre Rus Ortodoks Kilisesi kendisi için bir rakip. Çünkü Rus Ortodoksluğu nüfus itibariyle Fener Patrikhanesi ile karşılaştırıldığında oldukça güçlü. Vatikan’ın Doğu Hristiyanlığını Rus Kilisesine bırakmamak adına Fener Patrikhanesini desteklemesi dini açıdan olduğu gibi Rusya-ABD arasındaki kriz içerisinde siyasi bir içerik de taşıyor.

 

Türkiye bu tartışmaya girmez

Rusya Kilisesi ile Fener Patrikhanesi arasında SSCB sonrası kurulan bağa istinaden Türkiye’de var olan Rus kiliseleri Fener Patrikhanesine bağlanmıştı. Hâlihazırda İstanbul’da, Alanya’da Rus Ortodoks Kiliseleri bulunuyor. Bu haliyle Moskova Patrikliği, Fener’le bağlarını kopardığı için Türkiye’de Moskova’ya bağlı bir piskoposluk açmak zorunda kalacak. Çünkü Rus Kilisesi, Fener’e bağlı kiliselerde ibadet etmeyi yasakladı. İstanbul ve Alanya’daki Fener’e bağlı Rus Ortodoks Kiliselerinin Rusya’ya mı yoksa Fener’e mi bağlı kalacağı ise Türkiye’nin vereceği kararla doğrudan bağlantılı olabilir. Fakat Türkiye genel anlamda tarihte olduğu gibi Hristiyan dünyasının dini tartışmalarına karışmamak prensibini devam ettirmede kararlı gibi duruyor.